Kampa geldiğimden beri ufak tefek eksiklerim vardı. Bunların başında da abur cuburlar geliyordu! Ranzanın üst katında yattığımı unutup, yatar şekilde dönerek atlama çabalarımdan yere sert bir iniş yaptım. Ben acı içinde haykırırken kardeşlerimin geldiğini duydum. Rain'in "Bir daha üst katta yatmıyorsun!"diye bana bağırdığını duydum. Onu dinlemeye karar kıldım. Çünkü yüzü koyun düşmek hiç iyi olmamıştı. Luke'un yardımıyla ayklanıp "Markete gidiyorum birşey isteyen var mı?"diye sordum. Herkez birşeyler söylemeye başlayınca bir kağıda alınacaklarıı yazdım ve kulübeden çıktım.
Markete girdiğimde içerisinin fazla büyük olmadığını gördüm. Normal bir marketin büyüklüğündeydi. Ama içi ne ararsak bulabiliceğimiz bir yerdi. Elimdeki listeye bakıp sıra sıra gezinmeye başladım. Aldığım şeylerin bir kısmını ceketimin içindeki demir kancalara asılı poşetlere doldurdum. İçimden Hermes'in bana verdiği yetkiye dayanarak... Burayı soyup soğana çeviriyorum. Demeden edemedim. Sırıtarak Marketten çıktım. Kapıların ötüp görevlilerin bağırarak beni kovalamasına aldırmadan koşmaya başladım. Long Island kıyısına kadar hiç durmadım. Sonunda kayalık bir alana saklandım. Bir süre birşey olmayınca kulübeme döndüm. Ceketimi iki yana açıp "Siparişler hazır!"diye bağırdım.