Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sonunda!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Gregor Judas Aquila
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Gregor Judas Aquila


Mesaj Sayısı : 47
Kayıt tarihi : 23/05/11

Sonunda! Empty
MesajKonu: Sonunda!   Sonunda! Icon_minitimePerş. Mayıs 26, 2011 8:26 am

Karnım deli gibi ağrıyordu. Çünkü babamı görebilme şansım
olduğunu öğrenmiştim. Kardeşlerimin çoğu onu görmüştü -pek güzel anıları olmasa
da. Yapmam gereken tek şey Empire State binasına gitmekti. Orada 600. kata
çıkacaktım. Bunları ilk duyduğumda kandırıldığımı düşünüyordum. Ama sonra beni
inandırmayı başardılar. Pegasus ahırlarından Phobos'u aldım. Sonra da birlikte
New York'a doğru yola koyulduk. Hala kandırıldığımı düşündüğüm için karnım
çeşitli oyunlarla beni düşürmeye çalışıyordu. Ama yine de bunu denemek
istiyordum. Sorunlu bir çocuk olmamı sağlayan babamı görmek istiyordum.


Phobos'a ne yapacağımı düşünerek aşağı indim. Eğer Sis olmasaydı etrafta bir Pegasus'la dolaşıyor olmam çok garip olabilirdi. İnsanların Phobos'u nasıl gördüğünü merak ederken yanımdan geçen bir çocuk "Aa anne bak! Ben de bu motordan istiyorum yaa." dedi. Annesi bana gülümsedi ve "Oğlum o senin için fazla büyük. Biraz büyümen gerekecek tamam mı?" dedim. Çocuk mızıldanarak yürümeye devam etti. Pek sevmezdim böyle tipleri ama Phobos'u saklamam gerekmeyeceğini öğrendiğim için bir şey yapmadım. Onu uzun süre tutacak kadar küp şeker - yaklaşık bir kutu - verdikten sonra Empire State binasına girdim. Asansöre gidecektim ki aklıma görevliyle konuşmam gerektiği geldi. Ona gittim ve gizli bir iş yapıyor gibi "Hey, bana yardım etmen gerek. 600. kata çıkacağım." dedim. Adam bana ters ters baktı ve "Off yine mi siz melezler. Eğer Zeus'un beni yıldırım banyosuna sokmayacağını bilsem bu stresten kurtulacağım. Şimdi beni izle ve şüpheli gibi görünme." dedi. Emir almaktan nefret ederdim, ama babama bu kadar yaklaşmış olmam gerilmeme neden olmuştu. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim. Adam asansörde bana gizli bir bölmeyi gösterdi ve sonra bir şey demeden çekip gitti. Ben de adama öfkeli bakışlar atarak kapının kapanmasını bekledim. 600. kata çıkanca ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu. Çünkü buradan sonrasına inanmadığım için dinlememiştim. Ama etrafa bakınırken beni çeken yere doğru yürümeye başladım. Sanırım babam beni bekliyordu.


Tamamen savaş figürleriyle dolu eski Yunan mimarisindeki tapınağa girdiğim zaman kendimi harika hissettim. Burası bana adrenalin veriyordu, macera isteği yaratıyordu. Her yerde yüzlerce savaş aleti vardı: kalkanlar, topuzlar, kılıçlar... Ve bir kenarda türlü türlü savaş aletlerinin eritilerek oluşturduğu bir taht vardı. Bu tahtta güneş gözlüklü, uzun ve kaslı bir adam oturuyordu. Ona bakınca hem korku hissediyordum hem de saygı. Yanına gittim ve tüm öfkeme rağmen "Merhaba baba. Sanırım tanışma vaktimiz geldi." dedim. Babam ciddi bir şekilde bana baktı, ya da ben öyle yaptığını düşündüm. "Evet evlat, bugün tanışma günümüz. Senden iyi şeyler, onurlu düellolar bekliyorum." dedi. Ne çocukluğumu sordu, ne annemi ne de başkasını. Ama henüz ona karşı koyacak güçte değildim. Bunun için biraz zaman gerekiyordu. Aklıma başka bir konu geldi. "Bu maceralarda bana yardımcı olacak bir şeyler gerek sanırım baba." dedim. O bana bir şey sormadan konuya girdiğine göre ben de yüzsüzlük yapabilirdim sanırım. Bir an duraksadıktan sonra gözlüğüne dokundu ve onun içinden kendisininkinin aynısı bir gözlük çıkardı. Etrafında tuşlar vardı. Bana uzattı ve "Bak melez, bu gözlüğü hiçbir zaman yanından ayırma. Üzerinde dört tuş var. Biri kalkanın için. Bu kalkan seni oklardan da korur, kılıçlardan da, mızraklardan da. Birkaç darbeliğine topuzlara bile dayanabilir. Bunu kırmayı başarırsan harika bir cezaya maruz kalırsın. Diğer tuşa basınca eline bir yay çıkıyor. Aerodinamiğini Apollon'un yayından alıyor. Oklarınsa Artemis'in Avcıları'nın kullandığı düzeyde. Diğer tuşa basınca eline iki büyük balta geliyor. Bunlar bizzat Hephaistos tarafından yapıldı. En sert nesneleri bile ikiye bölebilir. Diğer tuşa basınca eline ninja yıldızları geliyor. Kaç kere basarsan o kadar çıkar." dedi. Bir an şok olmuş bir şekilde bakakaldım. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Ares öfkeli bir şekilde gözlüğü salladığında hemen elinden aldım. "Size minnettarım Tanrı'm. Böyle bir şeyi hak etmeye çalışacağım. Adınızı her yerde duyurmak için elimden geleni yapacağım. Benden hiçbir zaman utanmayacaksınız." dedim. Daha sonra Ares eliyle gitmem gerektiğini belirtti. Ben sersem bir şekilde arkamı döndüm ve yürümeye koyuldum. Kamp'a gidene kadar da bu şoku atlatamadım. Çünkü çok ani olmuştu. Ama sonradan aklıma Ares'in Savaş Tanrısı olduğu ve oğlunun da ilk günden itibaren iyi bir silahla savaşması gerektiğini düşündüğüne karar verdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sonunda!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sonunda.......
» İlk'in Sonunda
» Sonunda ben *-*
» İlk Günümün Sonunda
» Günün sonunda..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: