Öğlen vakti olmuştu.Kampta geziyordum,buradayken en çok aradığım şey ne diye düşündüm birden.Bu kesinlikle New York`ta ki o bol cips,kola gibi aburcubur çeşitleriydi.Maalesef kampta böyle şeyler yoktu,yoksa varmıydı.Gazino yakınlarından geçerken çok küçük bir kulübe gördüm.Kulübe mavi renkliydi,büyük vitrin camının üstünde bir tabela vardı ve tabela`da ''Kamp Marketi'' yazıyordu.Böyle bir yerde bir markette ne satılabilirdi ki.Aklıma hemen mızraklar,hançerler,kılıçlar,oklar geldi.Ama öğrenmek gerekiyordu,usulca markete yaklaştım.Vitrin camına bakınca içeriyi gördüm ve şok oldum.İçeride klasik bir New York bakkalında bulabileceğiniz her şey var gibi görünüyordu.Hemen içeri girdim,uzun masanın arkasında bir çocuk vardı.Cipslerin olduğu bölüme gittim ve üç tane en sevdiğim marka olan .......`ın cipsini aldım.Sonra dolaba gittim ve üç tane 2,5 litrelik kola aldım.Masaya gidip cebimden yirmi dolar çıkarıp masaya koydum.Parayı alıp ''teşekkürler'' diyeceğini düşünüyordum ama öyle olmadı,''Buda ne,Drahmi vermelisin şapşal! ''.Geldiğimde bulduğum küçük bir kesede bulunan metal paraları düşündüm.Cebimden onları çıkarıp masaya beş-altı tane koydum.Çocuk şimdi oldu der gibi bir ifadeyle bana bakıp paraları aldı.Cipsleri ve kolaları alıp marketten çıktım.Demek burada bu altın paralar geçiyordu.