Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Zeus'un Hırsızları [73/3] | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Zeus'un Hırsızları [73/3] Perş. Haz. 23, 2011 2:26 pm | |
| Drake ile ahırlara doğru yürürken işimizin hiç de kolay olmayacağını düşünüyordum. Sonuçta Drake'in pegasuslarla arası pek iyi değildi ve Jüpiter bize geç kalmamamızı söylemişti. "Şimdi pegasusa binmeyi biliyorsundur umarım ki eğer bilmiyorsan benim pegasusum ikimizi de taşıyamaz. Aslında sen kartal olsan beni de taşıyabilir misin diye merak ediyorum. Ah, Adya'yı bile dakikalarca taşıyabilen birinin önünde saygı duruşuna geçerim ben!" Drake'e kısa bir süre önce yaşadığımı Gateway Kemeri macerasını hatırlatmıştım. Adya'yı dakikalarca sırtında taşımıştı ve bu olaydan sonra onlarla çok dalga geçmiştim. Ahırlara vardığımızda her zamankinden daha keskin bir koku burnumu yaktı. "Lanet olsun, şu pegasus ahırlarını birinin temizlemesi gerekiyor. Bir dakika, Herkül de buna benzer fakat daha büyük bir ahırı temizlememiş miydi?" Drake'e döndüm ve gülmeye başladım. "Yeni Herkül'ümüz sen olduğuna göre şuraları da temizlersin, değil mi?" Drake'e baktığımda biraz gergin olduğunu gördüm. Sonuçta pegasuslarla arasının iyi olmaması ve pegasusla yolculuğa çıkacak olmamız bile onun için bir sorun teşkil ediyordu. Ahırlara girdiğimizde ben Lura'yı, Drake de Procella'yı yerinden çıkardı. "Biraz sakinleşsene kardeş, o kadar da zor bir şey değil. Sadece bineceksin ve havalanacaksın. Eh, oradan bakıldığında pek de kolay değil fakat bunu yapmanın iki yolu vardır. Ya pegasusunla iyi anlaşırsın, bir dost olarak onu havalandırırsın ya da onun üzerinde yüzde yüz hakimiyet kurman gerekiyor. Benim sana tavsiye edeceğim şey, pegasusunla dost olman. Çünkü hakimiyet kurunca sorun olabiliyor ve pegasuslar bazen delirebiliyor. Tabii bu nadir olan bir şey ve şu ana kadar ben hiç görmedim. Tabii pegasusunla senin arandaki bağı bilmediğim için net bir yorum yapamıyorum çünkü her pegasus farklı duygulara sahiptir. Eğer birbirinizden hoşlanmıyorsanız onun üzerinde tam hakimiyet kurmalısın. Hiçbir hata olmamalı, yoksa seni yüzlerce metre yukarıdan aşağı atar. Evet, anlamadığın bir yer var mı? Umarım yoktur çünkü şimdi bir deneme yapacağız." dedim ve Lura'nın üzerine atladım. Drake'e göstermek amaçlı birkaç metre pegasusu koşturup havalandırdıktan sonra tüm gücümle bağırdım. "Seni bekliyorum kardeş! Henüz acemisin, fazla havalanmamaya çalış!" | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus'un Hırsızları [73/3] Perş. Haz. 23, 2011 2:45 pm | |
| Marcus ile pegasus ahırlarına vardığımızda, adeta içinde bulunduğumuz zamandan soyutlanmış olduğumu hissetmeye başlamıştım çünkü ahırlar kesinlikle benim favori mekanlarım arasında yer almıyorlardı. Elbette havayla veya uçmakla ilgili bir sorunum yoktu fakat pegasusum Procella bana her zaman korku filmlerini andırırdı. Ahırlarda çok kez sorun çıkarmış, beni de birçok kez uğraştırmıştı. Kısacası, pegasusum bu ahırların barbarı konumundaydı. Elbette uslu ve ehlileştirilmiş Yunan pegasuslarının arasında Romalı olarak sivrilmesi, olağandı. Tabii ilk başta pegasusumla gurur duymuş olsam da şimdi bu olağan durum hayatımı sürekli olumsuz etkiliyordu. Yol boyunca Marc'a durumu açıklamak için fırsat kollamıştım fakat söze nereden başlayacağımı bilemediğimden bir türlü açıklama yapamamıştım. Ahırlara vardıktan sonra da kardeşim benim için bir 'pegasusum ve ben 101' semineri vermeye başlamıştı. Sözlerini bitirdiğinde, ben daha ağzımı açmaya bile fırsat bulamadan pegasusu Lura'nın sırtına atlamış ve havalanmıştı. "Seni bekliyorum kardeş! Henüz acemisin, fazla havalanmamaya çalış!" diye bağırdığında, yanımda sinirle kişnemekte olan Procella'ya yan bir bakış attım ve ''Önce birinin onu beni taşımaya ikna etmesi gerekiyor." diye mırıldandım. Marc bağırarak 'duyamadım' tarzı bir şeyler söylediğinde ona elimle 'mühim bir şey yok' işareti yaptım. Aslına bakılırsa, ortada bana göre fazlasıyla mühim bir durum vardı fakat... Güçlü bir Jüpiter oğlunun bir pegasusu zaptedememesi, kesinlikle kolaylıkla dalga konusu olabilecek bir şeydi. Bir de Marc'ın Gateway macerasının ardından her fırsatta Adya ile dalga geçişine şahit olmuştum, şimdi Procella yüzünden ben de onun ağzına düşmek istemiyordum. Elbette bunun olmamasının bir yolu yoktu, er veya geç o rezilliği yaşayacaktım. Boş boş ayakta dikildiğim her dakika, babamızın bize acele etmemizi söylemesine rağmen orada vakit harcıyor olduğum için kendime kızıyordum. Marc beni beklemekten sıkılmış olacak, pegasusuyla üstümüzde daireler çizmeye başlamıştı. Cesaretimi az da olsa toplamayı başardıktan sonra Procella'ya doğru eğildim ve ''Hey, bugün benim için bir iyilik yapmaya ve sorun çıkarmamaya ne dersin?" diye sordum. Pegasusların dilinden anlamıyordum fakat sözlerim üzerine çıkan kişnemenin 'hiç şansın yok' manasına geldiğini anlamak için de Poseidon çocuğu olmama gerek yoktu. Kaşlarımı çatarak Procella'nın karşısına geçtim ve ''Bak dostum, kanatların var diye bana hava atmayı kes derim. Ben boynuzlu at da gördüm. Hem onlara unicorn deniyor, biliyor musun? Tabii nereden bileceksin ki? Bütün gün ahırlarda pinekleyen biri ne kadar bilgili olabilir ki?" diye söylendim. Belki de hayvanlarla iletişim kurmakta sorun yaşıyordum fakat o anda buna kafa yoracak değildim. Procella'yı bir şekilde sorun çıkarmaması için ikna etmem gerekiyordu lakin Romalı genlerin getirdiği asiliğin yanında tüm çabalarımın sonuçsuz kalacağının da fazlasıyla bilincindeydim.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus'un Hırsızları [73/3] Cuma Haz. 24, 2011 12:46 pm | |
| Lura ile yükseldiğimde Drake'in de bu işi başaracağına emindim. Ne yani, koskoca Jüpiter çocuğu pegasusa mı binemeyecekti? Aslında bu işi oldukça küçümsediğimi düşündüm. Sonuçta ben bunun dersini almıştım ve bana gayet kolay gelmesine rağmen Drake için aynı şey söylenemeyebilirdi. Aşağıya, Drake'in bulunduğu yere baktığımda ise ağabeyim bana bir şeyler söylüyordu. Biraz yüksekte olduğum için duyamamıştım. "Seni duyamıyorum, biraz bağır!" dediğimde ise Drake elini "Boşver!" der gibisinden salladı. Lura ile Drake'in üzerinde dolaşıyordum. Açıkçası onun neler yapabileceğini çok merak etmiştim. Jüpiter bize her ne kadar acele etmemiz gerektiğini söylese de, muhtemelen o kadar da acil bir iş yoktu. "Ah şu tanrılar , bizimle oyalanmayı ne kadar çok seviyorlar!" Drake'e tekrar baktığımda pegasusu ile konuşuyordu. "Pegasusa masal anlatmak yerine şu lanet hayvana bin de biraz kahramanlık hikayesi yazalım!" diyerek kahkaha attım. Tabii ki Drake bunu duymamıştı fakat pek umurumda olduğu da söylenemezdi. Kardeşlerimle dalga geçmeyi seviyordum çünkü bu şekilde onları, kendime daha yakın görüyordum. Eh, kardeşlerimin ise bundan pek hoşlandıkları söylenemezdi. Adya ile kilosu yüzünden dalga geçtiğimde bana çok kızdığını anlamıştım. Aslında şişman değildi. Hatta epey zayıf olduğu bile söylenebilirdi fakat kimin umurunda ki? Artık beklemekten sıkılmaya başladığım zaman Lura ile inişe geçtim. Drake hala pegasusuna laf anlatmaya çalışıyordu. Birkaç dakika içinde yere indim ve hızlı adımlarla ağabeyime doğru yürüdüm. "Lanet olsun Drake, senin neyin var? Şu lanet pegasusa binip havalanmak için üstün beceri veya Poseidon çocuğu olmak gerekmiyor!" Drake'in yanına geldiğimde beni sinirli bakışlarla süzüyordu. "Üzgünüm Drake, hiç öyle bakma lütfen! Seninle ilk defa dalga geçmeyeceğim. Şimdi beni iyi izle, çünkü şimdi sana Procella'ya nasıl binmen gerektiğini gösteriyorum." Procella'nın üzerine binmeye çalışırken en az beş kere yere düşme tehlikesi geçirmiştim bile. "Vay canına dostum, bu gerçekten hırçın bir hayvan!" Drake'in bakışlarından benimle dalga geçeceğini anlayabiliyordum. Bir an bu işten vazgeçmek gelmişti aklıma fakat sırf bu yüzden Drake benimle yıllarca dalga geçebilirdi. Pegasusun hala debelenmesine rağmen üzerinde durdum. "Evet, dediğim gibi. Şimdi sana Procella ile uçmasına öğretmeye çalışacağım." | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus'un Hırsızları [73/3] Cuma Haz. 24, 2011 1:09 pm | |
| Procella ile tek taraflı atışmalarımın içinde bulunduğum duruma bir katkı sağladığı kesinlikle söylenemezdi. Yine de sinirimi bir şekilde dışa vurmam gerektiğinin farkındaydım ve Marcus'a patlamaktansa bir pegasusun kalbini kırmak bana daha cazip gelmişti. Hoş, üzerinden vinç geçse bile Procella'nın kalbinin kırılacağını sanmıyordum; O kadar asiydi ki, karşısında yalvarsam bile biraz itaatkar olma lütfunda bulunmazdı. Ben kanatlı bir atın karşısında dikilmiş söylenmeye devam ederken Marc yanıma iniş yaptı ve benim pegasusa binişimle dalga geçmeye başladı. Kardeşimin bu işi sevdiğini biliyordum ama gergin olduğum durumlarda onun dalgaları bazen sinir bozucu bir hal alabiliyordu. Neyse ki "Üzgünüm Drake, hiç öyle bakma lütfen! Seninle ilkdefa dalga geçmeyeceğim. Şimdi beni iyi izle, çünkü şimdi sana Procella'ya nasıl binmen gerektiğini gösteriyorum." diyerek keyfimi biraz yerine getirmeyi başardı. Procella'nın sırtına binmeye çalışması, benim için adeta görsel bir şölen olacaktı. Birkaç kez düşme tehlikesi geçiren kardeşim "Vay canına dostum, bu gerçekten hırçın bir hayvan!" dediğinde kahkahalar atmamak için kendimi zor tutmuştum. Yine de Marcus belki de içimizdeki en inatçı kardeşti ve pes etmedi. Procella'nın onu sırtından atmak için sergilediği tüm çabalara rağmen, sırtına binmeyi başardı. "Evet, dediğim gibi. Şimdi sana Procella ile uçmasına öğretmeye çalışacağım." dediğinde biraz güldüm ve ardından da ''Bence şansını daha fazla zorlama kardeş." diye mırıldandım. Sonuçta, iş dalgası dahi geçilemeyecek bir boyut kazanabilirdi; Marcus yere çakılıp kafasını kırabilirdi. Yine de hırslı kardeşimin vazgeçmeye niyeti yok gibi görünüyordu. Sinirli bir şekilde kıpırdanmakta olan Procella'ya hitaben ''Marcus'un başına bir şey gelirse, birilerinin kanatları yıldırım yiyebilir." dedim tehditkar bir ses tonuyla. Pegasusumun beni anladığını ummaktan başka şansım yoktu. Marcus bana ukala bir 'yöntemin yanlış' bakışı attığında ona ''Burada kırılmasını önlemeye çalıştığım boyun sana ait Marcus." cevabını verdim ters bir şekilde. Bu pegasus mevzusu beni fazlasıyla germişti ve içimden bir ses babamızı daha şimdiden fazlasıyla beklettiğimizi söylüyordu. Marc derin bir nefes aldıktan sonra Procella'ya koşması komutunu verdi. Asi pegasusum kısa bir duraklamanın ardından koşmaya başladı fakat o kadar hızlı bir şekilde koşuyordu ki, birkaç saniye içerisinde görüş alanımdan ayrılacağa benziyorlardı. Sürekli kavisler çizdiği için Marc bir sağa bir sola düşme tehlikesi geçirip duruyordu. ''Procella! Derhal bu saçmalığa bir son ver!" diye bağırdım fakat onun durmaya pek niyeti yoktu. Büyük ihtimalle şimdi amacı havalanmak ve bulutların hizasına ulaştıktan sonra kardeşimi sertçe yere fırlatmaktı. Marcus'un akıllı davranıp havalanmaya geçmeden önce pegasusumun sırtından atlamasını umuyordum çünkü adamımız Procella olduğunda, gökyüzü bir Jüpiter oğlu için bile rahatlıkla tehlike arz edebilirdi. Stresten ellerimin ıslanmış olduğunu fark ederek ahırların önündeki pis yere çöktüm. Kampta keyfine çıktığımız gezintinin ve cirit sahasında yaptığımız ufak rekabetin ardından, günümüzün mahvolmaya başladığı hissine kapılmıştım. Ne yazık ki her şeyi başlatan kişi de babamız, Tanrı Jüpiter'di. Belki de kardeşimin tanrıların her zaman can sıkıntısı getirdiği konusundaki görüşüne hak vermeliydim.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus'un Hırsızları [73/3] Cuma Haz. 24, 2011 1:52 pm | |
| "Bence şansını daha fazla zorlama kardeş." Bu sözü duymamazlıktan geldim çünkü eğer cevap verseydim aramızda bir sürtüşme çıkabilirdi ki bu durumda en son istediğim şeydi bu. "Marcus'un başına bir şey gelirse, birilerinin kanatları yıldırım yiyebilir." Tamam ama, bu kadarı da gerçekten fazlaydı. Her ne kadar Drake beni düşünüyor da olsa çocuk değildim ve bana çocuk muamelesi yapılmasından da hiç haz etmezdim. Yine bir cevap vermeyecektim. Aramızda bir gerginlik oluştuğu kesindi fakat bunu Procella'nın gerçekten çok hırçın olmasına ve Drake'in de benim için kaygılanmasına bağlıyordum. Aslında bir kardeşimin benim için kaygılanması bir yere kadar beni sevindiriyordu fakat ben ne on üç yaşındaydım, ne de bir kızdım. Kendi başımın çaresine bakabileceğimi düşünüyordum. Drake'e sinirli bir bakış attım. Lakin o da çok gergindi. "Burada kırılmasını önlemeye çalıştığım boyun sana ait Marcus." Bunu da duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum fakat durum karışık bir hal almaya başlıyordu. Hem babamızı bekletmememiz gerekiyordu, hem Drake burada bana çocuk muamelesi yapıyordu, hem de ben hırçın bir hayvana binip havalanmalıydım. Aynı şekilde bunu Drake de yapmalıydı. Drake'e son bir kez ters bir bakış attım ve Procella'ya koşmasını emrettim. Sakin bir başlangıç bekliyordum fakat planlarım ilk saniyeden çöpe düşmüştü. Pegasus çok hızlıca ve kontrolsüz bir şekilde koşuyordu. Onu zapt etmem zor olacaktı fakat bunu başarmam gerekiyordu. Olimpos'a gitmenin daha kısa bir yolu var mıydı? Arkamızdan Drake bağırıyordu fakat onu ben bile doğru düzgün duyamamıştım. Pegasus havalanırken aklımdaki tek şey bu zamanda ölmemem gerektiğiydi.
Pegasus havalandığında ise işlerin yerdekinden çok daha zor olduğunu anında anlamıştı. Procella benim emirlerime uymuyordu. Bazen dimdik bir şekilde yukarı çıkıyor, bazen ise ani bir pike yapıyordu. "Lanet olsun, eğer Drake bizi izliyorsa ne düşünüyor şu anda gerçekten çok merak ediyorum!" Pegasus o kadar ani ve hızlı hareketler yapıyordu ki düşmemek için bütün gücümle tutunmam gerekiyordu. Bunu da başarmıştım fakat fazla sıkı tutunduğumdan hayvanın canı yanmıştı ve adeta deliye dönmüştü. Yere doğru baktığımda atlayamayacağım bir mesafe olduğunu gördüm. Tek çarem pegasusa ayak uydurmak ve onun beni öldürmemesini ummaktı. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus'un Hırsızları [73/3] Cuma Haz. 24, 2011 3:23 pm | |
| Ne yazık ki ettiğim tüm dualara rağmen Marc havalanmadan önce Procella'nın sırtından atlayamamışlardı ve birlikte gökyüzüne yükseldikleri sırada benim sinirlerim iyice gerilmişti. Dışarıdan izleyen biri için kardeşimle pegasusumun şu anda çok komik göründüğünden emindim ama Marc ölme riski yaşarken ben kendimi pek de gülebilecekmiş gibi hissetmiyordum. Bir süre ne yapabileceğime karar vermeye çalışırken, kardeşimin dengesini iyice kaybettiğini fark ettim. Artık bu kadarı da yeterliydi, içimdeki Romalıyı daha fazla bastırmam gereksizdi. Bir anda, Romalı bir pegasusu nasıl dize getirebileceğimi kavramıştım. Belki de kardeşimin içinde bulunduğu hayati risk, beynimin daha verimli çalışabilmesini sağlamıştı. Kılıcımı kınından çektim ve gökyüzüne, Procella'ya doğru doğrulttum. Sonra da babama sesimin korkusuz çıkmasını sağlaması için içimden sessizce dua ettim. Hoş, o bizi beklerken biz o kadar fazla oyalanmıştık ki, şimdi yardım etmek bir tarafa, beni buharlaştırması çok daha ondan bekleyeceğim bir hareket olurdu. Derin bir nefes aldıktan sonra benim yaptığım ufak gösterinin farkında olmayan pegasusuma ''Ben ki Tanrıların Tanrısı Jüpiter'in Romalı oğlu Drake! Hizmetime gönderilmiş olan sana, derhal yavaş bir şekilde yere inmeni emrediyorum!" diye bağırmaya başladım. Bunun hiçbir etkisi olmayacağından endişe duyuyordum fakat Procella beni şaşırtarak havada debelenmeye bir son verdi. Kaşlarımı kaldırarak bunu belki de sandığımdan daha otoriter çıkmış olan sesime vurdum. Gaza gelerek ''Sana aşağı inmen ve kardeşimi sağ salim yere bırakman için tam beş saniye veriyorum, Procella. Yoksa kötü olur!" diye sözlerime devam ettim. Procella uysal bir at gibi kişnedikten sonra hızını azaltarak emniyetli bir şekilde inişe geçti. Bu sahne biraz daha ağır ağabey takılıyor olmasam, gözlerimi yaşartabilirdi. Tam itaatkar davranışı için Procella'yı tebrik etmek üzere onun yanına doğru yürürken, ağaçların arasından çıkan bir kız "Aferin Procella, işte böyle." dedi. Şaşkınlıkla bu kızı tanıdığımı fark ettim ve hayal kırıklığı bedenimi ele geçirirken ''Nasıl yani Rose? Onu durduran ben değil miydim?" diye sordum. Bu esnada Marc pegasusun üzerinden inmiş ve kusmayacağına kanaat getirdikten sonra şapşallığıma kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Rose omuz silkerek "Evet, üzgünüm Drake." dedikten sonra tekrar ağaçların arasına doğru ilerleyip gözden kayboldu. Procella'ya sinirli bir bakış attım fakat beni pek takmışa benzemiyordu. Hala kardeşimi öldürme fırsatını elinden kaçırdığı için biraz morali bozuk gibiydi. Gerçekten de Rose hızır gibi yetişmese benim bu fiyaskom Marc'ın boynunu kırmasıyla son bulabilirdi. Hala katıla katıla gülmekte olan kardeşimin yanına gittim ve şakasına omzuna yumruk attıktan sonra ''En azından şansımı denedim." dedim. Sesimdeki zavallı ton, ikimizin de kahkaha atmasına neden oldu. Eh, beklediğimden iyi sonuçlanmış bu Procella ile uçuş macerası, gerilen sinirlerimizin biraz düzelmesini sağlamıştı ve belki de başka bir gün -örneğin Procella bir ağaca sımsıkı bağlanmışken- bunun için pegasusuma teşekkür edebilirdim.
| |
| | | | Zeus'un Hırsızları [73/3] | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|