Daha kılıç tutmayı doğru dürüst beceremeyen, küçük bir çocuk. Kendi kılıcını bile zar zor taşıyor ve klılıcı elindeyen kendini daha güvensiz hissediyordu. Melez Kampı işte onu bu küçük salaklığıdan kurtarıp gerçek bir savaşçı haline getirmişti. Gaius geçen on yılın kendisi için paha biçilmez olduğunu inkar edemezdi. Kuzenin dışında onun yolunu izlemeyerek zamanın çoğunu kampta geçirmeyi yeğlemişti. Elbbette Gaius onun karararıma saygılıydı ama yinede onu kınıyordu. Özellikle son olaydan sonra Luke'la aralarında değişik bir bakış oluşmuştu. Soundwawe'in onu dinlemeden Luke'a saldırması Gaius'un suçu değildi. Gerçekten çok feci bir vakaydı. Gaius bunu düşünmek istemedi. Luke'u abisi gib görüyordu ve ona saygısı sonsuzdu. Bir anlık siniri onu kaybetmesine yol açacaktı az daha. Gaius'un aklı Luke'u düşününce buradaki ilk gününe kaydı. Daha on yaşında küçücük bir çocukken Luke gelip onu kurtarmış ve Melez Kampına getirmişti. Ona herşeyi öğretmiş ve yol göstermişti. Şimdi ise Gaius suçlu hissediyordu. O ilk gün buraya nasıl geldiğini anlamamıştı, hala anlamıyordu. Ama burayı sevmişti. Burasının evi olduğunu anlamıştı. O gece yatağına kendi evinde yatıyormuş gibi uzanmıştı. Gaius burasını benimsemiş biriydi.