Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Zeus'un Hırsızları. [73/2]

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Marcus L. Stanislaus
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Marcus L. Stanislaus


Mesaj Sayısı : 2117
Kayıt tarihi : 07/02/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Nis. 21, 2011 8:03 am

Drake ile kampta başka bir yere gitmeyi önerdiğimde bana tırmanma duvarını gösterdi. Ama sanki dehşete kapılmış gibi bakıyordu ve arkamı döndüğümde onun hissetiklerini ben de hissettim. Orada sanki bir fırtına oluyordu. Bu hiç normal değildi çünkü kampta hava olayları kontrol edilirdi. Drake savaş pozisyonu aldı. Ben de kılıcımı çekip Drake'in yanına geçtim. "Kardeşim, oraya gitmeden önce çabuk ve detaylı bir durum değerlendirmesi yapmalıyız. Oradaki şeyin ne olduğunu bilmiyoruz ve oraya fütursuzca gidersek bu bizim ölmemize neden olabilir." Derin bir nefes alıp yutkundum. Drake'e bir şeyler söylemek istiyordum ama oradaki şeyin ne olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Yani fırtına ve hortumları kim yaratıyor olabilir ki? Kampa bir saldırı olabilir ve bunun icabına ikimiz bakamayız." Kampa doğru baktığımda birkaç melez şaşkınlıkla tırmanma duvarını gösteriyordu fakat hiç de telaşlanmış gibi bir halleri yoktu. "Şunları görüyor musun?" diyerek Drake'e melezleri gösterdim. Anlamamış gibi kafasını salladı. "Melezlere bak, hiç de telaşlı değiller. Ya sadece bizimle özel olarak ilgilenmek isteyen biri var, ya da geçmemiz gereken bir sınav. Ne yapacağız? Burada duracak mıyız, yoksa yüzleşmeye mi gideceğiz?" Bu sorum üstüne ben de Drake de birer kahkaha kopardık. Yani, kaçmak mı? Biz Zeus çocuklarının en sevmediği, hatta nefret ettiği şey kaçmaktır. Eh, babanız evrenin efendisi olunca otomatik olarak size de bir öz güven ve cesaret geliyordu. Etrafıma baktım, bize yardımcı olabilecek hiçbir kişi yoktu. Bu biraz fazla tesadüftü. Aslında birkaç saniye duraksadım ve geri dönmeyi düşündüm. Oraya gitmek gerçekten tehlikeli olabilirdi. Tehlike aslında umurumda değildi fakat kulübeye yeni gelmiş olan kardeşimi boşu boşuna kaybetmek istemiyordum. Duraksadığımı gören Drake de durdu. Düşünmeye başladım; gidecek miydik, gitmeyecek miydik? Drake sanki neler düşündüğümü anlıyordu. Birkaç saniye durduktan sonra kafamı kaldırdım. "Sana gitmeyelim desem ve ben gitmesem bile oraya tek başına gideceksin değil mi?" Bu soruma karşılık Drake sinsi bir şekilde gülümsedi. Bu da sorunun cevabının "evet" olduğunu açıklıyordu. "Güzel, o zaman yola koyulalım." Kılıcımı kınından çektim ve birkaç kez şimşek haline çevirdim. Bu hali her zaman bana güven verirdi. Aslında şuan kılıcımdan çok bana güven veren bir şey varsa o da kardeşimdi. Öleceksem bile onunla beraber ölmek istiyordum. Beraberce tırmanma duvarına doğru koşar adım yürümeye başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Nis. 21, 2011 9:34 am

