Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Yeni Misafir | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Yeni Misafir Perş. Haz. 16, 2011 4:19 am | |
| Kampın her zamanki sıradan gününe başlamak için sıradan bir yol seçmiştim bugün de.Güneş daha yeni yeni ışınlarıyla tarladaki böğürtlenleri aydınlatırken ben tatlı uykumdan uyanmış hazırlanmaya başlamıştım.Yatağımı yaparken bir yandan da vakit öldürmek için hangi dersliğe gitmenin uygun olacağını düşünüyordum.Odamda gözüme batan tüm pürüzleri hallettikten sonra hızla üzerimi değiştirdim.Üzerime rahat bir şeyler giyip mutfağa doğru yürürken hangi kardeşlerimin uyanık olduğuna bakıyordum.Lucy uyanmış, odasında bir şeylerle meşguldü.Onu rahatsız etmemem gerektiğini düşünerek bir şey demeden ortak salona doğru ilerledim.Will kanepeye yayılmış bir şeyler okuyordu.Oldukça dalmış olduğu için zaten beni duymayacağını düşünerek mutfağa doğru yöneldim.Gün gerçekten sıkıcı başlamıştı.Dolabı açarak içerisini kontrol ederken klasik tercihim olarak bir elma kaptım ve odama döndüm.Bir yandan dolapta kalmaktan buz gibi olan elmayı ısırırken bir yandan da yatağımın altına koyduğum ok yay takımını çıkarıyordum.Biraz hedef tahtası vurmak fena olmazdı.Hem belki birkaç Apollon çocuğuna rastlar ve onlarla eğlenirdim.Elimdeki elmayı bitirip ok ve yay takımımı omzuma taktınkten sonra kulübeden çıkmıştım.Okçuluk alanına doğru ilerlemeye başladım.Dersliklere gitmek için havamda değildim.Bireysel olarak çalışmak istiyordum.Henüz sabah olmasına rağmen güneş kavurucu sıcaklığından bir şey kaybetmemişti.Yine de bu beni kulübeye dönecek kadar rahatsız etmiyordu.Alana vardığımda ok ve yayımı hazırlayıp birkaç hedef tahtası vurmaya başlamıştım.Yaklaşık yarım saat geçmemişti ki terden sırılsıklam hale gelmiştim.Üzerime yapışmış olan tişörtümü havalandırırken ok ve yay takımı çantamı toplamaya başladım.İşte şimdi kulübeye dönmemi gerektirecek kadar rahatsız olmuştum.Kulübeye doğru yürümeye başlamıştım.Kendimi soğuk duşun altına atmak için sabırsızlanıyordum.Kulübeye oldukça yaklaşmıştım ki bana çarpan melez omzumdaki çantayı düşürmeme neden olmuştu.''Pardon.'' dedi soluk bir sesle.Simâsı tanıdık gelmiyordu.Yeni biri olmalıydı.Çantayı tekrar omzuma asarken ''Önemli değil.Ben Andy.'' diyerek elimi uzattım.Kız elimi sıkarak yine aynı ses tonuyla ''Ben de Philomela.'' dedi.Kulübeye doğru ilerlerken umarım o da benimle gelir diye düşünüyordum.Şu sıralar yeni bir arkadaş tam ihtiyacım olan şeydi çünkü. | |
| | | Philomela Morgenstern Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 184 Kayıt tarihi : 22/04/11
| Konu: Geri: Yeni Misafir Perş. Haz. 16, 2011 5:54 am | |
|
Gündüzün ilk ışıkları suratıma vurunca çalar saati bekleyemeden uyanmıştım. Eski evimdeyken asla böyle bir şey yapmazdım, uyansam bile saatin çalmasını beklerdim fakat zaten şu anda bütün kulübe halkı bana sinirliydi. Hem hamile bir genç kız için de erken kalkıp biraz koşmak, hiç olmadı stresten uzak bir ortamda bulunmak için Long Island ideal bir seçimdi. Henüz daha kimsenin uyanmadığı kulübemden yavaş adımlarla çıkmaya hazırlanıyordum. Hızlıca üzerimdeki pijamaları çıkardım ve dolaba koydum. Ardından her zaman giymek zorunda olduğumuz turuncu kamp tişörtünü üzerime geçirdim, altıma da kısa beyaz bir şort geçirdim. Hafif adımlarla ilerliyordum, ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı açtım ve kulübeden dışarı çıktım. Aynı özenle kapıyı da kapadıktan sonra yürümeye başladım. Daha dünün ilk ışıklarında yürümek gerçekten bana iyi geliyordu, ve de bebeğime. Daha belirginleşmemiş ve fiziğimi bozmamış karnımı ovmaya başladım. Long Island'a doğru ilerlerken kimsenin beni görmemesini umut ediyordum, adımlarımı hızlandırdım. Kampa yeni gelmiş olmama rağmen çoğu kişi benden ve karnımdakinden haberdardı. Buna rağmen iyi sayılabilecek sayıda dost edinmiştim kendime. Kıyıda yürüyordum, bir yandan denizin sesi bir yandan ruhumun sesi. Lukelu günler, geceler ve sonucunda o olmadan karnımdaki bebekler. Efor sarfettikçe başım dönüyordu, koşmak istemiyordum daha fazla. Kulübeme dönmeye karar vermiştim. Toplanınca on beş dakika koşmamıştım fakat cidden kötü gelmişti bana. Kulübeme doğru ilerliyordum, başım dönüyordu. Biraz daha ilerleyince adımlarımı hızlandırdım, önüme bakmadan koşmaya başladım. Tam o sırada birine çarpmıştım. Kıvırcık saçlı, renkli gözlü hoş biriydi. Ona çarpmak istemezdim, gerçekten. Bir de elindeki çantasını düşürmüştüm yanlışlıkla. Bunun olmasını istemiyordum. ''Pardon." dedim mahcup bir sesle, elim karnımdayken. Kızı tanımıyordum, muhtemelen bu ondan değil, benden kaynaklanıyordu. Yerdeki çantayı alıp koluna takarken kendini tanıttı. ''Önemli değil, ben Andy." dedi. Adı gerçekten simasına yakışıyordu. Şirin bir adı vardı, kendisi gibi. Ben de kendimi tanıttım, mahcupça yine. "Ben de Philomela." dedim. Ardından kız kulübesine doğru ilerlemeye başladı. O an yalnız kalmak istemiyordum, kulübede birkaç gün daha veto yiyeceğimi de bildiğimden kulübeme dönmek istemiyordum. Andy'e döndüm, mahcupça sordum. "Kimin çocuğusun, yeni misin yoksa?" dedim onunla gelmek istediğimi belli edercesine. Çünkü gerçekten kampta bir dosta ihtiyacım vardı ve abimlerin bir süre daha bana trip atacağını biliyordum. Andy tam cevap verecekken kulübesinin önüne gelmiştik. Bu kulübeyi tanımamak mümkün değildi. Kampın birinci kulübesiydi burası, adından en çok bahsedilen ve en zeki çocukların barındığı kulübe! "Demek Athena çocuğusun. Gerçekten çok havalı. Bayağa zeki olmalısın. Keşke ben de aklımı biraz kullanabilseydim, evet Hades Kulübesi." dedim o sormadan, kabalık yaptığımı düşünerek.
| |
| | | Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Geri: Yeni Misafir Perş. Haz. 16, 2011 8:52 am | |
| Umduğum gerçekleşmişti.Philomela ardımdan benimle birlikte kulübeye doğru geliyordu.Sırtımdaki çantanın ağırlığından ve terden sırılsıklam olmuş vücudumdan dolayı bir an önce kendimi kulübeye atmak istesem de onunla yürümek bana keyif veriyordu.Elimin tersiyle alnımdaki teri silerken Philomela sessizlik oluşmasına izin vermeden konuşmaya başladı."Kimin çocuğusun, yeni misin yoksa?" Bu soru yüzümde oluşan o tebessüme neden olmuştu.Sorusunu hemen cevaplamayı düşünürken zaten kulübenin önüne gelmiş olduğumuzdan bu sorunun cevabını anlamasını bekleyerek suskunluğumu korudum.Philomela kulübemize bakarken "Demek Athena çocuğusun. Gerçekten çok havalı. Bayağı zeki olmalısın. Keşke ben de aklımı biraz kullanabilseydim, evet Hades Kulübesi." demişti.Kulübenin kapısını açarak elimle içeri geçmesini işaret ederken düşünmeye başlamıştım.'Keşke ben de aklımı biraz kullanabilseydim.' ve 'Hades Kulübesi.' demesi kendi içimde bir beyin fırtınası yapmama neden olmuştu.Burası küçük bir yerdi, ortaya atılan söylentileri duymamak imkansızdı.Sanırım Philomela, kampa yeni gelmiş olan hamile melezdi.Luke... İlginç bir seçim olmuş tabi.Kamptaki tüm kızların gizli aşkı olan Luke.Son zamanlarda çok değişmiş olsa da akıllardaki karizmatikliği hiçbir zaman kaybolmamıştı.Philomela için içimde engelleyemediğim bir üzüntü oluşmuştu.Bir daha göremeyeceği bir adamın çocuğunu taşıyordu.Bundan daha da kötüsü belki de ona gerçekten aşık olmuştu.Onun yarasına tuz basmak istemiyordum.Bu yaşında hamile olmak yeterince büyük bir sorundu bir de insanların onu yargılaması daha da bezdirici olmalıydı.Üstelik en sert erkek üyelerin bulunduğu Hades Kulübesi'ndendi.Ona ne kadar kızgın olduklarını tahmin bile edemiyordum.Derin bir iç çektikten sonra bu konuyu hiç açmamaya karar vererek içeri geçtim ve ''Evet...Seni duymuştum.'' dedim.Philomela içeri geçerken alaycı bir şekilde ''Beni mi yoksa karnımdaki bebeği mi ?'' dedi.Kendiyle dalga geçercesine gülümserken ayakta durmuş bana bakıyordu.Ne cevap vereceğimi bilemediğim için beceriksiz ve çaresiz bir şekilde konuyu değiştirmeye çalışarak ''Şu çantayı odama koyayım.'' dedim.Onu yargıladığımı düşünmesini istemezdim.Sonuçta herkes hata yapar değil mi ? Elimden bırakmadığım çantayı odama götürdükten sonra büyük bir hızla yüzümü de yıkayarak ortak salona, Philomela'nın yanına geri döndüm.Ona tekrar baktığımda ne kadar güzel olduğunu fark etmiştim.Uzun sarı saçları ve alnına dökülen kahkülleriyle tatlı bir yüzü vardı.Luke'un neden onu seçtiğini anlamak güç değildi.Koltuklardan birine oturup ''Otursana.'' dedim kendi yanımı göstererek.Philomela ürkekçe yanıma oturdu.Yüzümdeki gülümsemeyi eksik etmeden ''Kampa alışabildin mi bari ?'' diye sordum.17 yaşında bütün kampta lanetlenecek derecede kötü tercihler yapan ve bir daha asla göremeyeceği birinden hamile kalan çaresiz bir genç kız olarak anlatmak istediği ama kendine saklayıp anlatamadığı ne kadar çok şey vardı kim bilir ? Ona yardımcı olabileceğimi umarak söyleyeceği şeylere kulak kesildim. | |
| | | Philomela Morgenstern Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 184 Kayıt tarihi : 22/04/11
| Konu: Geri: Yeni Misafir Cuma Haz. 17, 2011 4:51 am | |
|
Beni duyduğunu söylüyordu Andy. Muhtemelen duymuştu, kampta beni duymayan yoktu. Arkamdan ne türlü sövdüklerini biliyordum, herkes de zaten bunu dışarı vuruyordu, beni dışlıyorlardı. Normal şartlarda olsa bunu asla takmazdım ama suç bendeydi, dışlanmayı hak ediyordum. Buna rağmen hayatımın geri kalanını burada geçirecektim. Zaten melezlerin pek uzun bir ömrü olmuyordu benim bildiğim, önümde muhtemelen en fazla otuz yıl vardı ki otuz yıl da az bir zaman değildi. Beni bu durumda kimse almazdı, bundan sonraki yıllarda bir sevgilim olamayacaktı. Sevgili dışında, bana kol kanat geren biri de olmayacaktı. Bunları düşünürken Andy benimle ilgilenmeye çalışıyordu, diğerlerinin aksine beni dışlamıyordu. Konuşmak için çabalıyordu. Benim verdiğim ters cevaba karşın odasına gitmişti, geri geldiğinde de bir süre bakıştık. Ardından beni yanındaki bir koltuğa oturttu. Doğrusu Athena Kulübesi'nin içi de dışı gibi oldukça güzeldi, her yerde Athena çocuğu olduklarını belli edecek cinsten eşyalar, döşemeler bulunuyordu. Minik baykuş heykelleri, baykuş tabloları odayı kaplarken, koltukları da oldukça rahattı. Duvarları göz yormuyan ve insanları rahatlatan bir yeşildi, biraz daha çevreyi inceledikten sonra başımı mahçupça eğdim. Görmemişler gibi her yere baktığımı hissettim. Ardından Andy, yine diğerlerinin tersine benimle sohbet etmek için konu açtı. ''Kampa alışabildin mi bari ?'' Kendisi de bu sorunun cevabını biliyordu, fakat sorması bile son derece nazikçe bir davranıştı. Sarı saçlarımı arkaya attım, tırnağıma bakarak anlatmaya başladım. ''Sanırım kamptaki çoğu kişi biliyor durumu. Hem sen diğerlerinin aksine bana sorular sorup beni dinliyorsun. Dürüst olmak gerekirse hayır, alışamadım. Herkes beni dışlıyor, onlara bir şey diyemiyorum çünkü haklılar. Nasıl desem, utanıyorum." dedim gözlerimi devirerek. Andy beni gerçekten dikkatle dinliyordu, buraya gelmeden önce sadece Luke'ta gördüğüm bir durumdu bu. Kampta da sadece kız kardeşlerim Lyss ve Sel beni dinlemişlerdi. Derin bir iç çektim ve karşımda oturan Andy'nin saçlarına bakmaya başladım. Gerçekten çok güzeldiler, kahverengi ve kıvırcık. Her zaman için kıvırcık saçlılara özenmiştim zaten, çok hoş geliyordu bana saçları. Bir süre Andy'e baktım sonra soru sorma ihtiyacı hissettim. "Normalde burası nasıl bir yerdir, yani senin gibi, dışlanmayan ve iyi kalpliler için?" diye sordum gülümseyerek. Geldiğimden beri kampı pek sevememiştim, okulumda sürekli popüler olan ben, bir melez olduğumu öğrendiğim ilk zamanlarda Luke'la karşılaşmıştım ve ona vurulmuştum. Sonucunda da melez olmamayı dileyen bir kız olmuştum. Henüz babam Hades'le de tanışmamıştım zaten. Onunla tanıştıktan sonra olayların çok daha felaket bir hal alacağına emindim.
| |
| | | Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Geri: Yeni Misafir Cuma Haz. 17, 2011 7:12 am | |
| Philomela'nın verdiği cevabın beni etkileyemediği söylenemezdi.Yaptığı hatalar yüzünden böylesine acımasızca yargılanması pek bir hoş durum değildi tabi.Ama hak ettiğini söylemişti.Belki de gerçekten hak ediyordu ama her ne olursa olsun mutlu bir yaşam sürmeyi de hak ediyordu.Yaklaşık dokuz ay sonra doğacak olan bebeğine tahammül edebilmesi için mutlu olması gerekirdi.En azından bu duruma katlanabilmesi için.Duruşu bile ne kadar mahcup olduğunu belli etmeye yeterdi.Öylesine ürkek öylesine kırılgan duruyordu ki... Birileri ona gerçekten yardım etmeliydi.Öz güvenini toplamaya ihtiyacı vardı.Luke yüzünden yıkılan öz güvenini.Luke'a duyduğum nefret alevlenmişti sanki.Kampın geleceği, yeryüzündeki onca melezin hayatı üzerine öylesine oyunlar oynamıştı ki... Bizi uğrattığı bu hayal kırıklığı asla düzelemez gibiydi.Yine de belki herkesin onu affetmek için bir nedeni vardı.Fakat bu yaptığıyla tüm herkesin gözünden düşmüş olmalıydı.Philomela'nın kendini ne kadar savunmasız hissettiğini tahmin bile edemiyordum.Hem daha şimdiden bütün kamp ona böyle düşman olmuşsa doğacak bebeğine nasıl muamele ederlerdi ? Günün birinde mutlaka ona destek çıkacak birine ihtiyacı olacaktı.Her zaman onun yanında olacak birine.Ben kulübemizdeki halı desenlerine dalmış bir şekilde içim acıya acıya bunları düşünürken Philomela'nın tatlı sesiyle irkildim. "Normalde burası nasıl bir yerdir; yani senin gibi, dışlanmayan ve iyi kalpliler için?" Sorusu beni yine gülümsetmişti.Ölüler Tanrısı Hades'in, yani en duygusuz tanrının kızı olmasına rağmen insanlara nasıl davranılması gerektiğini, nasıl iltifat edileceğini çok iyi biliyordu.Nasıl cevap vermem gerektiğini tartarak söze başladım : ''Aslında burası göründüğü kadar da sıkıcı bir yer değil.Biliyorsun, insanlar durumundan dolayı sana biraz önyargıyla yaklaşıyorlar.Onlar için de bu durumu kabullenmek bir hayli zor.Yani kampın en büyük düşmanı olan, en hain melezin çocuğunu doğuracaksın.'' Bunu der demez ne kadar yanlış bir şekilde konuştuğumun farkına varmıştım.Dudağımı ısırarak kendime sitem ediyordum.''Özür dilerim, böyle dememeliydim.Yani kastettiğim bu değildi.'' diyerek durumu kurtarmaya, duygularını incitmemeye çalışıyordum.Philomela'nın yüzünden silinen tebessümü alındığını apaçık bir şekilde belli ediyordu.Tekrar gözlerini yere dikerek ''Önemli değil.Aslında haklısın, gerçekten bunları duymaya alıştım zaten.'' dedi.Bu yaptığım gerçekten salakçaydı.Yarasını eşelemekten başka bir şey yapmıyormuşum gibi hissediyordum.Philomela her ne kadar bunu umursamadığını söylese de böyle yaparak kendini cezalandırdığını düşünüyordum.Besbelli yaptığı bu hatanın her türlü bedelini hak ettiğine inandığı için kimseye karşı gelmiyordu.Kalbini tekrardan nasıl kazanacağımı düşünerek ''Özür dilerim, böyle düşünmediğimi sen de biliyorsun.'' dedim.Philomela başını evet anlamında sallayarak cevap vermemeyi tercih etmişti.Ben de durumu olabildiğince çabuk unutturmak için sorusunu cevaplamaya kaldığım yerden devam ettim.''Dediğim gibi kamp oldukça eğlencelidir aslında.Biz Athena çocukları, kulübeler arası yarışı oldukça önemsediğimiz için her türlü yarışı ve derslikleri oldukça dikkate alırız.Bilirsin başarı bizim için çok önemlidir.Derslikler ve kampın diğer aktiviteleri dışında göreve çıkan birçok melez oluyor.Yani heyecanlı ve tehlikeli görevlere çıkan.Vuhuu.'' Onu tekrar neşelendirmek için her yolu denemeyi düşünmeye başlamıştım.Neyse ki fazla denemeye gerek kalmadan kıkırdamasıyla beni rahatlamıştı.Alnına düşen kahküllerini kulağının arkasına iterek ''Eğlenceli gibi görünüyor.Umarım benim için de böyle olur.'' dedi.Elimi onu teselli edercesine omzuna koyarken ''Eminim olacaktır.'' dedim. | |
| | | Philomela Morgenstern Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 184 Kayıt tarihi : 22/04/11
| Konu: Geri: Yeni Misafir Cuma Haz. 17, 2011 9:40 pm | |
| Merakla onun cevabını beklerken hiç beklemediğim bir şey oldu. O da diğerleri gibi beni dışlayan cümleler sarf etmişti. ''Aslında burası göründüğü kadar da sıkıcı bir yer değil. Biliyorsun, insanlar durumundan dolayı sana biraz önyargıyla yaklaşıyorlar. Onlar için de bu durumu kabullenmek bir hayli zor. Yani kampın en büyük düşmanıolan, en hain melezin çocuğunu doğuracaksın.'' demişti, dediği anda da dudağını ısırmıştı. Ardından birkaç kez özür dilemişti, dedikleriyle kast ettiğinin bunlar olmadığını söyleyip duruyordu. Oysa haklıydı. Ben gibip Luke Castellan'la ilişki yaşamıştım, sonunda beni bırakıp gideceğini bildiğim halde. Melez kampına en büyük kötülüğü o yapmıştı. Önce onlardan biri gibi gözükmüştü, zavallı Haberciler Tanrısı'nı küçük düşürmüştü, gerçi Hermes her koşulda Luke'u sevmeye devam etmişti ama. Bana da öyle yapmıştı Luke. Beni seviyormuş gibi gözükmüştü, bana yaklaşmıştı. Sevgi sözcükleri sarf etmişti, beni bir şekilde kandırmayı başarmıştı. Hiçbir zaman onu da suçlamamıştım zaten. Şansı, benim melez olduğumu yeni öğrendiğim ve bunu kabullenemediğim günlerde karşıma çıkmasıydı. Normal şartlarda hiçbir erkeğe bakmayan ben, Luke'un masmavi gözlerine kapılıp gitmiştim. O kadar tatlı, o kadar içten konuşuyordu ki benimle, ona kapılıp gitmemek elde değildi. Eğer melez olduğunu yeni öğrenen biri onun yanında bulunsaydı, benim yaptığımdan başkasını yapmazdı. Luke herkesi kolaylıkla kandırabilen bir çocuktu, fiziği de bunun için yeterli olduğundan kapılıp gitmiştim. Başımı yere eğmiş bir şekilde Andy'i dinliyordum ki beni güldürecek şekilde anlatmaya başlamıştı kampı. Gerçekten güzel toparlamıştı ve her şeye rağmen beni dinliyordu, yine. Kampı gözümde eğlenceli bir yer olarak tasvir ettirmişti bana. Gülümsemeye başlamıştım yine. Andy gerçekten çok iyi bir dost gibi görünüyordu. Burada konuşulanların burada kalacağından emin olmuştum onun yanında. Anlattığına göre burada kulübe yarışları oluyormuş. Hades Kulübesi'nin bu yarışlarda nerede olduğunu bilmiyordum fakat ben de bundan sonra derslere giderdim, kulübem yarışlarda yükselirdi ve belki abilerimi tatmin ederdi bu da. Andy'e döndüm ve kulübelerini övmeye başladım. ''Gerçekten çok güzel döşenmiş bir kulübe burası. Adına yakışıyor." dedim başımla da onaylayarak. Ardından saate baktım, ben burada otururken zaman geçmişti bile. Andy'e döndüm az sonra kalkacağımı anlatan birkaç göz hareketi yaptım. Athena Kulübesi gerçekten güzel bir kulübeydi, Andy de gerçekten çok iyi bir arkadaştı. Onunla tanıştığım için mutluydum.
| |
| | | Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Geri: Yeni Misafir Paz Haz. 19, 2011 2:05 am | |
| Yaklaşık bir saattir kulübede oturmuş Philomela ile keyifli bir sohbet ediyorduk.Henüz tanışalı kısa bir süre olmuştu ama ne kadar iyi ve eğlenceli bir kişiliği olduğunu anlamak için bu süre yeter de artardı.İnsanların ona böylesine bir önyargıyla yaklaşmaları büyük haksızlıktı.Yaptığı bir hata yüzünden böyle bir yalnızlığa sürüklenmeyi hak etmiyordu.Onu gerçekten tanımak isteyenlerin zaten yaptığı bu hatayı çok umursayacaklarını zannetmiyordum.Sonuçta kim mükemmel ki ? Philomela'nın şu an içinde bulunduğu bu zor durumu atlatabilmesi için ihtiyacı olan tek şey biraz sevgi ve destekti.Hades Kulübesi üyeleri bu konuda yetersizdi tabi ki.Ölüler Tanrısı'nın çocuklarından hamile kız kardeşine başka nasıl davranmaları beklenebilir ki ? Tahminimce hepsi de ona kızgın ve sinirliydi.Hepsi de ona sırtını dönmüştü.Hamile olmasının yanı sıra kampa yeni gelmesi de onun yalnızlığının büyük bir tetikçisiydi normal olarak.Kampa yeni gelen herkes başlarda biraz sıkıntı yaşamıştır.Philomela da bunun etkilerini yaşıyordu.Bu durumu kısa sürede atlatabilmesi için gereken şey bir arkadaştı.Ve ben bu konuda ona yardım edebileceğime inanıyordum.İnsanları yaptıklarından dolayı asla yargılamamaya çalışmışımdır, onların asıl benliklerini tanımaya; kişiliklerine göre davranmaya dikkat etmişimdir.Hak ettikleri muamele neyse ben de öyle davranmışımdır.Philomela'nın yaptığı şey belki de gerçekten lanetlenecek derecede kötü bir şeydi ama olan olmuştu.Söylenecek hiçbir sözle bu olanı geri alınamazdı.Yaklaşık dokuz ay sonra kampta en büyük düşmanımızın çocuğu dolanacaktı.Ama bu sadece onun çocuğu değil; aynı zamanda Philomela'nın da çocuğuydu.İnsanlar biraz daha anlayışlı olabilmeyi öğrenebilirse bu sorunun da ortadan kalkacağına emindim.Belki de en az Luke kadar güçlü, cesur ama onun gibi hain olmayan dürüst bir kahraman doğacaktı.Bundan kimse emin olamazdı.
Philomela saatin ilerlediğini anlatmaya çalışan ifadeler yapınca ayrılma vaktinin geldiğini anlamıştım.Güzel bir sohbetin ardından onunla konuşmayı bırakmak istemiyordum.Çünkü gerçekten ona yardımcı olabileceğime inanıyordum, onun içine kapanık kalbini açabileceğime inanıyordum.Philomela yavaş yavaş ayaklanmaya başlayıp yerinden kalktığında ben de doğrularak ayağa kalktım ve ''Umarım yine böyle bir konuşma seansı yaparız.'' dedim beceriksizce gülerek.Philomela da kıkırdayarak ''Eminim ki yapacağız.'' dedi.Engelleyemediğim bir şekilde ona sımsıkı sarıldım ve ''Her şey yoluna girecektir.'' dedim.Philomela da bana sarılıp evet anlamında başını salladı.Sarılmayı bıraktığımızda Philomela ''Görüşürüz Andy.'' diyerek kulübeden çıktı.Pencerenin başına geçerek ona el salladım ve kulübesine gidene kadar onu izledim.Kendimi çok anaç hissediyordum.Kısa bir süre silkinerek üzerimdeki duygusallığı atmaya çalıştım.Kim bilir belki de bu gerçek bir dostluğun başlangıcıydı.
Philomela'nın da ekleyeceği bir şey yoksa RP bitmiştir. ~ | |
| | | | Yeni Misafir | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|