Aquamarin Britannia
Mesaj Sayısı : 72 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Merak, Endişe, Hayranlık ~ Çarş. Kas. 03, 2010 6:30 am | |
| Lalalala ne kadar da güzel bir gün! Umursamaz bakışlarla koskoca Empire State Binası'nın dış cephesini süzerken bu binanın önünden daha önce çok kez geçtiğim geliyor aklıma. Hangi seferinde buranın tepesinde Tanrılar Konseyi'nin olduğunu tahmin edebilirdim hıı hıı?? Elimi alnıma vurarak kafamı hafifçe sağa sola sallıyorum kendime gelmek adına. Buranın bilmemkaç yüzüncü katı mı varmış ? Hani nerede? Satir... Satir... O keçicik nereye kayboldu acaba şimdi? Adı neydi sahi? Nicholas. Yoo aslında bu adı ona kendisi takmıştı, bir çok kişiye isim takmayı severdi elbette. Asıl adının Nick olduğunu söylemişti Nicholas'ya elbette uzaltılmış hali olabilirdi.
AHHHHH LANET OLSUN NELER SAÇMALIYORDU BÖYLE!
Kendisi gibi mantıklı, aklı başında bir insan bile delirmenin eşiğine gelebiliyorsa elbetteki herkes gelebilirdi. Yanlış anlamayın, tanrılar falan değildi inanamadığı şey elbette her zaman için böyle şeyler vardı ama... Empire State Binası? Cidden... Madem bilgelik tanrıçasının kızıydı, bunun için güzel bir açıklamayı hak ediyor olmalıydı.
Paris usulü yana yatırdığı şapkası ve pançosuyla içeriye girdiğinde, güvenlik masasında oturan adamın bakışlarının kendisine çevrilmesi pek de şaşırtmamıştı kendisini. Sakin adımlar ve her zamanki dondurucu bakışlarının eşliğinde masaya vardığında hiçbir şey demeden adama bakmaya devam ediyordu.
'Size nasıl yardımcı olabilirim?'
Gülümseyen adama tek bir cevap bile vermeden gözleriyle konuşuyordu sanki. Konuşmaktan ciddi anlamda hoşlanmazdı bu yüzden adama birkaç dakika boyunca 'sen benim ne istediğimi daha iyi bilirsin' bakışı atmak zorunda kalmıştı. Adam yavaşça terlemeye başlarken en nihayetinde pes etmiş olacak kendisini asansöre yönlendirmeye başlamıştı bile. Pekala ki ancak bir tanrıçanın kızı tek bir saniye bile başka yere odaklanmadan adamın tam göz bebeklerine, gözlerini kırpmadan bakabilecek kadar inatçı olabilirdi.
Annesinin de kendisi gibi olup olmadığını merak etmeli miydi? Şey.. Babası her zaman için ağırbaşlı bir doktor olmuştu. Ondan aldığı saçları ve gözleriyle daha önce annesinin hiç sarışın olup olmadığını merak etmemişti ama şimdi bunu merak ediyordu galiba.
Bir saniye ya! Şimdi 9 ay boyunca bir tanrıçanın karnında mı durmuştu. Vay canına! İşte bu gerçekten farklı bir bakış açısıydı!
Tabi kendisinin henüz mantığına sığdıramadığı ama o açıklayınca kesin mantıklı bulabileceği farklı bir açıklama yoksa. Pekala bunu kesinlikle sormak istiyordu.
Ne yapacağını bilemez bir şekilde girdiği asansörden çıktığında buranın görünüşü bile nefesini kesmeye yetmişti. Yüce Olimpos Dağı. Tanrı aşkına.. Ya da ups. Tanrılar!
XX
Bir saniye. Hava birden soğudu mu sanki ne?
Aman.. Tanrım.. Bu sefer düzeltme yapamayacak kadar şok olmuş durumdayım, üzgünüm. Karşımda muhteşem bir güzellik duruyor ve... Tuhaf bir şekilde ona doğru ilerlemek istiyorum sadece. Simasını görüyorum. Gülümsüyor mu? Mavi gözlerim fal taşı misali açılıp dudaklarım hafifçe aralanırken aklımdan ilk geçen kelimenin 'Biliyordum!' olması tuhaf tabi. Sarışın değil, olmasını da beklemiyordum zaten. Babam yeterince sarışındı. Eh tanrıçalarda sarışınlardan hoşlanabilir?
Aklımdan geçen bu düşünceleri çarpılmamak adına bir kenara kaldırırken o an aklıma ilk gelen şekilde hafifçe öne doğru eğilerek bu güzelliği selamlıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse güzel olacağını zaten biliyordum ama bu kadarı... Evet ve tahmin ettiğim üzere dilim tutuldu, konuşamıyorum. Harika!
Ona anne desem beni çarpar mı acaba? Şey aslında ilk demek istediğim şey kesinlikle bu değildi ama, 'Beni dokuz ay karnında cidden taşıdın mı??' diye sorsam bu sefer kesinkes çarpılabilirim. Çenemi kapalı tutmalı ve tatlı merakımı bir yerlere saklamalıyım galiba.
Gözlerine bakmaktan korkmuyorum, sert simasına rağmen şefkat dolu bir bakışı var. Ona daha şimdiden tapabilirim galiba, böyle bir güzelliğin kızı olduğumu fark etmek aşırı öz güven patlaması mı yarattı bende ne? Galiba biraz sessiz kalıp, bu eşsiz güzelliği izlemekle yetinmeliyim. | |
|
Athena Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Mesaj Sayısı : 5210 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Merak, Endişe, Hayranlık ~ C.tesi Kas. 13, 2010 10:47 pm | |
| Gülümseyerek beni hayranlıkla süzmekte olan kızım Aquamarin'e baktım. Diğer iki kardeşi gibi ona yaşattığım hayat yüzünden bana kızgınlık duymuyordu ve bu beni sevindirmişti. Aklında bir soru fırtınasının estiğinden emindim, ne kadarını bana sormaya cesaret edebileceğiniyse hiç bilmiyordum. Sessizliği onun bozmayacağını anlayınca "Merhaba kızım. Seninle tanışmak çok güzel." dedim şefkatle. Aquamarin'i doğduğu günden beri izliyordum ve zor bir durumla karşı karşıya kaldığında ona gizlice yardım ediyordum ama bu, onun beni ilk görüşüydü. Aslında, eminim çoğu şeyi yeni fark etmiş gibi hissediyordu kendini, bildiği ve kabullendiği dünya yerle bir olmuştu, bir anda özel güçlere sahip kahramanlar ve ilahi tanrılar etrafını sarmıştı. Yine de içinde bulunduğu durumu yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla karşılıyordu. Onu bir kez daha takdir ettim. "Biraz geç bir tanışma oluyor bu ama inan bana benden kaynaklı değil. Şimdi, sormak istediğin bir sürü soru var sanırım, seni dinliyorum." dedim ve kızımın konuşmaya başlamasını bekledim... (Gecikme için üzgünüm, yeni gördüm rp'yi.) | |
|