Uyandığımda ormanlık bir alandaydım. Elimde bir yay, diğer elimde kandan ne olduğunu göremiyordum. Karanlıktı, Etrafta kötü bir koku vardı. Başımdaki ağırının mı yoksa karnımdaki yaraların mı daha acıttığını hatırlamıyorum. Ayılmaya çalıştım. Yanımda cesetler duruyordu. Bunların bazılarının yarısı keçi yarısı insan, bazılarının yarısı at yarısı insandı. Ölüp cehenneme gittiği sandım, eh bu ağrılarımı da açıklardı. Bu cesetlerin bazılarının bedenlerinin parçaları yoktu. Tek bildiğim her zamanki gibi başımın dertte olduğuydu.
Sonra onu gördüm, aynı bir boğa gibiydi ve elinde de bir tür balta taşıyordu. Normalde karanlıktan hiç korkmam ama onlarca cesedin yanında işler biraz değişti. Ayağım birine takıldı ve düştüm. Yaratık sesi duyunca hızlıca bana döndü. O anda ağzından akan kanı gördüm. O yaratıkların parçalarının da nereye gittiği anlaşıldı. Yine aynı bir boğa gibi burnuna demir bir halka geçirmişti. Koşmaya başladım (zaten kim olsa aynısını yapardı) koşarken bir yandan da canavara ok atıyordum. (annemi babamı bile hatırlamıyordum ok atmak nerde) tek yaptığım canavara deli gibi saldırmaktı. Eh hiç de fena değildi, attığımın çoğu hedefini buluyordu. Odaklanmaya başladığımda birden atışlarım kötüleşmeye başladı. Sonra fark ettim ki sadece bir tane okum kalmıştı.
Canavar bana yaklaşıyordu hiç bu kadar hızlı koşmamıştım. Canavar beni yakalamak üzereydi. Güneşin doğduğunu fark ettim sanki yaralarıma iyi geliyordu. Canavar tam beni tutacakken büyük bir ağaca zıpladım ve tırmanmaya başladım canavar da tırmanmaya çalıştı ama başaramadı. Kurtulduğumu sanmıştım, canavar ağacı boynuzlamaya başlayana kadar. Canavarın boynuzları ağaca takılınca fırsattan yararlanıp ağaçtan atladım ve bu sefer koşmadım çok sinirlenmiştim. Oku aldığım gibi canavarın kafasına sapladım. Canavar ölmüştü, ben de yorgunluktan ölmek istiyordum. Nerede olduğumu anlamak için çevredeki en uzun ağaca çıktım ve çevreye bakmaya başladım. O sırada çok garip bir şey gördüm. Kanatlı atlar üstüme doğru geliyordu. Belki bana yardım edebilirlerdi. Onlara seslendim hepsini birer çocuk sürüyordu. İnsan gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. Beni uçan atlardan birine bindirdiler ve yola çıktık. Bir süre sonra yavaşladılar ve bir ağaç gördüm üstünde sarı bir şey vardı ve önünde bir ejderha duruyordu. Beni öldürmeye götürdüklerini düşünmeye başlamıştım. Gökyüzüne baktım sanki yağmur bulutları burayı atlıyordu. Artık üşümüyordum.