Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Seth Mason Black Hermes'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 325 Kayıt tarihi : 16/02/11
| Konu: 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' C.tesi Tem. 23, 2011 4:18 am | |
| Öğlen güneşinin altında Okçuluk Alanı'nda dikiliyordum. Elbette aklımdan plaja gidip denizin keyfini çıkarmak geçiyordu. Hayatımda ilk kez erken kalkıp, hazırlanmış, deniz keyfi yapıcaktım. Ama kapıyı açmamla kuzenim Drew'la karşılaşmıştım. Beni buraya gelmeye ikna etmişti. Fakat kendisi hala ortalarda görünmüyordu. Üstelik burda ne yapıcağımızı da söylememişti. Elimdeki yaya ok takıp, gerip, kırmızı halkaların ortasına nişan aldım. Atışımı yaptım ve ok 3. kırmızı halkaya denk geldi. O sırada arkamdan bir ses "Birde Hermes Kulübesin de yaşıyorsun. Ben bile senden daha iyi bir atış yaparım."dedi. Drew bilmişçe sırıtıyordu. Alaycı bir gülüşle "Süslenmene bak kuzen. Beni asla geçemezsin."dedim. Drew benimle dalga geçiyormuş gümüş renkli yüzüğünü çıkardı. Yüzük yavaş yavaş uzayıp, yay şeklini aldı. Ardından yerde, anladığım kadarıyla ilahi oklarla dolu bir sadak belirdi. Drew sadağı sırtına takıp, eline bir ok aldı. Oku yayına yerleştirip pozisyon aldı. Gözlerini kısıp hedefe odaklandı. Sırıtarak "Hayatta yapamazsın."dedim. Drew "Sen öyle san, Beceriksiz."dedi. Ardından oku bıraktı. Önümden hızla geçen okun vıız gibi sesini duymuştum. Hedef tahtasına baktığımda ok tam ortadaki yuvarlakt duruyordu. Kendimi salak gibi hissediyordum. Drew yanıma gelip oku göstererek "Haklısın, yapamadım. 1 cm kadar farkla yuvarlağın tam ortasını kaçırdım."diye dalga geçti. Homurdanarak "Sıra bende."dedim ve yerimi aldım.
| |
| | | Drew Taylor Black Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 97 Kayıt tarihi : 18/05/11
| Konu: Geri: 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' C.tesi Tem. 23, 2011 5:51 am | |
| Yeni eşyalarımı edineli bir kaç gün olmuştu. Derslere katılmadan önce antreman yapmak için, sabah sabah Seth'i Okuçuluk Alanına çağırmıştım. İkna etmesi kolay olmuştu. Büyükonuş gibi bir yeteneğim olduğundan değil. Ki henüz yok. Ona korkak tavuk demem yetmişti. Seth Okçuluk Alanına giderken bende kulübeme gitmiştim. Kardeşlerimin çoğu ellerinde plaj çantalarıyla kapıdan çıkmak üzereydi. Ad, "Hey, Drew! Sen gelmiyor musun?"diye seslendi. Yazın sıcak havası yüzünden Kampta ki çoğu kişi -özellikle bizim kulübe- plaja akın ediyordu. Bazıları da aileleriyle tatile çıkıyordu yada kulübelerinde oturmayı tercih ediyordu. Odama doğru giderken, "Size daha sona katılırım."dedim. Odama girip yastığımın altında duran, annemin hediyesi yüzüğü parmağıma taktım. Çekmecelerimden birini açıp kılıç kemerimi belime taktım. Yere eğilip, yatağın altında ki hediye kutusunu aldım. Kapağı açıp, saks bıçağımı kemerime taktım ve kutuyu yerine koydum. Şifon yerimin üstünden, 50 faktörlük güneş kremini alıp, Melez Kampı tişörtümün ve şortumun örtmediği yerlere kremi sürdüm. Sıcakta dururken birkez daha(!) amele yanığı olmak istemiyordum. İşim bitince etrafa bakındım. Artık hazırdım. Okçuluk Alanına hızlı adımlarla yürümeye başladım. Vardığımda Seth'in akıllara kazınıcak derecede ki berbat atışını gördüm. Arkasından alaycı bir tavırla, "Birde Hermes Kulübesin de yaşıyorsun. Ben bile senden daha iyi bir atış yaparım."dedim. Ben sırıtmaya devam ederken Seth, "Süslenmene bak kuzen. Beni asla geçemezsin."dedi. Belki doğruydu. Aa hayır kesinlikle koca bir yalandı! Bir kere ok ve yay kullanmayı 6 yaşımdayken öğrenmiştim. Babamla birlikte antreman yapıyorduk. Bir tür hobiydi benim için. O yüzden, yeni yetme kuzenim beni asla geçemezdi. Sırıtmaya devam ederek, ejderha desenli gümüş yüzüğümü çıkardım. Gümüş yüzüğüm, yay ve ok takımına dönüşürken Seth, 'bunu nerden buldun' der gibi bakıyordu. Okları sırtıma asıp, yayımı elime aldım. Hedef tahtasının 6 metre uzağına gidip elime bir ok aldım. Oku yayıma yerleştirip, sırtımı dikleştirdim. Yayımı gererken kürek kemiklerim birbirine yaklaşmıştı. Gözlerimi kısıp hedef tahtasının ortasına odaklandım. Seth alaycı bir şekilde, "Hayatta yapamazsın."dedi. Pozisyonumu bozmadan, sırıtarak, "Sen öyle san, Beceriksiz."dedim ve oku elimden bıraktım. Seth şaşkınca okun hedef tahtasının ortasında duruşuna bakıyordu. Seth'in yanına gidip, "Haklısın, yapamadım. 1 cm kadar farkla yuvarlağın tam ortasını kaçırdım."dedim. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Hızlıce eline bir ok alıp, "Sıra bende."dedi. Benim atış yaptığım noktaya gidip nişan aldı. Bir an önce yapıp kendinin daha iyi olduğunu kanıtlamak ister gibiydi. Ama oku bıraktığı an revire gitmesi gerekecekti. Çünkü pozisyonu hatalıydı ve kolu yerinden çıkabilirdi. Öksürerek araya girip, "Sevgili salak kuzenim, Seth. Eğer o açıda bir atış yaparsan, kolun çıkar, ok hedefini bulamaz, yayın ok atmana yardımcı olduğu ince teli elini yakabilir. Daha olacakları sayayım mı?"dedim. Seth yayını indirip, hırlarcasına bir sesle, "Kendim yapabilirim."dedi. Ellerimi suçluymuşum gibi iki yana açıp, "Pekala, nasıl istersen. Ama söylemedi deme. Nasıl olsa bunun acısı sen çekeceksin, ben değil."dedim. Seth yayını tekrar gerip hedef tahtasına odaklandı. Bende onun kolunun çıkmasıyla, yere yuvarlanıp, acı içinde kıvrılacağı, ve benim 'ben sana demiştim' sözünü söylememi beklemeye başladım. Ama Seth doğru yolu bulup, yayını indirdi. Zafer gülümsememle yanına gittim. | |
| | | Seth Mason Black Hermes'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 325 Kayıt tarihi : 16/02/11
| Konu: Geri: 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' C.tesi Tem. 23, 2011 9:14 am | |
| Hedef tahtasının ortasına odaklanmıştım. Derin bir nefes alıp atışı yapacağım sırada araya Drew'un öksürüğü girdi. Öğretmen tavrıyla "Sevgili salak kuzenim, Seth. Eğer o açıda bir atış yaparsan, kolun çıkar, ok hedefini bulmaz, yayın ok atmana yardımcı olduğu ince teli elini yakabilir. Daha olacakları sayayım mı?"dedi. Sanki ona soran olmuştu. Önce gelip bana küstahlık taslamış, ardından küçük düşürmüş, ardından da ders vermeye kalmıştı. Yayımı sinirlice indirip "Kendim yapabilirim."dedim. Drew ellerini iki yana açıp "Pekala, nasıl istersen. Ama söylemedi deme. Nasıl olsa bunun acısını sen çekeceksin, ben değil."dedi. Birşey demeden yayı tekrar gerip, hedef tahtasına döndüm. Sanki ondan ders isteyen vardı. Alt tarafı bir ok! Bunu sadece bir kez yapmıştım, o da az önceki berbat atışımdı. Oysa benim pek 'becerikli' kuzenim ilk atışta tam ortayı tutturmuştu. Bu da beni etkiliyordu. Ya Drew'un dediği gibi kolum çıkarsa. Revirde oyalanmak yerine yapacak daha önemli işlerim vardı. Sonunda pes edip yayımı aşağı indirdim. Drew zafer edasıyla yanıma geldi. Ciddi bir tavırla "İlk olarak duruşun yanlış. Hayattan bezmiş bir ergen gibi değil, yiğit bir savaşçı gibi durmalısın. Ki senin 26 yaşında biri olarak ergenliği çoktan atlattığını düşünüyorum."dedi. Dalga geçip geçmediğini anlayamadım. Ama ses çıkarmadım. Drew belime doğru vurup dikleşmemi sağladı. Yayı elimden alıp ölçüp biçti. Kendimi ilkokul öğrencisi gibi hissediyordum. Sonunda yayı geri verip "Kaliteli bir yay. Gerçi daha iyilerini de görmüştüm. Ama bu da idare eder."dedi. İçimden bir ses elime bir yay alıp onu nişan almam gerektiğini söylüyordu. Ama bir şey yapmadım. Drew "Bir ayağını öne koyup pozisyon almalısın. Atış yaparken, her şey için geçerli, önde ki ayağına yüklenmelisin. Bu sayede denge ve ağırlık ilişkisi kurmuş olursun."dedi. Dediğini yapıp sağ ayağımı öne koyup pozisyon aldım. Sırıtarak Drew'a bakıp "Bu işte iyisin kuzen."dedim. Drew şımarık bir tavırla saçını geriye atıp "Boşu boşuna 4 yıl boyunca okçuluk dersleri almadım, şekerim. Babamla daha eğlenceliydi ama Rosali halamla da fena eğlenmiyorduk."dedi. Drew 9 yaşındayken, amcam Nick ölmüştü. Drew o zamana kadar bir çok spor ve aktiviteyle ilgileniyordu ama amcam öldükten sonra çoğu şeyden vazgeçti. Bizimle yaşadığı süre boyunca okçuluk dersleri, yemek yapma okulları, resim ve güzellik malzemeleri gibi şeylerle ilgilenmişti. Genede hakkını vermeliydim, iyi bir okçu ve öğretmendi. Mükemmel olmasa da iyiydi.
| |
| | | Drew Taylor Black Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 97 Kayıt tarihi : 18/05/11
| Konu: Geri: 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' Paz Tem. 24, 2011 4:35 am | |
| Birden öğretmen edasına bürünüp, "İlk olarak duruşun yanlış. Hayattan bezmiş bir ergen gibi değil, yiğit bir savaşçı gibi durmalısın. Ki senin 26 yaşında biri olarak ergenliği çoktan atlattığını düşünüyorum."dedim. Dalga geçiyordum ama anlamışa benzemiyordu. Ve kambur durmaya devam ediyordu. Sırtına sertçe vurup dik durmasını sağladım. Seth'in elinde ki yayı alıp inceledim. Akça ağaç ile Kızıcık ağacı yapıyla alakası yoktu. Ama dayanıklı duruyordu. Yayı Seth'e geri verip, "Kaliteli bir yay. Gerçi daha iyilerini de görmüştüm. Ama bu da idare eder."dedim. Elimizde sadece bu vardı ve bununla yetinmeliydik. Tekrar öğretmen halime bürünüp, "Bir ayağını öne koyup pozisyon almalısın. Atış yaparken, her şey için geçerli, önde ki ayağına yüklenmelisin. Bu sayede denge ve ağırlık ilişkisi kurmuş olursun."dedim. Seth dediğimi yapıp sağ ayağını öne aldı. Kuzenim sırıtıp, "Bu işte iyisin kuzen."dedi. Artistlik bir hava takınıp, "Boşu boşuna 4 yıl boyunca okçuluk dersleri almadım, şekerim. Babamla daha eğlenceliydi ama Rosali halamla da fena eğlenmiyorduk."dedim. Aklıma babamla geçirdiğimiz günler geldi. Babam uzun zamandır bir anı olarak kalmıştı, onu son zamanlarda hiç düşünmüyordum. Belki Seth ile birlikte New York'a gittiğimizde, mezarlığa da uğrardık. Kendime gelip Seth'i dürttüm. O da benim gibi düşünceli görünüyordu. Gülümseyerek, "Pekala öğrencim. Pozisyonun iyi. Ama nasıl atış yapacağını da bilmen gerek. Eğer yayı gererken, kürek kemiklerin birbirine değerse daha iyi bir atış yaparsın. Üstelik kolun da yerinde kalır. Oku tutan kolunu her geriye aldığında, diğer kolunuda geriye al. Bu sayede kürek kemiklerin birbirine yaklaşır."dedim. Seth dediğimi yapıp kürek kemiklerini birbirine yaklaştırıp, nişan aldı. Gözlerini hedefe odaklayıp, oku bıraktı. Rüzgar gibi bir sesin ardından okun ortada ki yuvarlakta olduğunu gördüm. Seth gülerek, "İyi atıştı ha. Tam senin okunun yanına. Gerçi tam orta sayılmaz ama."dedi. Evet, ilk seferde ortayı buldurmuştu. Omuz silkip, "Daha iyilerini de görmüştüm. Bu arada yeni bıçağımı gördün mü?"diyip, kemerimden saks bıçağımı çıkardım. Seth şaşkınca bana bakıp, "Bu şey çok kısa. Ne işine yarıyor?"dedi. Ona cahil dememek için zor tuttum kendimi. Sağ elimde, yüzük parmağıma takılı yüzüğün ortasına dokundum. Avuç içimde kavradığım kabzayı hissediyordum. Onu ilk defa hançere çeviriyordum. Elimde duran; kabzası kırmızı, küçük taşlarla süslü, iki tarafı da keskin, 45 cm uzunluğunda ki hançere baktım. Seth hala iyi tepki vermekten kaçınıyordu, "Hadi ama! Bu şeyler çok kısa. Bir kılıç bile en az 1 metre olmalı, Tay. Ama hançerin ve o bıçak 1 metreden kısa. Hançerin ilahi bronzdan olduğu için sana tek faydası, şans eseri bir canavarı buharlaştırman olur."dedi. Gözlerimi devirip, "Bu bir saks bıçağı. Hançerle birlikte kullanılır. Hançerimi de annem hediye etti. Dikkatli bakınca hançerin üstünde adının yazdığını görürsün."dedim. Seth hançerimi elimden alıp, keskin tarafına baktı. Güneşin yansımasıyla parlayan harflere elini dokundurdu. Hançerde birçok yunanca kelime yazıyordu ve ortasında, el yazısıyla, büyük harflerle MORGAN yazılmıştı. Seth'ê dönüp, "Gördün mü? O kadar da fena değil."dedim. Seth düşünceli bir tavırla bir bana bir hançere baktı. Sonunda, "Pekala, sanırım bir hançer, bir saks bıçağı ve yayınla, okların senin korunmana yardımcı olur."dedi. Ona gülümsemekle yetindim. Bazen benim için fazla endişeleniyor, fazla korumacı oluyordu. Genede onu seviyordum. Uzun süre beraber yaşadıktan sonra, benim öz abim gibi olmuştu. | |
| | | Seth Mason Black Hermes'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 325 Kayıt tarihi : 16/02/11
| Konu: Geri: 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' Salı Tem. 26, 2011 1:58 am | |
| Drew beni dürtüp düşüncelerimden sıyırdı. Gülümseyerek "Pekala öğrencim. Pozisyonun iyi. Ama nasıl atış yapacağını da bilmen gerek. Eğer yayı gererken, kürek kemiklerin birbirine değerse daha iyi bir atış yaparsın. Üstelik kolunda yerinde kalır. Oku tutan kolunu her geriye aldığında, diğer kolunu da geriye al. Bu sayede kürek kemiklerin birbirine yaklaşır."dedi. Bu iş giderek gülünç olmaya başlıyordu. Ama onu dinleyip, kürek kemiklerimi doğru pozisyona getirip nişan aldım. Gözlerimi kısıp, ortadaki kırmızı noktaya odaklandım ve oku bıraktım. Okun, hedefin ortasını bulduğunu görünce neşem yerine geldi. Gülerek "İyi atıştı ha. Tam senin okunun yanına. Gerçi tam orta sayılmaz ama."dedim. İkinci atışımda bu bile iyiydi. Drew iltifattan kaçınıp, omuz silkerek "Daha iyilerini de görmüştüm. Bu arada yeni bıçağımı gördün mü?"diyip heyecanla kemerinden birşey çıkardı. Elindeki bıçak neredeyse 30 cm hatta daha bile küçük görünüyordu. Ona şaşkın bir bakış atıp "Bu şey çok kısa. Ne işine yarıyor?"dedim. Drew cevap vermek yerine parmağındaki yüzüğe dokundu. Yüzük, kabzası kırmızı, küçük taşlarla süslü, iki tarafı da keskin, 45 cm uzunluğunda ki hançere dönüştü. Drew'a dönüp "Hadi ama! Bu şeyler çok kısa. Bir kılıç bile en az 1 metre olmalı, Tay. Ama hançerin ve o bıçak 1 metreden kısa. Hançerin ilahi bronzdan olduğu için sana tek faydası, şans eseri bir canavarı buharlaştırman olur."dedim. Drew gözlerini devirip "Bu bir saks bıçağı. Hançerle birlikte kullanılır. Hançerimi de annem hediye etti. Dikkatli bakınca hançerin üstünde adının yazdığını görürsün."dedi.Hançeri elinden alıp inceledim. Fena birşey değildi ama bununla hiç birşey yapamazdı. Hançeri gün ışığına tutup, parlayan harflerde parmaklarımı gezdirdim. Bir sürü yunanca yazının tam ortasında büyük harflerle morgan yazılmıştı. Aklıma Kral Arthur'un manyak kardeşi Morgan gelmişti. Drew altta kalmak istemeyen bir tavır takınıp "Gördün mü? O kadar da fena değil."dedi. Hançere bir süre daha baktıktan sonra "Pekala, sanırım bir hançer, bir saks bıçağı ve yayınla, okların senin korunmana yardımcı olur."dedim. Drew gülümseyip hançeri elimden aldı. Onu biraz daha endişeli bir tavırla süzdükten sonra "Artık gitsek iyi olur. Alıştırmaya akşam vakti devam ederiz. Tek istediğim denize girmek, küçük kuzen."dedim. Drew bana dil çıkarıp "Sanki benden başka kuzenin var."dedi. Gülerek "Tyler ailesi, Alyss ve Oliv'i unutuyorsun."dedim. Gözlerini devirip "Ama onlar dayının, amcanın, halanın yada teyzenin çocukları değil."dedi. Ellerimi iki yana açıp "Sen kazandın. Sonra görüşürüz."dedim. Drew beni durdurup "Bende geliyorum bütün kulübe plajdayız bugün."dedi. Hiç şaşırmadım diye mırıldandım ama duymamışa benziyordu. | |
| | | | 'Hey yerde ne işin var, birşey mi kaybettin?' 'Evet, gururumu.' | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|