Ormanın derinliklerine dağılmıştı herkez. Bayrak Kapmaca oyunu oynuyorduk. Herkez sessiz adımlarla tutsak avlayıp, bayrağımızı korumaya çalışıyordu. Aynı benim gibi. Etrafı kolaçan ederek ilerliyordum. Okumu yayımda hazır bulunduruyordum. Bayrak Kampaca oyununda, öldürmeden hasar verebilirdik. Ama ben daha çok canavarlar için hazırlıklı duruyordum. Büyük ihtimalle melezlerden birini istemeden vuracaktım. Çünkü gölgelerin içindeki sessiz hareketler benim heyecanlanmama ve yanlış bir atış yapmama neden olabilirdi. Bayrağı korumakta görevli olduğum için, bayrağı sakladığımız yerden pek uzaklaşamıyordum. Okuduğum bir çok fantastik kitap sayesinde gölgelerin içinde saklanmam gerektiğini öğrenmiştim. Kendime uygun bir ağaç buldum. Kocaman bir kalasın gerisindeydi. Eğer araya girebilirsem hem bayrağı görebilirdim, hemde güvende olurdum. Bu yarışta biz, Afrodit Kulübesi Kırmızı bayrağı, Hermes Kulübesi mavi bayrağı koruyordu. O yüzden Seth ile karşı karşıya gelebilirdik. Büyük ihtimalle onu alt edip tutsak ederdim. Ama diğer kulübeleri göz önüne alırsak, büyük ihtimalle esir olurdum. Derin bir nefes alıp kendimi kütüğün gerisine attım. Biraz dardı ama sığabiliyordum. Görünmezlik Pelerini gibi birşeyim olsaydı hiçte fena olmazdı. Her zaman ki gibi canavar sesleri duyuyordum. Sorun yok Drew diye kendi kendime mırıldanıp, güvende hissetmeye çalıştım.
Bir saat boyunca süren sessizliğin ardından kırılan dal sesleri duydum. Kıpırdamadan durduğum için her yerim uyuşmuştu. Zoraki ayağa kalktım ve büyük bir gürültü duydum. Sanırım oyun bitmişti. Bizim bayrak yerinde yoktu, anlaşılan yenilmiştik. Ama bir saat boyunca gözümü kırpmadan bayrağa bakmıştım, bu nasıl olabilirdi? Saklandığım yerden çıkıp Kırmızı takıma katıldım.