Tehlike bizim işimizdi, evet. Yine de tırmanma duvarına doğru ilerlerken biraz telaşa kapılmıyor değildim. Kamptaki ilk günlerimi yaşıyordum ve şimdiden ismim birçok olaya karışmıştı. Bir yenisine daha karışmasını hiç istemiyordum. Biz Marcus ile ortada bir tehlike olduğunu sezmiş, önlem olarak kılıçlarımızı bile çekmiştik ama bizim gibi tırmanma duvarına bakan diğer melezlerin suratlarında telaşlı ifadeler yoktu ve bu beni biraz işkillendirmişti. Yani, elbette birkaç fırtına ruhu ile yüzleşmeye hayır demezdim ama oradaki tehlike kendini yalnızca Marcus ile bana gösteriyor gibiydi ve bu, zor bir durumda kalırsak diğerlerinin bunu fark etmeyeceği anlamına geliyordu. Birlikten kuvvet doğardı ancak ne yazık ki bu karşılaşmada kardeşimle yalnız olacaktık. Tabii ki Marcus yanımda olduğu için kendimi çok şanslı hissediyordum. Onun bana hem güç hem de cesaret vereceğinden de emindim ama sorun, bunların yanında kendimi sorumluluk duygusuyla da yüklenmiş hissetmemdi. O benden daha tecrübeliydi fakat ben de ondan yaşça büyüktüm ve aşırı korumacı bir yapıya sahiptim. O nedenle gerekmediği halde Marc'ı korumaya kalkıp kendimi tehlikeye atma ihtimalim vardı. İşin kötüsü de, ne yaptığımı bildiğim halde bundan vazgeçmememdi. Suratıma yerleşen anlamsız gülümseme eşliğinde Marcus'un son sorusuna "Elbette oraya gidecek ve neler döndüğünü göreceğiz kardeş. Zeus çocuklarıyız biz." cevabını verdim. Babamız Tanrıların Tanrısı olduğu için, biz de kendimizi her ortamda lider konumunda görüyorduk ve kamptaki diğer kişiler de buna hiçbir zaman itiraz etmiyordu. Aslında, bu belki biraz tuhaftı ama liderliğin bizim kanımızda olduğunu düşünüyordum. Herkes sorumluluğu ve fedakarlığı bizim kadar rahat bir şekilde üstlenemez, doğası gereği kendisini emretmeye hazır hissedemezdi. Halbuki biz Zeus çocukları için ipleri ele almak ve bir oyunu yönetmek, çocuk oyuncağıydı. Stratejilerimizin Athena çocukları kadar başarılı olduğunu iddia edemememe rağmen, kesinlikle otoriteyi sağlama konusunda diğerlerine ders verebilecek durumda olduğumuzu düşünüyordum. Tırmanma duvarıyla aramızdaki mesafeyi azalttıkça, orada bizi bekleyen şeyin bir tehlike olmadığına dair bir his içime yayıldı. Sanki, oradaki şey her neyse çok tehlikeliydi ama bizim için bir tehdit oluşturmuyordu. Şaşkınlıkla kaşlarımı çatarak onun ne -veya kim- olabileceğine kafa yormaya başladım.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus L. Stanislaus
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Marcus L. Stanislaus


Mesaj Sayısı : 2117
Kayıt tarihi : 07/02/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimeCuma Nis. 22, 2011 8:33 am

"Elbette oraya gidecek ve neler döndüğünü göreceğiz kardeş. Zeus çocuklarıyız biz." Aslında bunu duymak istiyordum çünkü Drake'in korkak biri olması benim için büyük bir hayal kırıklığı olurdu. Drake ile tırmanma duvarına doğru ilerledikçe Drake daha korumacı bir tavır sergiliyordu. Neden böyle bir şey yaptığını anlayamamıştım. Sonuçta ben de gayet cesur ve güçlü biriydim. Drake kadar iri yarı olmasam da onun kadar uzundum. Kuruntu yaptığımı fark ettiğimde neredeyse tırmanma duvarına gelmiştik. Tırmanma duvarına yaklaştığımızda içime bir güven hissi doğdu. Sanki burada bir tehlike yoktu, burada bize ait bir şey vardı. Drake ile aynı hisleri paylaştığımızı anladım. Burada muhtemelen bir tehlike yoktu fakat dikkatli olmamız gerekiyordu çünkü bir günde iki Zeus çocuğunun ölümü tam bir felaket olurdu. Kılıcımı çektim ve sıkı sıkı tuttum. "Kardeşim, hissetiklerini ben de hissediyordum fakat yine de tedbirli olmalıyız. Bunların hepsi birer yanıltmaca olabilir." Drake de bunu düşünmüş gibi kafa salladı ve devam ettik. Yaklaştıkça buradaki varlığı daha iyi sezebiliyordum. Güçlüydü, hem de çok güçlüydü. Bir tanrı olduğuna şüphe yoktu fakat küçük bir tanrı da değildi. "Kronos olabilir mi acaba?" diye düşündüm. Pekala Kronos da olabilirdi çünkü Kronos da çok güçlüydü ve böyle hilelere başvurduğu her zaman görülürdü. Şüphelerimden neredeyse emin gibiydim fakat Drake'i şüphelendirmeye hiç niyetim yoktu. Derin bir nefes aldım. "Lanet olsun Drake, bu ne acaba?" Drake ses tonumdan sanırım önemli bir şeyler söyleyeceğimi hissetmişti ki dik dik bana bakıyordu. Sonunda saklamanın bir anlamı olmadığını ve aksine önlem almamız gerektiğini düşününce "Tamam, karşımızda Kronos olabilir bu yüzden çok dikkatli olmamız gerekiyor. İçimize yerleşen bu huzur ve rahatlama duygusu onun veya yanında getirdiği herhangi bir titan veya küçük tanrının oyunu olabilir. Bu yüzden çok dikkatli olmalıyız." dedim. Drake kafa salladı ve kılıcını daha da dikkatli tutmaya başladı. Uzaklara baktığımda hala hiçbir melezin heyecanlanmadığını görüyordum. Tırmanma duvarına tamamen yaklaştığımızda fırtına bizi daha da etkilemeye başladı. Öyle ki birkaç metre gittikten sonra yürümekte dahi zorlanıyorduk. "Lanet olsun, yoksa Aeolus mu saldırıyor bize?" Bu durumda bile espri yapmış olmam saçmaydı gerçekten, ama tehlike bizim için bir eğlenceydi. Hem de en büyük eğlencemiz... Tırmanma duvarına vardığımızda karşımızdaki varlığı gördüm. O an bütün duygularım birbirine karıştı. Fırtına durmuştu ve adamın arkası bize dönüktü...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimeC.tesi Nis. 23, 2011 10:43 am

Tırmanma Duvarı'na doğru hızla ilerlediğimiz zaman boyunca Marcus karşımızdakinin kim olabileceğine dair yeni fikirler üretip bunları bana aktarmaya devam etti. Kronos tezi üzerinde pek fazla durmamıştım çünkü hissettiğim rahatlık duygusunun büyü sonucu oluşmadığından emindim. Büyük ihtimalle gerçekten de bizim için tehlike arz etmeyen biriyle karşılaşacaktık ama yine de bu şüpheli durumda gardımızı sonuna kadar indirmemeye kararlıydık. Tırmanma Duvarı'na iyice yaklaştığımızda, tuhaf fırtınanın yürüyüşümüze bile engel olduğunu fark ettim. Artık adımlarımızı eskisine oranla çok daha zor atıyorduk ve fırtınaya yaklaştıkça bu durum daha da zorlaşıyordu. Marcus espri yapma çabasıyla "Lanet olsun, yoksa Aeolus mu saldırıyor bize?" diye sorduğunda sırıttım. Böyle bir durumda bile rahat olmayı sürdürdüğümüz için içtem içe gerçekten de artist olduğumuzu düşünüyordum. Kardeşimin sözlerinden kısa bir süre sonra, Tırmanma Duvarı'na vardık ve fırtına bir anda dinip hiçliğe karıştı. Tam karşımızda, arkası bize dönük olan bir adam duruyordu. Adamın beyazlamaya yüz tutmuş saçları, neredeyse omuzlarının hizasındaydı. O daha bize doğru dönmeden tüm çenesini kaplayan sakallara ve içlerinde yıldırımlar çarpan göz bebeklerine sahip olduğunu anladım. "Hayır Aeolus değil, karşımızdaki kişi Zeus." dedim bunu zaten benim sözlerimden önce anlamış olan Marcus'a. O sırada Tanrıların Tanrısı eski zaman filmlerini anımsatacak bir şekilde arkasını döndü ve bize doğru ilerlemeye başladı. Suratında beklediğim gibi sinirli bir ifade olmadığı için şanslı olduğumuzu düşündüm. Etrafımızdaki melezler hala gündelik yaşamlarını devam ettirmekteydi ve bu da, Zeus'u görebilen kişilerin yalnızca kardeşim ve ben olduğumuzu anlamamı sağladı. Marcus şaşkınlığını kısa sürede atıp Tanrı Zeus'un önünde saygıyla eğilince, benim de bunu yapmamın doğru olacağını fark ettim ve babamın önünde eğildim. Zeus kalkmamızı işaret ettiğinde, ikimiz de itaatkar bir şekilde tekrar eski pozisyonlarımızı aldık. Ona gerek olmadığına karar vererek kılıcımı tekrar kınına geçirdim. Zeus ile asla savaşmazdım, savaşmak istesem bile Gökyüzü Tanrısı'nın karşısında bir kılıçla hiçbir şansım olmazdı. Sonuç olarak, kılıcım burada sadece yer kaplıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus L. Stanislaus
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Marcus L. Stanislaus


Mesaj Sayısı : 2117
Kayıt tarihi : 07/02/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePtsi Mayıs 02, 2011 3:27 am

"Hayır Aeolus değil, karşımızdaki kişi Zeus." Evet, o adamı gördüğümde bunun Zeus olabileceğini düşünmüştüm fakat neden buraya gelmişti? Birkaç saniye duraksadıktan sonra hemen Zeus'un önünde eğildim. Yana baktığımda Drake'in de bunu yaptığını gördüm. Zeus'un arkası hala bize dönüktü. Etrafıma baktığımda melezler hala günlük yaşantılarına devam ediyorlardı. Zeus'un arkası hala bize dönüktü ve artık dizlerim ağrımaya başlıyordu. Kafamı kaldırdım ve Zeus'a baktım. "Baba, bize bir şey söylemeyecek misin?" Drake'in de bana destek vermesini bekliyordum. O da şüpheci bakışlarla Zeus'a doğru bakıyordu. Babam arkasını döndü ve bize baktı. Her zamanki otoriter yüzünün arkasında bir beklenti vardı. Bunu gözlerinden okumuştum. Zeus bizden bir şeyler bekliyordu. "Zaten hep öyle değil midir?" diye mırıldandım. "İşleri olduğunda bizden yardım istemek için hiç çekilmezler. Rahat zamanlarında ise biz yokmuş gibi davranırlar. İçimden bunları düşünüp yavaşça kafamı salladım. "Ben senin baban ve tanrıların tanrısıyım Marcus, neler düşündüğünü anlayabiliyorum!" "O zaman ne kadar haklı olduğumuzu da biliyorsundur sanırım baba." diye sessizce konuştum. Ses tonuma çok dikkat ediyordum çünkü Zeus beni anında buharlaştırabilirdi. "Beni anlamayacağınızı tahmin ediyorum. Sözlerini durumun kritikliği yüzünden duymamazlıktan geliyorum ve sakın bir daha bunu tekrarlama! Şimdi sizden bir şey istemek için buradayım." dedi Zeus. Buharlaşmadığım için mutluydum fakat Zeus'un bizden ne isteyeceği aklımı kurcalıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Haz. 23, 2011 12:44 pm

Karmışızdaki kişinin babamız Jüpiter, yani bu kampta kullanılan ismiyle Zeus olduğuna emin olduktan sonra kardeşim Marcus gibi ben de onun önünde -daha doğrusu arkasında- saygıyla eğildim. Bu tanrılara hürmet işi bana oldukça saçma geliyordu; Hala onların aşık olup eğlencelere katılan tipler olduklarına alışmakta zorluk yaşıyordum. Yine de babamın ne kadar güçlü olduğunu biliyordum ve ne isterse yapabileceğinin farkındaydım. İşin içine hayatta kalma güdüsü girdiğinde de melezler ister istemez tanrılara karşı saygılı oluyordu. Felsefeye yatkın bir beyin yapım olsa gerek, yine öylesine bir olayla ilgili derin düşünlere dalmıştım. Bunu sık sık yapıp içinde bulunduğum andan kopardım ve durum artık fazlasıyla sinir bozucu bir hal almıştı. Tüm melezlerin benim gibi olduğunu öğrendikten sonra o bilindik rahatlamayı elbette yaşamıştım ama sonuçta milyonlarca insan benim gibi değildi ve sürüden farklı olmak, bana göre oldukça rahatsız ediciydi. Marcus ve babamızın arasında geçen konuşma üzerine başımı kaldırıp doğrudan heybetli Zeus'a baktım. Kardeşimin aklından geçen düşünceleri merak etmiştim ama aslında tahmin etmek de pek zor değildi. Anladığım kadarıyla Marcus, tanrıların melezleri ayak işleri için kullanmaları durumuna fazlasıyla sinir oluyordu. Babamızın "Beni anlamayacağınızı tahmin ediyorum. Sözlerini durumun kritikliği yüzünden duymamazlıktan geliyorum ve sakın bir daha bunu tekrarlama! Şimdi sizden bir şey istemek için buradayım." demesi üzerine diyeceklerine kulak kesildim. Eh, Tanrıların Tanrısı karşınıza geçip de sizden bir şey isteyeceğini söylediğinde, böyle olursunuz. Zeus bir an için tepkimizi ölçmek için duraksadıktan sonra suratlarımızdaki meraklı ifadeleri teslimiyet olarak algılamış olacak, konuşmaya başladı. "Benim için... Gerekirse hayatlarınızı tehlikeye atabilir misiniz, oğullarım?" diye sorduğunda ses tonunda yapmacık bir merak vardı. O böyle bir soru sormaya zahmet ediyorsa, bizden isteyeceği şey gerçekten mühim olmalıydı. İçine düştüğüm olayın heyecanının yanı sıra, hayatımın tehlikeye gireceğini öğrenmiş olmanın getirdiği korkuyla, derin bir nefes aldım. Yanımda duran Marcus babamıza sert bir cevap vermeye hazırlanıyor gibiydi, kampın ortasında bir tatsızlık yaşamasını istemediğimden onun sözlerine başlamasına fırsat vermeden ben lafa girdim ve "Evet, elbette. Sizin için ne gerekiyorsa yapabilirim, Tanrı Zeus." dedim. Babamız bana tatminkar bir şekilde gülümsedikten sonra Marcus'a döndü ve az önceki düşünceleri yüzünden hala ona sinirli olduğunu belirten bir ses tonuyla, "Peki ya sen?" diye sordu. Pekala, bir cevabın bazen sizi ölüme götürdüğü anlar olurdu. Şimdi yanımda duran kardeşimin o anlardan birini yaşamamak için, benimkine benzer bir cevap vermesini ummaktan başka çarem yoktu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus L. Stanislaus
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Marcus L. Stanislaus


Mesaj Sayısı : 2117
Kayıt tarihi : 07/02/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Haz. 23, 2011 1:02 pm

"Benim için... Gerekirse hayatlarınızı tehlikeye atabilir misiniz, oğullarım?" Lanet olsun, hayatımı tehlikeye atmak mı? Her an tehlikedeydik ve bunun tek bir sorumlusu varsa o da karşımda duran babam, Jüpiter'di! Beni neredeyse hiç ziyaret etmemişti ve genlerimizi hiçe sayıp bizi buraya göndermişti. Bizim yerimiz bura değil, Roma kampıydı fakat babam, ağabeyim ve beni bu lanet kampa göndermişti! Tam babama sert bir cevap vermek üzere ağzımı açmışken Drake benden daha önce davrandı. "Evet, elbette. Sizin için ne gerekiyorsa yapabilirim, tanrı Zeus." Jüpiter, istediğini elde etmiş bir biçimde gülümsedi. Bu halinden nefret ediyordum! Sadece işi düştüğü zaman buraya geliyordu! Ağabeyim Drake'in bu cevabı vermekle ne düşündüğünü anlayamıyordum. O bir Romalıydı ve düşündüklerini söyleyecek cesareti bulmalıydı kendinden. Acaba o, babamız hakkında iyi şeyler mi düşünüyordu. Yoksa nerede ne konuşulacağını benden iyi mi biliyordu? Evet, bu benim en eksi yönümdü. Aklıma gelen her şeyi, yerine ve zamanına bakmaksızın dile getirirdim. Bu beni defalarca kez ölümün kıyısına getirmişti ve az kalsın bu sefer de öyle olacaktı. Drake... Gerçekten örnek alabileceğim kardeşim... Ama ne yazık ki bunu yapamazdım. Babam Jüpiter'in bu sefer hangi saçmalıktan bahsedeceğini düşünüyordum. Az önce ona çıkışmak üzere olduğumu anlamıştı ve bana döndü. "Peki ya sen?" Bakışlarımı yere sabitledim ve düşünmeye başladım. Ne cevap verecektim? Ona karşı olan gerçek hislerimi mi anlatmalıydım, yoksa onun beklediği cevabı mı vermeliydim? Drake bana "Sakın bunu yapma!" der gibi bakıyordu. Evet, onun da endişelerini anlıyordum fakat eğer Jüpiter'e ters bir cevap verirsem muhtemelen sadece beni öldürürdü. "Sana yalan söylemeyeceğim baba. Senden nefret ediyorum. Aynı senin de benden nefret ettiğin gibi. Beni, daha doğrusu Drake ve beni, bu lanet kampta getirirken ne düşündün bilmiyorum fakat en azından işin düşmediği zaman bir İris mesajı yollayabilirdin." Jüpiter'in çok sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Sert yüz hatları daha da belirginleşmişti. Öyle ki bulunduğumuz yere şimşekler düşmeye başladı. Birkaç melez meraklı gözlerle bulunduğumuz tarafa doğru bakıyorlardı. Telaşlanacak seviyeye henüz gelmemişlerdi fakat bir şeylerin olduğunu az çok tahmin edebilirlerdi. Burada az zamanımız kaldığını düşünüyordum. Jüpiter tam konuşmaya başlayacaktı ki konuşmasını böldüm. "Konuşmanı böldüğüm için üzgünüm, baba. Senden nefret ettiğim doğru fakat yine de babam olduğunu ve ne kadar..." Doğru sözcüğü bulmak için birkaç saniye düşündüm. "Havalı... Evet, ne kadar havalı olduğunu inkar edemem. Sen benim örnek aldığım yegane kişisin. Hareketlerin, yüzyıllardır Olimpos'u ayakta tutman, titanlarla savaşman... Adeta bir cesaret örneğisin ve seninle gurur duyuyorum." Jüpiter bir karşını havaya kaldırdı ve beni süzdü. "Evet, sanırım cevabımı anlamışsındır. Her ne yapacaksak, Drake olduğu sürece ben de varım!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Haz. 23, 2011 1:22 pm

Marcus'un "Evet, sanırım cevabımı anlamışsındır. Her ne yapacaksak, Drake olduğu sürece ben de varım!" sözleri, cidden duygulanmama neden olmuştu. Yani erkek olmasam, Romalı olmasam, bir de biraz daha duygulu biri olsam, kesin ağlamaya başlardım. Elbette sadece kardeşimin verdiği cevaptan ötürü duyduğum mutluluğu gülümseyerek göstermekle yetindim. Jüpiter benim için de idol sayılabilirdi. Tabii eksik yönleri olan bir idol. Sonuçta, bir tanrı bile olsa, çocuklarına biraz ilgi göstermeyi gerçekten istese başarabileceğine inanıyordum. Yine de... Yıllar sonra karşıma çıkmış olan babamdı! Saçmaladığımı biliyordum fakat istesem de ondan nefret edemeyeceğimin farkındaydım. Belki de onun gibi birinin çocuğu olmak için, fazla sevgi doluydum. Bunu yıllarca annem sandığım kişiyle onun kardeşim gibi gördüğüm kızı Cornelia'ya borçluydum. Babası babamın kardeşiydi, annelerimiz arasında ise hiçbir bağ yoktu ama ben yıllarca Cornelia'nın gerçek kardeşim olduğunu sanmıştım. Büyüyüp gerçeği öğrendikten sonra da aramızdaki ilişki hiç değişmemişti, birbirimizi ağabey ve kardeş gibi görmeye devam etmiştik. Karşımızda duran Jüpiter'in bize vereceği görevin ardından, belki de sağ çıkamayacaktım ve Cornelia arkamdan ağlayacaktı. Aklımın böyle kasvet sahnelerine gitmiş olmasına kızarak, tekrar babamıza döndüm. Marcus'un söyledikleri onu sevindirmiş gibiydi. Öyle ki, suratında sanki zorla bastırdığı bir gülümseme ifadesi vardı. Bir süre bize vereceği görevi duymayı bekledim fakat babamız hiçbir şey söylememek konusunda ısrarlı gibiydi. Onun neyi beklediğini öğrenmeyi daha fazla bekleyemeyeceğimi hissettim ve "Şey... Tanrı Zeus, artık bize vereceğiniz görevi söyleseniz." diye mırıldandım. Jüpiter'in ona hala 'baba' diyememem konusunda ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Eh, yeni ilişkilere çabuk adapte olan biri değildim ve Jüpiter'i kesinlikle heybetli bir tanrı olarak görsem de, kafamdaki baba modeliyle uzaktan yakından hiçbir alakası olmadığı da bir gerçekti. Kaşlarımı çatarak onun vereceği cevabı beklerken, babamızın baktığı yöne doğru döndüm ve arkamızda toplanmış bir kalabalığın şaşkınlıkla Marc ve bana bakmakta olduğunu gördüm. Büyük ihtimalle az önceki şimşek olayı ve sonrasında Marc'ın yaptığı konuşmalar, dikkatlerini çekmişti. Hala merakla babamıza bakmakta olan Marcus'un sırtına vurdum ve "O zaman ben de canını bağışlıyorum, evlat. Evet evet, bu sefer daha iyi oldu. Yalnız kardeş, hala bir yerde repliklerini unutuyorsun." dedim. Sesimin bilerek yüksek çıkmasını sağlamıştım, böylece çevremizdeki meraklı bakışlar bir tiyatro hazırlığı yaptığımızı anlayabilecek ve burun kıvırarak yanımızdan uzaklaşacaklardı. Pekala, berbat ötesi bir fikirdi lakin o anda aklıma ilk bu gelmişti. Ayrıca, işe yaramıştı; Çevremizdeki kalabalığın suratında hayal kırıklığına uğramış bir ifade vardı. "Sizi iki kardeşin kavgası zevkinden mahrum ettiğimiz için üzüldüm." diye söylendim kısık sesle.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus L. Stanislaus
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Marcus L. Stanislaus


Mesaj Sayısı : 2117
Kayıt tarihi : 07/02/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Haz. 23, 2011 1:47 pm

Babama cevabımı verdikten sonra yüzünde sevecen olmasa da, küçük bir gülümseme oluştu. Her ne kadar onu pek sevmesem de tanrıların tanrısı Jüpiter'i örnek alıyordum ve onun takdirini kazanmak benim için çok büyük bir onurdu! "Şey... Tanrı Zeus, artık bize vereceğiniz görevi söyleseniz." Jüpiter ilk önce bize doğru baktı, ardından da gözlerini arkamızdaki bir noktaya dikti. Evet, orada bir şeylerin olduğu kesindi. Bunun bir saldırı olmayacağını biliyordum çünkü melez içgüdülerim harekete geçmemişti. Drake benden önce davrandı o tarafa döndü ve kafasını tekrar bana doğru çevirdi. Muhtemelen arkamızda meraklı bir melez ordusu vardı. Az önceki konuşmalarım ve çakan şimşekler onları epeyce meraklandırmış olmalıydı. Eh, burada da iki Zeus çocuğu olduğumuza göre muhtemelen alışılanın dışında bir şeyler görmek istiyorlardı. Ben tam ne yapacağımı düşünürken, Drake konuşmaya başladı. "O zaman ben de canını bağışlıyorum, evlat. Evet evet, bu sefer daha iyi oldu. Yalnız kardeş, hala bir yerde repliklerini unutuyorsun." Drake'in ne dediğini anlamam için birkaç saniye beklemem gerekmişti. Lanet olsun, neden bahsediyordu? Birkaç saniye sonra adeta kafamda bir şimşek çaktı ve olayı anladım. Drake meraklı melez kalabalığını dağıtmak için tiyatro provası yaptığımızı düşündürtmüştü onlara. Evet, ağabeyim gerçekten zeki biriydi fakat bu... Bu o kadar komikti ki! Kalabalık dağılana kadar bekleyecektim ve sonra da karşımda Jüpiter'in olmasını umursamadan kahkahalara gülecektim. Drake düşünceli ve benim bile zor duyabileceğim kadar kısık bir sesle "Sizi iki kardeşin kavgası zevkinden mahrum bıraktığım için üzüldüm." dedi. Birkaç dakika hiç konuşmadan beklemiştik. Evet, Drake'in yaptığı hamle gerçekten akıllıcaydı. Sonuçta kampta tiyatrocular bulunuyordu ve bizim de onlardan olma ihtimalimiz kimseye garip gelmiyordu. Kalabalık dağıldıktan sonra bir kahkaha patlattım. Evet, şimdi ne kadar ciddi bir zamanda bulunsak bile Drake ile biraz dalga geçmem gerekiyordu. Drake'in sesini taklit ederek "Canını bağışlıyorum, evlat. Hala repliklerini unutuyorsun ama!" Kahkahalarla gülüyordum. Drake de komik olduğunu fark etmişti fakat yine de pek gülmüyordu. "Evet, ne kadar komik olsa da aynı zamanda zekice bir plan." Birkaç saniye daha güldükten sonra karşımızda duran Zeus'a takıldı gözlerim. Birkaç saniye içinde toparlandım ve tekrar ciddi halime döndüm. "Evet tanrı Jüpiter, göreviniz nedir?" Babam birkaç saniye durakladıktan sonra kendinden emin bir sesle konuşmaya başladı. "Burada daha fazla kalamam. Diğer tanrıların görmesini istemiyorum. Tabii, onlardan korkacak değilim fakat şikayetlerini de dinlemek istemiyorum! Sizinle Olimpos Konseyi'nde buluşalım. Sakın oyalanayım demeyin!" Drake ve ben başlarımızla onayladıktan sonra Jüpiter "Pekala, arkanızı dönün." dediğinde onun gideceğini anlamıştık. Arkamızı döndük ve sıcak bir enerji akımı bedenimde yayıldı. Evet, babam gitmişti. Drake'e döndüm. "Evet kardeş, artık nereye gideceğimizi biliyoruz."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Zeus'un Hırsızları. [73/2] Empty
MesajKonu: Geri: Zeus'un Hırsızları. [73/2]   Zeus'un Hırsızları. [73/2] Icon_minitimePerş. Haz. 23, 2011 2:01 pm

Marcus ile kendimizi kaptırıp işi tiyatro provasına bağlamama bir süre koptuktan sonra, Tanrıların Tanrısı'nın hala yanımızda olduğunu hatırlayan ilk kişi kardeşim olmuştu. Elbette onun karşısında bu kadar rahat olmamız, sonrasında beni rahatsız etmişti ama şu anda Jüpiter'in bize işi düştüğünden olsa gerek, bu tavrımız için bizi azarlamaya falan yeltenmedi. Marcus'un "Evet tanrı Jüpiter, göreviniz nedir?" diye sorması üzerine, sonunda bu mevzuyu öğrenecek olmanın getirdiği rahatlamayla babamıza döndüm. Jüpiter bizim onu dinlediğimizden emin olmak istercesine bir süre bekledikten sonra konuşmaya başlayarak "Burada daha fazla kalamam. Diğer tanrıların görmesini istemiyorum. Tabii, onlardan korkacak değilim fakat şikayetlerini de dinlemek istemiyorum! Sizinle Olimpos Konseyi'nde buluşalım. Sakın oyalanayım demeyin!" dedi. Babamızın bu sözleri üzerine, yerdeki taşları tekmelememek için kendimi zor tuttum çünkü bu hayati risk yaratan görevin ne olduğunu delicesine merak etmeye başlamıştım. Ah şu tanrılar ve onların aceleci olmama merakları... Bazen insanı gerçekten de çileden çıkarabiliyordu. Eh, ölümsüz olduktan sonra belki herkes işe başka bir yönden bakardı ama biz ölümlüler için, hayatın her saniyesi boşa geçmek için fazla değerliydi. Ben Jüpiter'e düşüncelerimi yansıtmayan katı bir ifadeyle bakarken o, "Pekala, arkanızı dönün." dedi. Derhal dediğini yaptık, arkamda hissettiğim güç ve sıcaklığın ardından Tanrı Jüpiter'in gittiğinden emin oldum. Marc'ın "Evet kardeş, artık nereye gideceğimizi biliyoruz." sözlerini, "Evet, pegasus ahırlarına." diyerek tamamladım. O sırada aklımdan, pegasusumla hiçbir zaman barışmamış olan yıldızlarımız geçiyordu.

Rp'nin buradaki bölümü bitti, devamı ahırlarda!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zeus'un Hırsızları. [73/2]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Zeus'un Hırsızları. [73/1]
» Zeus'un Hırsızları [73/3]
» Aranıyor! Elma Hırsızları Bulundu!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Tırmanma Duvarı-
Buraya geçin: