Artemis'le Av

Long Island kıyısında gece yürüyüşümüzü bitirdikten sonra nihayet ormana ulaşabilmiştik.Biraz daha ilerledikten sonra tam avların bulunduğu alana geldik.Bir çok canavar,hayvan burada barınırdı.Onları haklamak için sabırsızlanıyordum.
Çantamı kolaçan ettim.Tüm silahlarım yanımda sayıılırdı.Tabi her çeşitten birer tane değildi ama kılıç,ok,yay,hançer,mızrak tamamdı.Bunlar bir avcıya yeter de artardı.
Artemis'e baktım.Bunu daha önce çok kez yapmıştı.Ben ise ilk kez onunla avlanacaktım.Daha önce bu işi yaptım ama tek başıma.Şimdi ise kendimi beğendirme arzusu beni yanıp,tutuşturuyordu.Artemis'e bakarak:
"Hangi bölgede,ne avlayalım?" diye sordum.Ayazın soğuğundan burnumun kızardığını hissedebiliyordum.

Bir an düşündüm. Burada geçirdiğim zamanlara göre(Athena duymasın) pek çok canavar vardı. Avcıma bakmadan "Buralarda avlanabiliriz. Zaten bir sürü canavar var. Sadece sessiz ol, etrafı dinle, sesi duyduğun yere git ve öldür" dedim. Sonra ikimiz de sessizleştik. Bir süre bekledik. Sonra çalıların arasından bir ses geldi. Ağırdı ve büyüktü. Çıkardığı sesten anlamıştım bunu. Aklıma ilk gelen bir cehennem tazısı oldu. Avcıma işaret ederek sesi duyduğumuz yöne doğru yürümeye başladık. Ses çıkarmamaya dikkat ediyorduk. Canavarı gördüğümüzde okumu çıkardım ve yayıma koydum, atışımı yapmaya hazırlandım. Canavarı kaybetmek istemiyordum. Satellite de aynı şeyi yapınca ikimiz aynı anda nişan aldık. İkimizin de oku hedefi buldu. Sırıttım. Sonra avcıma aferin dercesine omzunu sıktım. Cehennem tazısının yanına gittiğimizde hayvan yok olmaya başlamıştı bile..

Cehennem tazısının yolu ceza tarlalarına giden yolla aynı olmalıydı!Onu haklamıştık.Güzel bir aferin aldıktan sonra tekrar saklanma yerimize geri döndük.
Birden bire bir ağacın arkasından drakon fırladı.Drakonun rengi siyahımsı gibiydi bu yüzden gece karanlığında seçilmesi oldukça güçtü.Ama o kadar kocamandı ki seslerinden bile nerede olduğu anlaşılıyordu.Okumu ve yayımı kenara koyarak kılıcımı onun üstüne attım.O sırada Artemis de bir hamle yapmak için hazırlanıyordu.Bu seferki geçen seferki kadar kolay bir av olmayacaktı ama bir avcı ve bir tanrıça için çocuk oyuncağıydı.

Avcımın fırlattığı kılıç Drakonu sıyırdı ama öldürmedi. Bende okumu yayıma koyup atış yaptım. Omzuna saplanmıştı. O sırada Satellite kılıcını tekrar eline almış drakonla dövüşüyordu. Sonunda kılıcı yaratığın göğsüne sapladı. Yok olmaya başladığı zaman ben de ok attım. Okum karnına saplandığında Drakon tamamen yok oldu. Gülümsedim. Bunu da halletmiştik. İlerlemeye başladık. Açıkçası bunlar kolay avlardı. Karşımıza bir minotor çıksa ne iyi olurdu diye düşündüm. Ama minotor tehlikeliydi ve melez kampı sınırlarından geçemezdi. Bu yüzden cehennem tazıları ve drakonlarla idare etmek zorunda kalacaktık.

Bu sefer karşımıza iki tane cehennem tazısı çıktı. Ben birine doru koşarken, avcımın da öbürüne doğru koştuğunu gördüm. Yeterince yaklaştığımda canavara ok fırlatmaya başladım.

"Bir cehennem tazısından daha kötü ne olabilir?İki cehennem tazısı." esprisine (!) benzeyen bir şeydi bu.Avcıları bunlarla haklayabileceklerine mi inanıyorlardı?Yok daha neler?
Artemis bir cehennem tazısına doğru koşarken ben de diğerine doğru koşuyordum.Artemis'in ona ok ve yay fırlattığını gördüm.Bu o tazıyı haklamaya yeterdi.
Bu sırada ben de kendi tazımı halletmek için hançerimi çıkardım.Hançerimle hayvanın tam kafasına vurdum.Yere yığılmıştı.Ondan öcümü çıkarabilmek için de karındeşenimle karnına vurdum.Yavaş yavaş yokolmaya başlamıştı bile.Tam yok olması için de bir ok ona yetti.Tazıyı hakladıktan sonra Artemis'e baktım.

2 oktan sonra tazının işi bitmişti. Avcımın durumuna bakmak için döndüm. O da başarmıştı. Onun yanına gittim. "İki avcı için kolay avlar çıkıyor değil mi Satellite?" ardından yürümeye devam ettim. Avcımın arkamdan geldiğini hissediyordum. "Kolyen boynunda mı?" diye sordum. Gösterdi. Tamam anlamında başımı salladım. Ayrılmamız gerekebilirdi (pek sanmasam da) karşımıza zor bir av çıkarsa ve ayrılmak zorunda kalırsak, canavarı benden önce bulursa, beni çağırmak için kolyesini kullanabilirdi. Çalılardan gelen sese döndüm. Ses çok yakınımızdan gelmişti..

Çalılıklardan sesler geliyordu.Bu seferki avımız da umarım bu olurdu.Kolay olacağını sanıyordum.Karşımıza bir değişik canavar çıktı.Daha önce gördüğüm bir şey olmalıydı.Sanırım bir hidraydı.Sayamayacağım kadar çok başı vardı.Artemis'i kenara ittim.
"Üzgünüm tanrıçam,şundan korktum." dedim ve hemen kafalarından birine bir ok attım.Tek kafası eridi ama daha ateş edecek çok kafası vardı.Hepsine kılıçla vurmaya çalışıyordum.Tabi nerede bende o kadar kol?Biraz geri çekildim ve Artemis'in hidrayı haklamasının benim hidrayı haklamamdan daha kolay olduğunu bildiğim için adımlarımı geri tuttum ama yine de mızraklarımı atıyor,hançerimle gözlerini oymaya çalışıyordum.

Kafası eridiğinde içimden lanetler okudum o giden kafası yüzünden iki tane daha çıkacaktı. Satellite beceremeyeceğini düşünmüş olacak ki geri çekildi ama mızrak atmaya devam ediyordu. Birden aklıma eski bir efsane geldi. Avcıma "Satellite kampa gerip dönüp bana meşale getir, başlarını kesme ya da eritme yerine iki tane daha çıkacaktır!" dedim. Avcım kampa dönerken ben de hidrayı oyalamak için ok atıyordum. Ama başını kesicek ya da eritecek kadar değil. Çoğunlukla gözlerine ve ya vücudunda herhangi bir yere atıyordum okları. Satellite elinde bir meşaleyle geldi. Geldiği anda bir ok attım. Yaratığın bir başı giderken hemen meşaleyi alıp artık başı olmayan boyuna tuttum. Böylece çıkmasını önlemiş olucaktık. Diğer başlara da aynı olayı uyguladıktan sonra meşaleyi söndürdüm. "Bir de zor bir av istiyordun" diye kendi kendime söylendim.

Hidra da hallolmuştu.İşte zor av böyle olurdu.Meşaleyle başını erittikten sonra hayvan geberip,gitti.Bize de eğlencesi kaldı.Ben gülümsüyordum ama Artemis kendi kendine söyleniyordu.
Havaya baktım neredeyse sabah olacak gibiydi.Artemis'e dönerek sordum.
"Tanrıçam daha avlanacak mıyız?" Sesimde bezginlik çıkmasını istemezdim çünkü bezmemiştim ama sabah erkenden kalkıp,San Francisco'ya doğru hareket etmem gerekiyordu.

Avcım bunu söyleyince gökyüzüne baktım. Sabah oluyordu. "Hayır, hayır daha avlanmayacağız. Zaten Apollon yola çıktıysa yeterince avlanmışız demektir" dedim. Ardından avcıma baktım. Veda sözü söylemek istedim ama son anda vazgeçtim. İlahi şeklime dönerken "Dikkatli ol avcı gittiğin yer canavar kaynıyor" dedim. Ve ilahi şeklime bürünüp Olimpos'a gittim.


Rp Bitmiştir.