Taddei'nin ısrarı üzerine pegasus ahırlarını gezmeye gittim.Ahırların yanına geldim.Çoğunun sahibi vardı en son daki dördü dışında.En sondakilere doğru ilerlerken birden bir ses duydum."Yardım etmemi istermisin atlardan anlarım." dedi adam."Adamın kolun üçlü bir yaba dövmesi vardı benimki gibi değildi.Bende ''SPQR'' harfleri işlenmişti.Adamın kim olduğunu biliyordum o Tanrı Poseidon(Neptün)'du.Dövmeme bakıp. "Bence sana en uygun olanı şu en sondaki kanatlarında kırmızı çizgiler olanı.Sana en uygun olmasının nedeni aslında dövmeniz aynı dövmeden pegasusus boynunada işlenmiş.Bence onu alman senin için daha iyi çabuk uyum sağlarsınız." dedi Tanrı Poseidon.Pegasusun yanına yaklaştım ama burnunu alıp pantolonumun cebine sokmaya çalıştı."Hmm, bu kadar hızlı olacağını beklemiyordum.yanında hiç küp şeker var mı?" dedi Tanrı Poseidon."Evet."dedim."Birkaç tane vermeyi dene bakalım alacak mı?"dedi Tanrı Poseidon.Elimi cebime sokup üç tane küp şeker çıkardım ve pegasusa uzattım. Hemen şekerleri yuttu bide üstüne elimi yalamaya başladı."Tamam , bu çok güzel gidip duş almalıyım."dedim."Bence seni sevdi.Ona bir ad ver ve ömür boyu onu yanından ayırma."dedi Tanrı Poseidon."Ona Red Phoenix(Kırmızı Anka)diyeceğim.Sizcede güzel bir isim değil mi Tanrı Poseidon."dedim ama Tanrı çoktan gitmişti."Senin çok fazla maceraya atılacağız oğlum her ne kadar birbirimizin dillerini bilmesekte, artık biz bir aileyiz ve bence şuandan itibaren beni anlamaya başladın."dedim.Pegasustan bir sevinç kişnemesi gibi bir kişneme geldi.Ama dövmeme bakınca gerçektende Red Phoenix'in yelesenin altında aynı dövmeden vardı ve ben yine bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum.