Etrafıma aval aval bakınarak ilerliyordum gece gece. Nereye gittiğimi bile bilmiyordum. Kulübelerden bayağı uzaklaştığım belliydi. Uzaktan bana göz kırpan birşeylerin olduğunu sandım bir an. Beyaz, üstüne pembe çiçekler işlenmiş spor ayakkabılarımın birden acayip sesler çıkarmaya başladığını duydum. Kumdu bu. Karşımda da koskoca deniz, mehtabın verdiği güzellikle alabildiğine uzanıyordu önümde.
Durum değerlendirmesi yapmak için uygun bir yer diye düşündüm ve dalgaların kendini kıyıya çarptığı yere oturdum. İlk günü geride bırakmıştım kampta. Dürüst olmalıyım ki hayatımın en güzel günlerinden birini geçirmiştim bugün. Kendime uçan çok güzel bir at edindim. Birsürü arkadaş buldum. Bana ait özel bir kulübem oldu. Kendimle ilgili öğrendiğim bazı gerçekler karşısında her ne kadar şaşkın olsamda yavaş yavaş alışacaktım. Babam bir tanrıydı. Başkalarına yaptığım eşek şakalarının yanında çok hafif kalıyordu bu. Şaka değildi ama... Kafamı bacaklarımın arasına aldım ve annemi düşünmeye çalıştım. Ne olacaktı ona bensiz? Çok yalnızdı... Gözümden ufacık iki yaş süzüldü.
'Güçlü ol Aleda'Kafamı kaldırıp gülümsemeye çalıştım. Herkes herzaman benim çok neşeli biri olduğumu söylerdi. Ne olursa olsun ağlamazdım. Fakat annem istisnaydı. O hayatta sahip olduğum tek şeydi. Bunun yanında içimden başka bir ses yakında yanlız kalmayacağımı söylüyordu. Bunca olayın arasında ona inanmak zordu tabiiki. Göz yaşlarımın bıraktığı izleri sildim.
'Yeter...' Eğer biraz daha burada kalırsam fena bir şekilde yakalanacağımı biliyordum. Daha ilk günden sorun çıkarmak istemiyordum, çünkü kamp için bambaşka haylazlık planlarım vardı. İster istemez kıkırdadım. Buz mavisi kot pantolonumdan kumları silkeleyerek kalktım, sırıtarak yüzüme doğru parlayan ay ışığını geride bıraktım ve kulübeme döndüm.
Artık bir şey barizdi. Hayatım çok değişecekti.
rpout: arada kaynamış bu görev geç olsun güç olmasın