Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karanlık Görev (1)

Aşağa gitmek 
+2
Terra M. Winchester
Theodor Aquila
6 posters
YazarMesaj
Theodor Aquila
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Theodor Aquila


Mesaj Sayısı : 710
Kayıt tarihi : 30/10/10

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimePaz Haz. 12, 2011 12:11 am

Uzun zamandır sadece okçuluk ve kılıç antrenmanlarıyla günümü geçiriyordum. Şöyle esaslı bir maceraya çıkmayalı uzun zaman olmuştu ve bunun özlemiyle yanıp tutuşuyordum. Ama şu sıralar herkes dersliklerle meşgul olduğu için tanıdığım kimse benimle göreve çıkmayı kabul etmemişti. Ben de artık kulübede oturup yaşlı teyzeler gibi zaman geçirme amacıyla etrafı düzelttiğimi fark edince hemen kendimi dışarı attım. Zaten saatim ve bilekliğim her daim kollarımda oldukları için hazırlıklı çıkmış sayılıyordum. İlk başta Pegasus Ahırları'na gidip Paris'le ilgilendim. Ona birkaç sulu elma yedirdikten sonra dışarı çıkmak isteyip istemediğini sordum. Cevap olarak benden uzaklaştı ve gözlerini kapatıp oradan gitmemi bekledi. Tam Pegasus'unu bulmuştum yani, rol bile yapıyordu. Biraz kızsam da aklıma aynı şeyi anneme yaptığım geldi ve ahırlardan çıktım. Kulübeye geri dönmek istemediğim için Orman'a daldım. Hiç yoktan birkaç hayvanı önce vurur sonra da şifa yeteneğimle iyileştirip eğlenebilirdim. Etrafta amaçsızca dolaşırken karşıma bir ceylan çıktı. Biraz yaşlı olmalıydı, çünkü çok ağır ilerliyordu. İlk başta onu vurmayı düşündüm ama sonra bacağının yaralı olduğunu fark ettim. Bana güvenmesini sağlamak için ağır adımlarla bir yandan yanıma aldığım su şişesini açarken yürümeye koyuldum. Büyük, koyu renkli bir yaprak bulduktan sonra ceylanın bana korkan gözlerle baktığını fark ettim. Ama sakin bir sesle "Merak etme, amacım sadece sana yardım etmek. Hem ben senin dostların olan Artemis'in yeğeniyim. Babam Apollon'un şifa gücüyle sana yardım edeceğim, sakin ol." dedim. Bunu anlamasını beklemiyordum ama gözlerini davetkar bir şekilde kırpınca yanına gittim ve bacağıyla ilgilenmeye koyuldum. Sanırım bir yerini acıttım ki bir anda son hızla koşmaya başladı. Arkasından bakakaldım. Böyle yaptığı için yarası daha çok açılacaktı ve bunun sorumlusu bendim. Bu yüzden hiç düşünmeden koşmaya başladım. Bir süre sonra ağaçların kökleri ayaklarıma takılmaya başladığı için zıplayarak ilerlemeye başladım. Yarım saate yakın bir süre koştuktan sonra ceylanı kan ter içinde nefes alırken buldum. Bu sefer kaçacak hali olmadığı için onu hemen iyileştirdim. Bunun verdiği mutlulukla kafamı kaldırdım ve Orman'ın hiç bilmediğim bir kısmında olduğumu fark ettim. Telaşla etrafa bakınırken karşıma daha önce bir görevde tanıştığım Blaine çıktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Terra M. Winchester
Hestia Rahibesi/Kılıç Eğitmeni
Hestia Rahibesi/Kılıç Eğitmeni
Terra M. Winchester


Mesaj Sayısı : 749
Kayıt tarihi : 18/02/11

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimePtsi Haz. 13, 2011 6:24 am

Kulübede çok canım sıkılıyordu. Uğrayabildiğim tüm dersliklere de uğruyordum ama onlar da bir süre sonra insanı baymaya başlıyordu. Hala cesaret edip New York'taki evime gidememiştim. Gidebilsem belki oradaki eşyalarımı da buraya getirebilirdim. Biraz eğlenebilirdim böylece. Oysa kampta eğlence anlayışı farklıydı. Benim eğlence anlayışım insanların kafasını tuvalete sokmak, kavga etmek ve canavarlarla dövüşmekti. Ne güzel bir eğlence değil mi? Bir gün böyle kulübede boş boş oturmaktan ve bazen arenada kılıç antremanları yapmaktan sıkılıp belki karşıma bir iki canavar çıkar karşıma da biraz eğlenirim umuduyla ormana girdim. Ormanda birkaç hayvan vardı ama hiç canavar karşıam çıkmamıştı. Ormanda biraz daha ilerlerken bir ses duydum ve kalın bir ağaç gövdesinin arkasına saklanıp dinlemeye başladım. Bu sakin ses "Merak etme, amacım sadece sana yardım etmek. Hem ben senin dostların olan Artemis'in yeğeniyim. Babam Apollon'un şifa gücüyle sana yardım edeceğim, sakin ol." Ah, anlaşılan o sesin sahibi Apollon'un şımarık oğullarından biriydi. Neden hayvanı iyileştirmekle uğraşıyordu ki? Bu düpedüz boşa vakit harcamaktı benim kitabıma göre. Ama görünüşe bakılırsa bu çocuk için geçerli değildi. Aslında hemen onların yanında uzaklaşıp gitmem gerekirdi ama bunu yapmadım. Nedense izlemek istiyordum. Oysa izlenecek hiçbir şey yoktu.

Çocuk hayvanın yarasıyla ilgilenirken hayvan birden çocuktan kaçmaya başladı. Çocuk donakaldı. Büyük ihtimalle hayvanın neden ondan kaçtığını merak ediyordu. Boşa zaman harcamak işte! Herhalde çocuk bu tecrübeden sonra kulübesine geri dönerdi.

Ama bunu yapmak yerine o da hayvanın arkasından koşturmaya başladı. Gözlerimi devirerek ben de sinsi sinsi onu izlemeye başladım. Ses çıkartmamaya dikkat ediyorum. Bu konuda pek başarılı olduğum söylenemezdi ama çocuk arkasına dönmemişti şimdiye kadar. Görünüşe bakılırsa hayvan hızlıydı çünkü bir türlü çocuk onu yakalayamamıştı. Bu arada ben de sıkılmaya başlamıştım. Hangi akla hizmet çocuğu izlemiştim ki buraya kadar? Bir süre daha onu izledim içimden bunu yapmak geçmemesine rağmen. Zaten koşturmacanın sonuna gelmiştik. Bunun nedeni hayvanın artık koşacak hali kalmamış olmasıydı. Yaralı yaralı koşarsa öyle olurdu işte! Çocuk da bu fırsattan yararlanarak hayvanı iyileştirdi. Hayvan iyileşmiş olmanın verdiği zindelikle ayağa kalkıp koşmaya başlamadan önce benim olduğum yere çevirdi yüzünü. Yüzünü bana dönmesiyle onun bir ceylan olduğunu fark ettim. Artık geri dönmeliydim. Ormanın hangi kısmında olduğumu alamaya çalışarak etrafıma bakındım. Ne yazık ki buraları daha önce hiç görmemiştim. Görmüşsem de hatırlamıyordum. Kendimi gösterme zamanı gelmişti. Beni saklayan ağacın arkaısndan çıktığım zaman çocuk da bana bakıyordu. Çocuğun yüzüne baktığım zaman onun bir görevde karşılaştığımız Theodor olduğunu fark ettim. O da beni tanımış olmalıydı.

"Evet, ben Blaine. Ormanın neresinde olduğumuzu biliyor musun? Biraz dolaşmak için ormana çıktığımda kendimi burada buldum. Ceylanla yaşadığınız o pek romantik(!) anları izlemeye niyetim yoktu." Doğal olarak onu izlediğimi söylememiştim. Böyle şeyleri söylememek gerekirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adreanna B. von Dorff
Nyks'in Çocuğu
Nyks'in Çocuğu
Adreanna B. von Dorff


Mesaj Sayısı : 747
Kayıt tarihi : 27/05/11

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimePtsi Haz. 13, 2011 8:17 am

Gün boyunca zamanımın yarısını kulübemde aylak aylak oturup film izleyerek geçirdikten sonra, sonunda ormana gitmeye karar verdim.Dışarıda dolaşmayı severdim. Bunun için sık sık ormana gidiyordum. Tabii o şirin minotorla (!) yaşadığım maceradan sonra yanımda cep telefonu olmamasına ve kılıç taşımaya özen gösteriyordum. Kulübemden çıkmadan önce her dışarı çıkarken yaptığım gibi kılıcımı kontrol ettim, cep telefonumun yanımda olmadığından emin oldum ve rahat bir nefes alarak kulübemden çıktım. Dalgın dalgın yürüyerek ormana doğru yola koyuldum. Bugün planım ormanın daha önce hiç gitmediğim yerlerini keşfetmekti. Bunun için ormana varınca hep kullandığım yoldan değil de başka bir yoldan ilerledim. Biraz ilerledikten sonra karşıma ağaçların sık olduğu bir yer çıktı. Dallarda bin bir çeşit kuş ötüyor, av hayvanları, ceylanlar ve çeşitli acayip görünüşlü böcekler yerde cirit atıyordu. Sırıttım. İçimdeki hafif psikopat ruh yüzünden sıkılınca bir şeyler öldürmek gibi sevimli -!- bir alışkanlığım vardı. Bunu yapmamam gerektiğini bildiğim halde bakışlarımı etrafta dolaştırıp kesip biçecek bir şeyler aradım. Bakınırken önümden hızla fırlayıp giden bir şey dikkatimi çekti. Bu bir ceylandı. Normalde boş verip yürürdüm ama ceylanın arkasındaki şey, kesinlikle ilgi çekiciydi. Apollon kulübesinden Theodor. Kendi kendime mırıldandım,"Ne alaka şimdi?" Bunu merak ediyordum. Theodor'u takip etmeye hazırlanırken takip konusunda yalnız olmadığımı farkettim. Tam ben koşturmaya hazırlanırken birden önümden sessizce yürüyen Blaine geçti. İyice kafam karışmıştı. "Blaine? O da mı aptal bir ceylanın peşinden koşturuyor? Hm, bu iş ilginç olmaya başladı." Blaine'in arkasından yürümeye başladım. Bir süre sonra Blaine durdu. Theodor'u izlemeye devam ediyordu. Theodor ise şu meşhur ceylanı yakalamış, iyileştiriyordu galiba. Theodor işini bitirince Blain etrafına bakındı. Sanırım kaybolmuştu. Endişeyle saklandığı yerden çıkıp Theodor'un yanına gitti. Bir şeyler konuşuyorlardı. Galiba ikisi de nerede olduklarını bilmiyordu. Ben biliyordum, en azından bildiğimi düşünüyordum. Blaine'in yaptığı gibi ormana bir göz attım. Burası da neresiydi? O yaralı ceylanı ve melezleri takip edip eğleneyim derken kaybolmuştum. Ne yapacağıma karar vermek iiçin bir süre durdum. Teo ve Laine yakında beni görürlerdi. Onlar farketmeden ben onların yanına gitmeliydim. Ağacın arkasından afamı uzatıp onlara seslendim; ""Selam millet! Birileri burada bensiz eğleniyor galiba. Çok ayıp! İnsan hiç kaybolurken Rea'yı çağırmaz mı?"

(Rp Out; Demek takip ediyorsun Laine? Al işte, ben de seni takip ettim Smile Yaşasın ajanlık <3 Bu arada bu lakabı sevdim. Laine. Bence güzel)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melezkampirpg.forumup.web.tr
Gregor Judas Aquila
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Gregor Judas Aquila


Mesaj Sayısı : 47
Kayıt tarihi : 23/05/11

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimeSalı Haz. 14, 2011 3:47 am

Kolay arkadaş edinebilen biri olmadığım için kampa gelişimden beri ya kılıç antrenmanı yapıyordum, ya da yeni katıldığım dünyaya dair bilgiler öğreniyordum. Buraya gelmeden önce Yunan mitolojisi hakkında pek bir bilgim yoktu, çünkü binlerce yıl önce olup bitmiş şeylere inanmak pek adetim değildir. Hatta daha yüzyıl önce olan şeyleri bile dinlemem. Bu yüzden Tarih dersinde öğretmenimle çokça kavga ederdik. O beni derse katmaya çalışırdı, bense kulaklıklarımı takıp müzik dinlerdim. İlk başlarda beni müdüre götürerek cezalandırmaya çalıştı, sonraysa o da benden ümidi kesti. Bu yüzden bir önyargıyla yaklaşmıştım Yunan dünyasına. Diğer kulübelerdeki melezlerle konuşmuyordum, sadece kardeşlerimle takılıyordum. Şimdiyse kulübede kös kös oturuyordum. Çünkü kimse kalmamıştı. Bazıları göreve çıkmıştı, bazılarıysa dersliklerdeydiler. Ben daha yeni geldiğim için dersliklere girersem çuvallayacağımı düşünüyordum. Ama bu gidişle hiç yoktan bir iki tanesine katılmayı düşünebilirdim. O zaman şimdi biraz macera yaratmak için çok uygun bir zamandı. Kılıcımı aldım ve koşar adımlarla dışarı çıktım.

Kamp'a şöyle bir göz attıktan sonra ilgimi Orman çekti. Buraya henüz hiç girmemiştim. Eh, bundan iyi macera yoktu elimde. Mecburen buraya girdim. Aslında şöyle birkaç melezi Arena'da yenmek de güzel olabilirdi. Ama artık çok sıradan geldikleri için canavar bulma umuduyla Orman'a girdim. Birkaç dakika hiçbir hareket eden canlıya rastlamadım. En çok hareket edeni etobur bitkiydi. Ona etrafta bulduğum böceklerden armağan ettim. Dahası tam kapacakken geri çektim. Eğer bitkilerin hisleri varsa, benden nefret ediyor olmalıydı. Bunu ödüllendirmem gerektiği için kılıcımla bitkiyi kestim. Sonra da birilerini korkutmak için cebime koydum. Birkaç hayvan görmeye başladığımda türlü fantaziler kuruyordum. Ama bunları avlamak için ya bir tuzağa ya da yaya ihtiyacım vardı. Bunun için bir ara uğraşmam gerekecekti. Yine de Orman'ın havası çok hoşuma gitmişti. Arada sırada kafa dinlemek için buraya gelebilirdim. Tabi bunun için önce buradan çıkmam gerekiyordu. Ama benim nerede olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Geldiğim yol olduğunu umduğum yolu takip etmeye başladım. Bu sırada ağaçların ardında biri "Evet, ben Blaine. Ormanın neresinde olduğumuzu
biliyor musun? Biraz dolaşmak için ormana çıktığımda kendimi burada
buldum. Ceylanla yaşadığınız o pek romantik(!) anları izlemeye niyetim
yoktu."
dedi. Blaine, yeni kardeşlerimden birinin ismiydi. Kamp'taki tek Blaine'in o olduğunu umarak sesin geldiği yere doğru yürümeye başladım. Biraz sonra başka biri "Selam millet! Birileri burada bensiz eğleniyor galiba. Çok ayıp! İnsan hiç kaybolurken Rea'yı çağırmaz mı?" dedi. Tek kaybolan ben değildim yani. Bu iyi haberdi işte. Açıklığa vardığımda kardeşim Blaine'i gördüm ve içim rahatladı. Bana dönen yüzlere "Bana öyle bakmayın. Siz de kayboldunuz, ben de. Şimdi umarım biri nereye gideceğimizi biliyordur." dedim. İçimden bir ses buranın daha da kalabalıklaşacağını söylüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgina Orwell
Hypnos'un Çocuğu
Hypnos'un Çocuğu
Georgina Orwell


Mesaj Sayısı : 590
Kayıt tarihi : 18/02/11

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimeC.tesi Haz. 18, 2011 7:08 am

Lanet, lanet, lanet, lanet ve lanet! Biraz macera olsun diye ormana çıkmıştım fakat ormanda yolumu kaybetmiştim! Böyle bir macera istemiyordum! Sadece ormanda biraz şansım varsa bir iki yaratık yakalayıp biraz bıçak atar ve uykucu kulübeme dönerdim diye düşünüyordum. Ama malesef her zaman istediğimiz olmuyordu. Şu anda bu durumda olmam bunun bir ispatıydı.

Bu sırada önümden bir çocuk geçti. Onu tanımıyordum. "Hey, buraya bakar mısın?" dedim yüksek olduğunu umduğum bir sesle. Ama ya ben alçak sesle konuşmuştum ya da beni duymamıştı. Ormanın bilmediğim bir kısmında olduğum için çok korkuyordum. Bu arada çocuk ta göden kayboluyordu. O anda kendimden utandım. Ne diye burada saksı gibi dikiliyordum ki? Şu anda sinsi Gin olsa hiç ses çıkartmadan çocuğu takip ederdi. Oysa şimdi korkak Gin vardı. Neden korkuyordum ki?

Ah, ama çocuk gidiyordu! Kendimi zorlayarak sinsi adımlarla çocuğu takip etmeye başladım. Bu arada onu gözden kaybetmemeye çalışıyordum. İçimdeki sinsi Gin'in geri geldiğini hissediyordum. O sırada bir ses duydum. "Evet, ben Blaine. Ormanın neresinde olduğumuzu biliyor musun? Biraz dolaşmak için ormana çıktığımda kendimi burada buldum. Ceylanla yaşadığınız o pek romantik(!) anları izlemeye niyetim yoktu." Blaine mi? Blaine de nereden çıkmıştı şimdi? Yoksa o da mı kaybolmuştu? Herkese neler oluyor yahu? Daha hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Artık resmen koşar adım yürüyordum. Orada neler olduğunu kendi gözlerimle görmeliydim. O sırada birisi da konuştu. "Selam millet! Birileri burada bensiz eğleniyor galiba. Çok ayıp! İnsan hiç kaybolurken Rea'yı çağırmaz mı?" Rea mı? Acaba o benim tanıdığım Rea mıydı? Yoksa birkaç kişi ormanın bu kısmında buluşmak için mi sözleşmişti. Neler olduğunu öğenmeye ihtiyacım vardı. Biraz daha yaklaştığımda onları gördüm. Benim takip ettiğim çocuk, Nyks kulübesindeki Adreanna, ve Blaine vardı sadece. O sırada benim takip ettiğim çocuk ta konuştu. "Bana öyle bakmayın. Siz de kayboldunuz, ben de. Şimdi umarım biri nereye gideceğimizi biliyordur." Bu sözleri duyunca her şey açıklığa kavuştu. Demek bu kişiler ormanda kaybolmuş ve birbirlerini bulmuşlardı. Acaba başka birileri de gelecek miydi?

Onlar da böyle düşünüyor olmalılardı ki etraflarına bakıyorlardı. Onlar etraflarına bakınırken ben de ağaçların arasından çıkıp "Kaybolanlar partisi mi veriyorsunuz? Bu partiye benim de gelmemde bir sakınca yoktur herhalde?" dedim alaycı bir şekilde. Sözümü bitirdiğimde macera filmlerindeki kötü kadınlara taş çıkartacak bir kahkaha attım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcela V. Martinez
Hestia Rahibesi
Hestia Rahibesi
Marcela V. Martinez


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 23/05/11

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimePaz Haz. 19, 2011 1:40 am

Sıkıntıdan ölsem babam bana ne yapardı acaba? Böyle saçma bir nedenden dolayı öldüğüm için Tanrı Hades'ten Tartarus'a gönderilmemi mi isterdi? Belki de Elisyum'da iyilik meleği ruhların arasında çıldırmamı izlerdi. Ah, işte bu tam babamlıktı ve benim için en kötü ceza olurdu! Acilen eğlenceli bir şeyler yapmam lazımdı!
Kılıcımı kaptığım gibi dışarı fırladım. Burada eğlenmek için yapılacak çok az şey vardı ve benim eğlenmemi sağlamayacakları kesindi. Bir süre ne yapacağımı düşünerek gezdikten sonra iki melezin konuşmalarına kulak misafiri olmamla ormana dalmam bir oldu. Melezlerden biri ormanda iki drakon öldürdüğünden bahsediyordu ve beni eğlendirecek bir şey varsa o da canavarların korku dolu çığlıklarıydı!
Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken sırıtarak "Haydi bakalım canavarlar, kokumu yine ölmek üzere olan bir melezden geliyor zannedin de biraz eğleneyim!" diye mırıldandım. İçimdeki psikopat ortaya çıkıyordu ve ne kadar hoşlanmasam da Thanatos'un kızı olduğum bir gerçekti. Kısacası psikopat olmak kanımda vardı.
Canavarların bana gelmesini beklemek yerine etrafta gezinmeye başladım. Onlar kokumu takip ederlerdi nasıl olsa. Hem bu sayede aynı anda birçok canavarı çekebilirdim.
Ormanın daha da ıssız yerlerine doğru ilerlerken canavarların nereye kaybolduğunu merak etmeye başlamıştım. Etrafta av hayvanları ve kuşlardan başka hiçbir şey yoktu. Her adımda merakım artarken bir canavardan çıkamayacak kadar insansı ama normal birinden çıkamayacak kadar kötücül bir kahkaha duydum. Kötü bir Tanrıça? Hayır, onlar çok daha kötü olurdu. Kötü bir melez? Muhtemelen... Ne de olsa Melez Kampı'ndayız ve normal biri asla böyle kahkaha atamazdı.
Eğlence başlıyordu ve fark ettiğim kadarıyla kaybolmuştum. O halde bir başka psikopat melezle tanışmak çok da kötü olmazdı. Kahkahanın geldiği yere doğru ilerledim. Ağaçların arasında küçük bir açıklığa geldiğimde beş melez toplanmış şaşkın ve endişeli bir şekilde bir şeyler konuşuyordu. Gözlerimi devirerek "Pekala, sanırım herkes kayboldu. Kaybolanlar Kulübü'ne üye kabul ediyor musunuz?" dedim ve yanlarına doğru ilerledim. Birkaçını tanıyordum ve psikopat kahkaha psikopat kuzenim Gina'dan gelmiş olmalıydı. Peki bu kadar melez kaybolmayı nasıl başarmıştı? Yani biz canavar çekmekte başarılı olsak da aynı anda kaybolmak... Garipti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Theodor Aquila
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Theodor Aquila


Mesaj Sayısı : 710
Kayıt tarihi : 30/10/10

Karanlık Görev (1) Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Görev (1)   Karanlık Görev (1) Icon_minitimePaz Haz. 19, 2011 11:06 am

Pekala, böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Kaybolmamdan kısa bir süre sonra Blaine'in çıkıp "Evet, ben Blaine. Ormanın neresinde olduğumuzu biliyor musun? Biraz dolaşmak için ormana çıktığımda kendimi burada buldum. Ceylanla yaşadığınız o pek romantik(!) anları izlemeye niyetim yoktu." demesi zaten yeterince şaşırtıcı - ve bir o kadar da sinir bozucu- olsa da onun ardından adının Rea olduğunu söyleyen bir melez çıkınca olay iyice kontrolden çıkmıştı. Tesadüf eseri burada olmadığımızı düşünmemi sağlayan olay ise Greg'in ortaya çıkıp "Bana öyle bakmayın. Siz de kayboldunuz, ben de. Şimdi umarım biri nereye gideceğimizi biliyordur." demesiyle anlamış oldum. Ne olacaksa olsun diye etrafa bakınmaya başladığım anda nereden hatırladığım aklıma gelmese de Gina gelip "Kaybolanlar partisi mi veriyorsunuz? Bu partiye benim de gelmemde bir sakınca yoktur herhalde?" dedi. Onu da lobimize buyur ettikten sonra artık şu ilahi gücü beklemeye koyulmuştum. Ama gözleri doymayan Tanrı ya da Tanrıçalar başka bizi başka bir melezle daha buluşturdu: Marcela. O da "Pekala, sanırım herkes kayboldu. Kaybolanlar Kulübü'ne üye kabul ediyor musunuz?" dedikten sonra birlikte kafa patlatmaya koyulduk. Ben de bu konuşmaya katıldım çünkü işimize burnunu sokmaya bayılan ilahilere davetiye basabilmeyi umuyordum. Hiçbirimiz Artemis Avcısı olmadığı için yolu nasıl bulabileceğimize dair bir fikrimiz yoktu. Bu sırada beklenen ilahi geldi: Nyks. Hiç fark etmemiş olsam da hava kararmıştı ve bu da Nyks için bizim plan yapma davetiyemizden daha büyük bir davetiye oluşturmuştu. Kabarık saçları ve karanlık bir kuyuya bakıyormuş izlenimi veren gözleriyle gece Tanrıçası ünvanını gururla taşıyabilecek biriydi. Onu ilk görüşümdü, ama babamın tamamen tersi bir görevi olduğu için pek kanımın ısındığını söyleyemezdim. Onun bunu pek umursadığını sanmıyordum gerçi. Nyks bize dönüp konuşmaya başladı. "Pekala, melezler- son kelimesinden sonra bize pis bir bakış attı, ya da ben öyle yaptığını düşündüm en azından. "Hepinizin kaybolup burada buluşmanız Thyke'nin işi değil, bunu bizzat ben yaptım. Amacım sizi onurlandırmak ya da ödüllendirmek değil tabi ki. Sizden bir isteğim var." dedi. Birimizin bir şey demesini bekliyor gibi görünüyordu. Ama bir süre sonra öyle olmadığını anladım. Bacakları karanlığa karışırken Nyks derinden gelen bir sesle "Şimdi gitmem gerek. Bir saat içinde benimle New York'ta buluşun. Tam Olimpos'un, yani Empire State'in önünde." dedi. Bu sırada bacaklarından yukarı doğru buharlaşmıştı bile. O kaybolunca nasıl gideceğimize dair bir fikrimiz olmadığını söylemediğimizi fark ettim. Ama Nyks bunu da düşünmüş olmalıydı. Çünkü Pegasuslarımız, hiç yoktan ben Paris'i tanımıştım, bize doğru uçuyorlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karanlık Görev (1)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ormanın karanlık yüzü ...
» Sonsuz Karanlık ile...
» Karanlık Macera
» Karanlık Macera 2
» Karanlık Miğfer

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Orman-
Buraya geçin: