Geçen seneydi.Ok parkurunundan yeni çıkmıştım.Üstümde kısa kamuflaj şort ve atlet vardı.Hasır terliklerim artık aşınmıştı.Elim annemin bana verdiği ona da babamın verdiği bir kolyeye uzandı.Lazuli deden ve denizin her rengini üstünde taşıyan ,at şeklindeki kolyeye dokununca rahatladım.Fark etmeden eve gelmiştim.Denizin üstünde olan evimiz çok moderndi.Evin kapısını açıp kendimi odama attım.Tavandan yere kadar olan pencerelerden denize baktım.Sanki deniz beni hasretle çağrıyordu.Kedimi yatağa atıp 'Acaba babam nerede? ' diye düşündüm.O ben doğmadan önce gitmişti...Yanağımın ısladığını fark edince elimle sildim.Akşam annem eve geldiğinde bayağı sıkıntılıydı.Annemle hiç benzemezdik.Annem beyaz tenli sarı saçlı kahve rengi gözlüydü çok çevikti zaten tek ortak özelliğimiz buydu .Ben yeşil gözlü,yanık tenli,açık kahverengi saçlı bir kızdım.Annem "Nora sana bir şey söyleyinceğim.dedi.Hızlı hızlı konuşuyordu.Baban yaşıyor ve seni ölmemen için bir yere götüreceğim.Hemen kendine bir çanta hazırla e yayını ve oklarını unutma"dedi.Elim ayağım boşanmıştı.Babam yaşıyordu!Ve ölmemek için bir yere gitmek için hazırlanıtorduk.Hemen hazırlandım.Long Island 'da doğru gidiyorduk.Okumu elimle tartıyordum.Araba durunca annemin bana zorla öğrettiği bir dil olan Antik Yunanca olan dille bir şey yazıyordu...
...MELEZ KAMPI...