Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler Cuma Ekim 29, 2010 8:36 am | |
| 43- Ceza tarlalarında bir macera yaşayacaksın. Mekan: Yeraltı-Ceza Tarlaları Katılacaklar: Lucy, Maya, Robyn. Yanımda Maya ile birlikte yemek gazinosundan çıkmıştım, birlikte kamp ateşine doğru yürüyorduk. Huzurlu bir akşamdı, gökyüzünde parlayan yıldızlar ruhumu ferahlatıyordu. Sonra aniden, yanıbaşımda sinir bozucu bir ses duydum: "Hey, Zihindeşen! Bir yere mi gidiyorsun?!" Hışımla sesin geldiği yöne doğru döndüm ve -sahibini görünce hiç şaşırmayarak- "Evet Robyn, bir sorun mu var?" diye sordum. Robyn gevrek bir kahkaha attı ve "Dostum hala anlayamadın mı? Sorun senin varlığın!" dedi. Artık iyiden iyiye sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Hışımla bilekliğime dokundum ve kılıcım Nefesalan elimde belirdi. "Gardını al o zaman afacan çocuk." dedim ve üzerine doğru yürümeye başladım. Robyn de kendi kılıcı Gölge'yi çıkartmış ve bana doğrultmuştu. Suratında sinsi bir gülümseme vardı. Sinirden yanımda olduğunu unuttuğum Maya ikimizin arasına girdi ve bağırdı: "İkiniz de kesin şunu!" Bunun üzerine Robyn de ben de kahkaha attık ve tam ben ona aramızdan çekilmesini söyleyecekken, etrafımızı siyah bir sis kapladı. Telaşla yanımdaki iki meleze baktım, onlar da benim gibi şok olmuşlardı. Bir an sonra etraf zifiri karanlık oldu ve hepimiz, o ürkütücü sesi duyduk... "Sana ve yanındakilere bir görev veriyorum oğlum. Ceza tarlalarına gidip kaybettiğim madalyonu bulacaksın." Korkuyla yutkundum ve etrafımızın tekrar şekillendiğini gördüm, tek sorun artık kamptan çok uzakta, yerin metrelerce altında, siyah çimlerle kaplı ürkütücü bir yerde olmamızdı. Telaşla Maya'ya döndüm ve "İnanamıyorum! Ceza tarlalarındayız!" dedim. Maya da Robyn'e döndü ve "Şimdi ne yapacağız?!" diye sordu. Robyn kasvetle ikimize baktı ve "Daha önce de denedim. Babam bize bir görev verdiyse, onu yapmadan buradan kurtulamayız." dedi. Bir anda omuzlarım düştü. Kayıp madalyon mu? O da neydi? Ceza tarlalarını bir madalyon için santim santim aramamız mı gerekiyordu? Bu nasıl bir düşünce yapısıydı?.. (Maya veya Robyn) | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler Cuma Ekim 29, 2010 9:01 am | |
| Korkuyla yanımdaki iki meleze baktım. Bir görev ! Yeraltı dünyası ! Hades ! En korkutuğum şeyler listesi Top 10 gibiydi. Hep görevlere arkadaşlarımla çıkardım. Ama şimdi yanımda en azından göz aşınalığımız olan Lucy, ve daha önce birkaç kez gördüğüm Robyn vardı. Kaşlarımı çatarak etrafıma göz attım ve en azından Hades'in oğlu olarak ne yapması gerektiğini bilmesi gereken Robyn'a baktım. | |
| | | Robert Harris Hades'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1602 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler Paz Ekim 31, 2010 7:30 am | |
| Üzerimde çok stres vardı! Tam her zamanki gibi keyifle Zihindeşen'e sataşırken, ansızın çok sevgili babam tarafından (!) yeraltına gönderilmiştim! Ayrıca, Zihindeşen ve Demeter kızı Maya da benimle gelmişlerdi ve onları bu durumdan kurtarmamı umarak bana bakıyorlardı. Dışarıdan bakıldığında olaya hakim mi görünüyordum acaba? Alakası yoktu! Hades oğluydum ama hayatımda ilk kez ceza tarlalarına geliyordum! Hayır yani Asphodel'e falan gitmiş olsak en azından çevreye bir göz aşinalığım olurdu, artist bir iki laf ederdim ama burası, bana çok yabancıydı. Hem... madalyon mu? Daha önce babamın bir madalyonu olduğunu hiç duymamıştım. Aslına bakarsanız babamın nesi var nesi yok bilmiyordum ama... Off! Stres altındaydım işte, saçma sapan şeyler düşünüp duruyordum! Derin bir nefes alarak yanımda duran iki kıza döndüm ve açıklama yapma gereği hissederek "Bakın," dedim, "Üzgünüm ama sizin buraya gelmenizi ben istemedim, madalyonla ilgili de bir bilgim yok. Ne yapacağımızı bilmiyorum yani." Lucy fazla yıkılmış görünmüyordu ama Maya sözlerim üzerine resmen hayal kırıklığına uğramıştı. Elini çenesine koymuş, düşüncelere dalmış Lucy'ye baktım ve "Zeki Athena kızı! Bir fikir üretmeye ne dersin? Buradan nasıl kurtulabiliriz?" diye sordum. Bana dünyadaki en embesil varlıkmışım gibi baktı ve sonra da "Basit, madalyonu bularak." cevabını verdi. Sinirleri gerilmiş olan Maya isterik bir şekilde güldü ve "Nasıl bulacağız peki?" diye sordu. Lucy ile aynı anda birbirimize baktık ve sırıtarak aynı cevabı verdik: "Tek bir yolu var." "O da aramak!" Sonra, neye benzediğini bile bilmediğimiz bir madalyonu koskoca tarlalarda santim santim her yeri dolanarak aramaya başladık. Bu uğraşımız belki günler, aylar hatta yıllar sürecekti ama o fantastik romanlardaki gibi sihirli güçlerimiz yoktu ki bir nesneyi çağıralım o da bize- İşte! Beynimde ampulün yandığı an, o andı! Benden fazlaca uzakta, madalyon bulma umuduyla ölünün tekinin ceplerini karıştıran Zihindeşen'e bağırmaya başladım: "Lucy! Buldum! Hayır, hayır, sakin olun! Madalyonu bulmadım, onu nasıl bulacağımızı buldum! Şimdi... Sen eğer yanındaysa Melinoe'nin broşunu kullanarak hayaletlerden yardım alacaksın, Maya sen de yerdeki kendinden geçmiş otlardan yararlanmaya çalışabilirsin. Ben, Ölüler Tanrısı'nın oğlu olarak, tüm ölüleri yardıma çağıracağım, bana itaat etmek zorundalar!" | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler Çarş. Kas. 03, 2010 6:49 am | |
| Başımla hemen onayladım ve yerdeki otlara baktım. Soluk griydiler ve yaşamak için boğuşuyor gibiydiler. Üzüntüyle onlara baktım. Belki daha sağlıklılarının bulurum fiye yürümeye başladım. Her ot ben yanlarından geçerken, yaşam bulmuş gibi titriyordu. Üzüntülü bir ifadeyle onlara baktım. Bitkilere çok önem verirdim. Elimi yeredeki otların içinde gezdirdim. Elimden toz gibi bir şey saçıldı ve çimler birden renklendi. Mutlulukla yere baktım. Robert ve Lucy şaşkınlıkla bana baktılar. Ben de konsantre olmaya çalıştım. Madalyon. Madalyon nerede? Üzüntüyle ayağı kalktıktan sonra kuzenime ve Lucy'e baktım. ''O bu yakınlarda değil.'' ''Nereden biliyorsun?'' dedi Robert tersçe. Birşey bulamama kızmıştı. ''Bilmiyorum,sadece,hissettim işte.'' ''Bitkilerin seninle konuştuğunu mu düşünyorsun?'' diye atıldı Lucy. ''Emin değilim Lucy,sanırım sen ve Robyn bulmaya çalışmalısınız. Sadece başka tarlalarda olabilir diyorum ben.'' Doğataşına bakıp iç geçirdim ve bir taşın yanına oturdum. | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler Cuma Kas. 05, 2010 9:40 am | |
| "Lucy! Buldum! Hayır, hayır, sakin olun! Madalyonu bulmadım, onu nasıl bulacağımızı buldum! Şimdi... Sen eğer yanındaysa Melinoe'nin broşunu kullanarak hayaletlerden yardım alacaksın, Maya sen de yerdeki kendinden geçmiş otlardan yararlanmaya çalışabilirsin. Ben, Ölüler Tanrısı'nın oğlu olarak, tüm ölüleri yardıma çağıracağım, bana itaat etmek zorundalar!" Robyn'in sözleri üzerine içimi bir umut kaplamıştı, cebimden Melinoe'nin broşunu çıkarıp yakama taktım ve onu okşayarak hayaletlerin etrafımı sarmasını sağladım, hepsine aynı emri verdim: "Tanrı Hades'in kayıp madalyonunun nerede olduğunu bulun!" Saydam bedenler isteğim üzerine itaatle ortadan bir bir kaybolmaya başladılar, Maya yerdeki çimlerle ilgili güçlerini kullanırken Robyn de çevresine toplanmış ölülere emirler yağdırıyordu. Bir süre tarlada volta attıktan sonra, Maya'nın sözleri sessizliği böldü: "O bu yakınlarda değil." İyiden iyiye sinirlenmiş olan Robyn ona tersçe çıkıştı, ben de sözlerinin doğruluğundan emin olmak için otlarla konuşup konuşmadığını sordum. Demeter çocukları ve onların bitkilerle olan iletişimleri bana her zaman tuhaf gelmişti. Maya elinden geleni yaptığını belirten şeyler söyledikten sonra gidip bir taşın yanına oturdu, bir süre daha volta attıktan sonra ben de gidip yanına oturdum. Birkaç dakika sonra Robyn de bizi taklit ederek gelip yanımıza oturdu. Kısa bir tereddüt yaşadıktan sonra saat formunda olan Gölge'ye baktı ve içini çekerek "Biz buraya geleli bir saatten fazla oldu." dedi. Hala ne ölülerden ses vardı, ne de hayaletlerden. Üzüntüyle dudaklarımı büktüm ve "Pekala, daha pratik bir yola başvuracağız o zaman. Ama kampa geri döndüğümüz zaman bu halimi hatırlayıp dalga geçmek yok. Ah, bir de beni baygın halde burada bırakmayın, giderken yanınızda götürün lütfen." diyerek ayağa kalktım, şaşkın haldeki arkadaşlarım da benim ardımdan aynısını yaptı. Gözlerimi kapatarak etrafımdaki atmosfere odaklandım ve içimdeki gücün dışarı çıkmasına izin verdim. Tanrı Apollon'un kahini olarak, güçlerimi madalyonu bulmak için kullanacaktım. İlk kez deniyordum bunu ama içimdeki ses bana başarılı olacağımı fısıltıyordu. "Madalyon..." der gibi dudaklarımı oynattım, etrafımdaki havanın yoğunlaştığını ve bir sisin içinde gözden kaybolduğumu hissedebiliyordum. Ardından, vücudumu bir titreme sardı ve sis bulutu yok olmaya başlarken, arkadaşlarıma dönerek bana ait olmayan bir sesle konuşmaya başladım: "Kadim hatıra karaklık suların altına gömülmüş durumda." ve sonra tüm gücümü kaybederek yere yapıştım, gözlerim hala aralık olduğu için birbirlerine anlamlı bakış atan Maya ile Robyn'i görebiliyordum. Sözlerimin tercümanlığını yapan kişi Maya oldu; "Styks Irmağı. Madalyon Styks Irmağı'nda!" sonra iyi olup olmadığımı kontrol etmek için yanıma diz çöktü. Bu sırada tam bir komutan havasına bürünmüş olan Robyn, birkaç ölü arkadaşını tekrar etrafına toplamıştı, konuşmalarını şöyle böyle duyabiliyordum; "...hemen bana getirin onu. Evet, Styks Nehri'nde dedim..." Ve gerçekten de beş dakika kadar kısa bir sürenin sonunda, ıslak ölüler ellerinde madalyonla geri döndü. Maya'nın desteğiyle tekrar ayağa kalkmayı başarmıştım, hemen madalyonun neye benzediğini görmek için Robyn'in yanına gittik. Sıradan, altın bir madalyondu işte. Biz daha onu incelemeyi bitiremeden Tanrı Hades yanımızda belirdi. Bu sefer etrafımızı karanlık bulutlar sarıyordu, tekrar kampa yollanmakta olduğumuzu anlayarak bitkin bir mutlulukla gülümsedim. Maya'nın da üzerindeki korkunç gerilimden kurtulmuş olduğunu fark ettim. Robyn tek söz söylemeden madalyonu babasına uzattı ama Tanrı'nın cevabı önceden hazırdı: "Senden kaybettiğim madalyonu bulmanı istedim, onu bana vereceğini söylemedim." Yemek gazinosunun önünde yere yapışmışken, Maya'nın sinirli sesini duydum; "Neydi bu şimdi?!" ve onu Robyn'in "Hiçbir fikrim yok!" şeklindeki sinirli desteği izledi, tüm gücüyle yere fırlattığı madalyona uzanarak onu elime aldım ve bir an tereddüt ettikten sonra kapağını açtım, içine antik Yunan dilinde birkaç sözcük kazınmıştı. Bir süre onları okumaya uğraştıktan sonra başımı kaldırarak arkadaşlarıma baktım ve "Ne olduğunu bilmek mi istiyorsunuz? Robyn'in hayatını konu alan sinir bozucu bir kehanet sadece." dedim. Tanrı Hades onu Robyn'e buldurmuştu çünkü oğluna doğrudan yardım etmesi yasaktı ama kimse ona bir görev vermesini engelleyemezdi. Yanında biz varken yeraltına gönderilmesi de tesadüf değildi: buradaki sözcüklerden sadece bir kahinin anlam çıkarabileceğini biliyordu çünkü. "Tehlike." yazıyordu belli belirsiz kelimelerin arasında daha kalın harflerle; "Kan ve ölüm." Rp bitmiştir! | |
| | | | Yaşayan Manyaklar ve Sinirli Ölüler | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|