Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #1)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #1) Empty
MesajKonu: Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #1)   Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #1) Icon_minitimeSalı Kas. 09, 2010 10:44 am

58- Kurgu:
Lucy, hala Atlas'a olan nefretini kalbinden atamamıştır ve duyguları çelişmektedir; onu affedebilmek, onunla empati kurabilmek için yapabilecekleri düşünürken, aklına Kalipso gelir.
Uğranacak mekanlar:
~Plaj *tamamlandı*
~Ogygia Adası

^^^^^

Yine kampüsten kaçıp kampa gelmiştim. Biraz kafa dinlemek için kimseye görünmeden plaja ulaşmayı başardım. Kumlara oturarak karşımda güneşin parıltılarını yansıtarak dalgalanan denizi izlemeye koyuldum. Derin bir nefes alıp farkında olmadan sıktığım avuçlarımı gevşettim ve gözlerimi sımsıkı yumdum. Bana ne oluyordu? Adrian ile görevden döndüğümüzden beri olur olmaz şeylere sinirleniyor, durup dururken birilerine patlıyordum. Çok gergindim, sinirlerim bozuktu ve... can yakma isteğiyle dolup taşmıştım. Bugün sırf sinirlerimi bozdu diye profesörün zihnine korkunç bir acı göndermiştim, neye uğradığını şaşıran kadın dersten çıkıp hastanenin yolunu tutmuştu. İyi değildim, hiç iyi değildim... Sorunun kaynağına saatlerce kafa yormama gerek yoktu, ikide birde gözlerimin önüne gelen o görüntü, göğü sırtlamış ve acıyla kıvranan Tanrıça Hestia'nın görüntüsü, cevabı açıkça veriyordu zaten. Neden basitti, Titan Atlas'ın gaddarlığına tanık olmuştum ve bu ruhumda derin izler bırakmıştı. Her zaman sınırları zorlayan bir kız olmuştum ama, benim bile aşmayı aklıma getirmediğim duvarlar vardı. Atlas bunları aşmış, karanlığı seçmişti. O, birkaç yıl önce kendi kızı Zoe'nin ölümüne neden olmuştu. Kamp ateşi başında ilk dinlediğim zaman inanmadığım hikaye artık bana gerçekçi geliyordu, Atlas'ın o acımasız bakışları ruhumu delerken, onun neler yapabileceğini anlamıştım. "Ama onu yendim. Hem de iki defa. Ona acı çektirdim, onun attığı çığlıkları duydum." dedim kendi kendimi tatmin etmek istercesine. Fayda etmiyordu, mantığım bana sadece şansımın iki kez yaver gittiğini ve onun için hala hayatta olduğumu fısıldıyordu.

Bu böyle devam edemezdi. İçimdeki fırtınayı dindirmek için bir yol bulmam gerekiyordu. "Atlas'ı öldürsem?" diye mırıldandım. Ama o bir titandı, Zamanın Efendisi'nin generaliydi ve ölümsüzdü. Benim yaşımdan yüzlerce kat daha uzun bir süredir bu dünyada nefes alıyordu. Onu yaşadığımız evrendeki hiçbir varlık öldüremezdi; ben burnunu bile kanatamazdım. Zaten şu anda Othyrs Dağı'nda esirdi, göğü sırtlamış, acı içinde kıvranıyordu. Peki, neden aklımdan bir an bile çıkmıyordu? Bu sorunun da cevabı basitti: hırs ve nefret beni ele geçirmişti ve tüm düşüncelerim ona odaklanmıştı... Asıl sorun da buydu zaten, onu düşünmemeyi başarmam gerekiyordu. "Peki nasıl?" dedim titrek bir sesle. "Onu aklımdan nasıl çıkarabilirim?" İşte, dönüp dolaşıp yine aynı noktaya gelmiştim. Gözümü kör eden hırsımı nasıl yenebilirdim? Nefreti yenebilecek kadar güçlü bir duygu var mıydı? İntikam ateşini söndürebilecek su var mıydı? "Evet, var." dedi küçük bir kız sesi. Hızla arkamı döndüm ve yedi-sekiz yaşlarında, güzel bir kızla karşı karşıya buldum kendimi. Kız çok hoştu, birileri ona tapınsın diye dünyaya gelmiş gibiydi. Zaten yüzüne yakından bakınca ve alev gibi parlayan gözlerini görünce, ilahi bir varlık olduğunu hemen kavradım. Ateşe hükmeden tanrıça, Aile Faziletleri Tanrıçası Hestia karşımda duruyordu! Telaşla ayağa kalkarak önünde reverans yaptım, saygı ve sevgi dolu bir sesle "Merhaba Tanrıça'm." dedim. Onun aniden yanımda bitivermesi tabii ki şaşırmama neden olmuştu ama kendisi Olimpos tanrıları arasında annemden sonra en sevdiğim tanrıçaydı. Küçük bir kız görünümündeki Hestia bana gülümsedi ve kendini kumlara bırakırken bana da tekrar oturmamı işaret etti. "Seni şaşırtmak mümkün değil mi Athena kızı?" diye sordu gülümseyerek. Ben de sevimli bir tebessümle cevap verdim: "Aslına bakarsanız burada belirterek beni şaşırttınız Tanrıça Hestia. Ama gerçekten de hayrete düşmeme neden olan şey, bana bir yöntem olduğunu söylemenizdi."

Tanrıça Hestia bilgin bir edayla başını salladı ve "Aslında cevabı sen de biliyorsun." dedi. Karamsarlıkla iç çekerek 'hayır' manasında kafamı salladım. "Bilmiyor musun gerçekten?" diye beni konuşturmak için ısrar etti. "Hayır ve... anlayamıyorum. Size onca şey yapan Titan'dan nefret etmiyorsunuz ve benim de etmemem gerektiğini mi düşünüyorsunuz?" diye sordum. Hestia gülümsedi, kor gibi yanan gözleri vuran güneş ışığıyla iyice parlıyordu ama içlerinde kötü duygulara ait en ufak bir iz yoktu, onun gözlerinde sadece saflık vardı. 'Karşımda dalgalanan deniz, gökyüzünde parlayan güneş kadar saf' diye geçirdim içimden. "Hayır, Lucianna. Nefret kötüdür, sadece sahibini çürütür. Duyguların hası iyiliktir, sevecenliktir. Birine karşı duyduğun nefreti gidermek için, empatiye ihtiyacın var. Dünyayı o kişinin gözlerinden görmeye çalışmalısın. Onu kendince haklı yapan gerekçeleri öğrenmeye uğraşmalısın." dedi Tanrıça. Onu hayranlıkla izlemekten kendimi alamıyordum. "Çok haklısınız! Ben nasıl düşünemedim bunu?!" dedim mutlulukla. İçinde bulunduğum durumun tüm umutsuzluğuna rağmen bir çözüm yolu bulmuştum ve bu beni sevindirmişti. Yalnız... bir sorun daha vardı. "Ama... ne kadar uğraşsam da onu sevebileceğimi, en azından anlayabileceğimi zannetmiyorum." dedim. Tanrıça Hestia bir süre düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra, "O zaman, onu seven birine sor. Onu sevilebilecek kılan neymiş, öğren." dedi. Kaşlarımı çatarak bir süre düşündüm ama onu sevebilecek kimse gelmedi aklıma. Belki Kronos, ama o sadece kendini ve çıkarlarını severdi. Kadim günlerde dostu olan titanlar? Artık hangisi onun yanındaydı ki... "Babanı seviyor musun Lucianna?" diye sordu Hestia, şaşkınlıkla yüzüne baktığım zaman bana göz kırptı. Seviyordum... asla iyi bir ebeveyn olmamıştı bana karşı ama... seviyordum işte. Ve... cevabı bulmuştum! "Kalipso." diye fısıldadım umutla Tanrıça'ya bakarak. Bu dünyada Atlas'ı hala seven biri varsa, o da kızı Kalipso olmalıydı! Hestia gülümseyerek beni onayladı ve gitmeye hazırlanırmışçasına ayağa kalktı.

Son bir cesaretle ben de ayağa kalktım ve "Ama Tanrıça'm," dedim, "Kalipso Ogygia Adası'nda yaşıyor. Oraya istesem de gidemem ki!" Ocak Ateşi Tanrıçası yine sevecen bir ifadeyle bana baktı ve "Buraya bunun için geldim zaten Athena kızı. Sen beni Titan'ın zulmünden kurtarmışsın, ben seni bir Ogygia Adası'na ışınlamışım, çok mu?" dedi. Sonra etrafımda bir sis bulutu oluşurken ekledi: "Gözlerini kapat, açtığında kendini Kalipso'nun Adası'nda bulacaksın. İyi şanslar." Sözlerimin havada asılı kalacağını biliyordum ama yine de tüm suratıma yayılan bir gülümsemenin beraberinde "Te-teşekkür ederim Tanrıça Hestia!" dedim. İşte, karşıma en ezeli düşmanımı sevebilmek için bir fırsat çıkmıştı. Sevgi? Gözünü hırs bürümüş bir ilahi güç karşısında şansı olabilir miydi acaba?..


Rp'nin devamını Ogygia Adası'nda yazacağım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #1)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #2)
» Tanrıça Artemis'i Yakından Tanımak ~
» Hermes'i Tanımak
» Tanımak isteyen buyursun
» Hermes'den Görev [Görev 56] (Ormanın devamı)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Plaj-
Buraya geçin: