Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hermes'i Tanımak

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Elyse Harmonie Wideen
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Elyse Harmonie Wideen


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 02/07/11

Hermes'i Tanımak Empty
MesajKonu: Hermes'i Tanımak   Hermes'i Tanımak Icon_minitimePaz Tem. 24, 2011 8:49 am

Elyse, Empire State Binası'ndan içeri korkakça adım attığında 300. katta Olimpos Şehri olduğunu aklının ucundan bile geçiremezdi. O hayal kurmaktan ve efsaneler gibi olağanüstü şeylerden oldukça uzaktı. Acıları, yaşadıkları o kadar gerçekti ki hayal kurma yetisini kaybetmişti artık. Ama bu başına gelenler, ailesiyle ilgili öğrendiği bu şeyler onun hayal gücünü fazlasıyla zorlayan durumlardı. Bir gün ona Tanrı Hermes'in kızı olduğu söylense yapacağı tek şey kahkahalar atmak olurdu. Buna gerçek olma ihtimali bile vermezdi. Şimdi öğrendikleri onu fazlasıyla ikilemde bırakıyordu. Geride bıraktığı hayatından hiçbir zaman tam anlamıyla memnun olmamıştı ama o hayata geri dönmek için nelerini vermezdi ki? Elyse 300. kata çıkacağı zaman neyle karşılaşacağını tahmin bile edemiyordu. Buraya neden geldiğini de tam olarak anlamış değildi. Gördüğü o rüya dinlemesi gereken bir rehber değildi. Sadece bilinçaltının oluşturduğu bir oyun da olabilirdi ama yine de buraya gelmesine kimse engel olmamıştı. Babasıyla tanışmaya kararlıydı, onu sevdiğini kabul etmiyor olsa da gerçek ailesinden kalan tek kişi oydu ve onu da kaybetmeye niyeti yoktu. Elyse fazla isyankar bir kız olsa da aile değerlerine her şeyden çok değer verirdi. Her ne kadar bunca yıl babası onu görmezden gelmiş olsa bile eğer Hermes'in söyleyeceği bir şey varsa dinlemeye hazırdı. Hermes de öyle demişti ya zaten; ''Seninle paylaşmak istediklerim var kızım...'' Rüyasında duyduğu bu ses kulaklarında yankılanırken içerisinde bulunduğu asansör usulca durdu. 300. kattaydı, Olimpos Şehri'nin tam içerisinde. Elyse hiçbir zaman fazla meraklı olmamıştı ama konu 19 yıl boyunca görmediği babasıyla tanışmak olunca işler değişiyordu. Elyse'in endişeleri de vardı elbette, ya gördüğü bu rüya gerçekten sadece bir rüyaysa? Ya umduğu gibi Olimpos Şehri'nde Hermes onunla tanışmayı beklemiyorsa ve onu redderse? Elyse bu ihtimallerin hiçbirine hazır değildi, hiçbirini kaldıramazdı da. Asansör kapıları sonuna kadar açıldığında Elyse her ne kadar bunu yapmak istediğinden emin olmasa da derin bir nefes alarak dışarı çıktı. İşte Olimpos Şehri gözlerinin önündeydi. Çığlık atması ya da zıplaması gerekiyordu belki de. Çünkü burası hayal ettiğinden de büyüleyiciydi. Kendisini gördüklerinin etkisinden çıkarmak istercesine kafasını salladıktan sonra yürümeye devam etti. Adımlarını nereye yönlendireceği konusunda en ufak bir fikri yoktu, nereye gitmesi gerektiğini de bilmiyordu. Rastgele yürümekten başka yapabileceği bir şey olmadığına karar vererek ilerlemeye devam etti. Elyse bir sürüngen misali ayaklarını yerden ayırmıyordu, gitmesi gereken yeri bilmedikten sonra nereye gidebilirdi ki? Rüyasında babasının ona söylediklerini zihninde canlandırmaya çalıştı. Tanrı Hermes o çok derinlerden gelmiş gibi hissedilen sesiyle ''Olimpos Şehri'ne gel kızım.'' demişti ona. Başka en ufak bir ayrıntı vermemişti. Elyse eliyle gözlerini ovuştururken ne yapacağını düşünmeye çalışıyordu. Belki de geri dönmeliydi, bunları kaldırmaya hazır olup olmadığını kendi de bilmiyordu hem. Geri dönmek en iyisiydi onun için. Kararını vererek arkasını döneceği sırada rüyasında duyduğu o sesi işitti. ''Elyse.'' diye seslenen Hermes'i karşısında görünce geri dönmeyeceğini anlamıştı. Onu içerisinde görmeyi beklemediği spor kıyafetleri giymişti Tanrı Hermes. Elindeki cep telefonu ve beline astığı kemer çantasıyla bir postacıdan farksızdı. Tek ayrıcalığı tanrıların postacısı olmasıydı. Elyse onu göreceği zaman heyecandan eli ayağı karışacak sanıyordu. Ama oldukça soğukkanlıydı, en azından öyle hissediyordu. Elyse sessizce boğazını temizledikten sonra ''Tanrı Hermes.'' dedi iğneleyici ses tonuyla. Sesi öyle bir çıkmıştı ki, sanki 'Selam beni 19 yıldır göz ardı eden babacığım.' der gibiydi. Tanrı Hermes buna aldırış etmemeye çalışarak içten gülümsemesiyle ''Beni takip et.'' dedi. Elyse itiraz etmeden arkasından yürümeye başladı. Aslında mutlu olduğunu hisseder gibiydi, sonunda aralarında kan bağı olan birisiyle beraberdi. Yıllarca baba diyebildiği tek kişi onun üvey babasıydı. Üvey babası Henry'den asla şikayetçi olmamıştı, o kadar iyi bir adamdı ki olamazdı da zaten ama gerçek babasının yanında olmak ayrı bir histi. Hermes normal insan formatındaydı ama onun Tanrı görüntüsünün böyle olmadığını biliyordu Elyse. Devasa uzunlukta, elinde yılanların sarılı olduğu asasıyla tam bir Hermes görünümüne sahipti gerçekte. Ama spor kıyafetleri içerisinde görünmesi Elyse için daha iyi olmuştu. Şu an babasının bir tanrı olduğunu unutmak istiyordu çünkü. Hermes üzüm bağlarının, rengarenk çiçeklerle donanmış ağaçların bulunduğu bahçe gibi bir yere götürmüştü Elyse'yi. Elyse etrafa bakınan Hermes'in tam arkasında duruyordu. Hermes ona yüzünü dönmeden ''Burası konuşmak için uygun sanırım.'' dedi neşeli sayılabilecek bir ses tonuyla. Elyse Hermes onu görmese de onaylarcasına başını salladı. Hermes bembeyaz mermerlerin üzerinde bulunan masaya doğru ilerledi. Burası yazlık bir evin bahçesini andırıyordu. Beyaz mermer yerler, etraftaki üzüm salkımları ve çiçekli örtüsüyle tam ortada duran yuvarlak masa oldukça şirin duruyordu. Hermes masanın başındaki sandalyeyi çekerek oturdu ve karşısındaki sandalyeyi göstererek ''Otursana Elyse, canım.'' dedi. Elyse dediğini yaparak sandalyeye oturdu ve Hermes'in tam gözlerine bakmaya başladı. Onu sevmediğini düşünmesini istercesine nefretle bakıyordu Elyse. Her ne kadar onu görmeyi istemiş olsa da yine de kızgındı ona, nefretten başka bir şey hissetmediğini inandırmaya çalışıyordu kendini. Hermes ise yüzümdeki gülümsemesini eksik etmiyordu. Tanrı Hermes ''Hep susacak mısın böyle?'' dedi hafif bir kıkırdamayla. Elyse ise o imalı gülümsemesiyle ''Hiçbir şey olmamış gibi konuşmalıyım değil mi? Yani beni 19 yıl boyunca unuttuğun gerçeği o kadar da önemli bir şey değil sonuçta. Her baba yapabilir.'' dedi. Baba kelimesini öyle bir vurgulamıştı ki Hermes'in gülümsemesi kısa zaman içerisinde kaybolmuştu bile. Hermes bozuntuya vermeden ''Seni hep izledim, neler yaptığına, nasıl olduğuna hep baktım Elyse.'' dedi. Elyse sahte gülümsemesiyle ''Diğer çocuklarına da böyle mi söyledin yoksa? Biliyor musun iyi bir hırsız olduğun kadar iyi bir yalancısın da.'' dedi. Hermes söyleyecekleri boğazına tıkılmış gibi yutkundu. Tek diyebildiği ''Bunun yalan olmadığını biliyorsun Elyse.'' idi. Elyse ''Tabi, her neyse.'' diyerek bakışlarını devirdi. Sinirlenmişti, daha da kötüsü söylediği her şey gerçekleri ona bir kez daha hatırlatıyordu. Ağlamak istiyordu ama bunu yapmayacaktı. Hermes'in bir anda elinde beliren altından kutu Elyse'in dikkatini oraya yöneltmişti. Hermes gülümseyerek kutuyu açtı ve içerisindeki altından yapılmış, yuvarlak küpeyi Elyse'e doğru uzattı. Elyse hiçbir tepki vermeden ona bakmaya devam etti. Her ne kadar Elyse 'Ne yani teki bile olmayan altından bir küpe vererek seni affetmemi mi umuyorsun?' demek istese de saygı sınırlarını korumak istediği için susmayı tercih etmişti. Hermes'in uzattığı küpeyi alarak uzun süren sessizliğinden sonra sadece ''Ne bu?'' diye sordu. Hermes tekrar arkasına yaslanırken ''Bu küpe kulağında olduğu sürece odaklandığın zaman görünmez olabiliyorsun. Sadece aklından görünmez olmayı geçirmen yeterli, tabi yaklaşık yarım saat kadar etkili olabiliyor.'' diye küpenin işlevini anlattı. Elyse mırıldana mırıldana küpeyi sağ kulağındaki üçüncü deliğe takarken ''Teşekkürler o halde.'' dedi. Hermes ona sevgiyle bakarken samimi bir ses tonuyla ''Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmeni istiyorum Elyse, anneni de öyle.'' dedi. Elyse anne kelimesini duyar duymaz hırslanarak ''Annemi ağzına bile alma, onu hatırlamayı bile hak etmiyorsun sen.'' dedi. Hermes'in yüzü anında asılmıştı. ''Annene tahmin edemeyeceğin kadar çok değer veriyordum.'' demişti Hermes mahzun bir şekilde. Elyse ise yerinden kalkarak ''Evet bu yüzden şimdi ölü. Nedense ben onun bir trafik kazasında öldüğünü hiç zannetmiyorum. Bir trafik kazası değildi, değil mi? Bari annem hakkında yalan söyleme bana.'' dedi tüm nefretini kusarcasına. Hermes sakin tavrını bozmadan ''Elyse bunun hakkında konuşmayalım.'' dedi yerinden kalkıp bahçeden dışarı doğru yürümeye başlarken. ''Her zamanki gibi kaçacak mısın?'' diye bağırdı Elyse. Hermes'i üzdüğünün farkındaydı ama Elyse ondan daha da çok üzülüyordu. Hermes Elyse'ye dönerek ''Hoşça kal kızım, seni seviyorum; tahmin ettiğinden de fazla hem de.'' dedi. Hermes bahçeden çıktığında Elyse arkasından koşmaya başlamıştı. Her ne kadar hemen ardından koşmuş olsa da Hermes ortadan kaybolmuştu bile. Elyse yanağından süzülmesine engel olamadığı göz yaşını silerken ''Ben de seni seviyorum baba, tıpkı annemin sevdiği gibi.'' dedi kendi kendine.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hermes'i Tanımak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tanımak isteyen buyursun
» Tanrıça Artemis'i Yakından Tanımak ~
» Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #2)
» Titan Atlas'ı Yakından Tanımak (58. görev #1)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: