Önünde ki beş tane saksıya iyice baktı az da uraşları sonunda çilek yetiştirebilmişti.Bir tanesi son derece heyecanla eline aldı ilk önce rengi neredeyse mora kaçan çileği elidne biraz döndürdükten sonra ağzına attı ama daha çilek boğazının kenarına varmadan büyük bir öksürük ile dışarı hırladı."Berbattı!" diye bağırdı Heres yetiştirdği çilek acı, ekşi, tuzlu ve yağlıydı.Hemen komidinin üstünde duran küp içinde ki peçetelerden on-on beş tanesini alıp ağzını sildi ve aynı peçete ile çileği alıp çöpe attı.Ağzının tadı tek anlamıyla bozulmuştu, iğrenerek etrafa bakıyordu.O tat aklından çıkmamıştı.Sonunda gerçekten adam akıllı çilek yemek için tarlalara gitmeye karar verdi.hemen üstüne koyu bir şeyler giydi çünkü tarlaya girmek yasaktı.Hava zaten kararıyordu bunun iyi bir kamufle olacağını düşünüyordu.Sonunda kendini kulübeden dışarı attı.Daha harpya nöbetleri başlamammıştı ama on bir dakika vardı.Sonund ayavaş adımlarla ilerledi koyu cisimler ya da büyük cisimlerin arkasından gitmeye özen gösteriyordu.Sonunda eğilerek geniş bir nefes alıp "Of!" diye bağırdı ama hala tehlike geçememişti.Çünkü tarlanın girişindeydi hızlıca ileriye ilerledi o çilekleri cezbedici kokusuna zorla direniyordu sonunda yeteri kadar gittiğini anladığında zar zor seçilen kamp meydanına baktı ve sonra gözlerini el değmemiş çileklere çevirdi.Elini ürpererek yeşil bir- ikimetrelik çielklerin yetiştiği çalılara götürdü ve hafif mor renginde bir çilek aldı.Korkak titrek ellerle çileği alıp ağzına attı ama korktuğu başına gelemedi çilek acayip güzeldi hatta büyülü gibiydi resmen bağımlılık yapacak bir havası vardı.Bir, iki, üç, dört, beş, altı... Kaç tane yediğini hatırlamıyordu resmen sarhoş olmuştu, belki de bunları Dionysos yetiştirdiği içindir.Sarhoş olmuş gibi sayıyordu yirmi üç, yirmi dört... "Şıtırt" Birden duyduğu ses karşısında dikleşti ve ona gelen şeyi tanımlaya çalıştı bu bir sentordu!Gördüklerine inanmamıştı ve yüksek bir sesle çığlık attı "Zeus aşkına!