Haftalardır üzerinde çalıştığımız soygun planını son bir kez gözden geçirdim. Elle tutulur bir plandı. İki kişi olmamız planın zorluğunu ortaya çıkarıyordu, bunu biliyorduk. Zaten Hermes Kulübesi'nin sadece kardeşlerce bilinen 'Yeraltı'na bir not bırakmıştık. Sonuçta denetlemelerde bile Yeraltı kontrol edilmiyordu. Kardeşlerimiz gelirse soygunun daha heyecanlı bir hal alacağı bir gerçekti ama plan kesinlikle çok daha kolay bir şekilde işleyecekti, bu daha önemli bir gerçekti. Meg son defa planı açıklığa kavuşturmak istedi. "Pekala, gece yarısına doğru harekete geçiyoruz. Kumarhanenin çevresindeki görevlileri atlatmak basit, ilgilerini çekecek bir olay gerek sadece. Bundan ötürü Hekate çocuklarından aldığım küçük topları kullanacağız." Topları daha önce Maggie'nin odasında görmüştüm. Küçüklerdi fakat içerisindeki enerjiyi hissedebiliyordunuz. Kumarhanede yaratacağı karmaşayı sadece hayal edebiliyordum. Ben hayallere dalmışken Meg devam etti. "Bu topları kumarhanenin çeşitli yerlerine koyacağız ve özellikle ön kapıya!" diye vurguladı Meg. En küçük ayrıntıyı dahi aklımda tutabilmek için çabalıyordum. Yapacağımız en küçük hata her şeyi mahvedebilirdi. "Patlamanın etkisiyle herkes neler olduğuna bakmak için kapıya doğru yönelecek, bu esnada sen de kilitli olan kasaları açacaksın." Heyecanla gülümsedim. Özel gücümü geliştirmek için çok uzun zamandır çalışıyordum ve bir işe yarayacağından dolayı mutluydum. Ama birden aklıma önemli bir şeyi unuttuğumuz geldi. Planımız hazırdı, yanımızda götüreceğimiz eşyaları dün hazırlamıştık. Fakat Lotus Kumarhanesi'ne gidecek aracımız yoktu! Pegasuslarla gitmeye çalışmak oldukça saçma olurdu. Zaten oraya kadar dayanırlar mıydı, bilemem. Tam soruyu Meg'e yöneltecektim ki, o benden önce davrandı. "Bana kalırsa, Mirabella'nın kıymetli İmpala'sını alalım, sen ne dersin? Dönüşte zaten bir şeyler buluruz." Memnuniyetle onayladım. Nedense İmpala'nın kendini bana çeken bir özelliği vardı. Her zaman içten içe bir İmpala'yı kullanmak istemişimdir. Fakat ne yazık ki, en son teyzemin İmpala'sını kullanmayı denediğimde, her zaman garajda duran araba, şimdi hurdacıda duruyordu. Bu anı karşısında hafifçe titreyerek Meg'i takip ettim. Meg önden ilerliyordu. Bense arkadan onu takip ediyordum. Sonuçta plan onundu. Demeter Kulübesi oldukça sessiz görünüyordu. Bu beni şaşırttı. İmpala, kulübenin önüne kusursuzca park edilmişti. Birden bir ses duydum ve hemen arkama baktım. Sadece iki Nyks çocuğu gülüyordu. Rahat bir nefes aldım ve tekrar dikkatimi Meg'e verdim. Arabanın yanına gittim ve fazla ses çıkartmamaya çalışarak ellerimle boşluğu sıkıca kavradım ve yavaşça sağa çevirdim. Kapı açıldı. Meg'le birbirimize gülümsedik. Ön koltuğa oturdum ve Meg de sürücü koltuğuna yerleşti. Arabayı çalıştırdı ve biraz sonra kamp sınırlarını son sürat geçmiştik. Meg oldukça mutlu gözüküyordu. Ben de fark etmediğim halde gülümsüyordum. Ama içten içe kardeşlerimizin de gelmesini istiyordum. Seçim onlardaydı fakat bence hiçbir Hermes çocuğu bu denli büyük bir soyguna karşı koyamazdı. Meg radyoyu açtı ve Vegas'ın ışıklarla dolu sokaklarına girdik.