Kocaman kulübenin önünde elinde iki valiziyle durmuş etrafa göz gezdiriyordu.Sıradan bir voleybol sahası, sarı saçlı çocukların doldurduğu bir basketbol sahası, uçsuz bucaksız gibi görünen bağlar, bir sürü iri ufaklı kulübe, yaklaşık altı-yedi tane olan önünde değişik yazılar yazan büyük kulübeler, ileride plaj ve kanolar, kırmızı bir tırmanma duvarı, yanında ki tepede bulunan bir ağaç, ağacın üstünde altın renginde parlayan post, ağacın etrafına dolanmış olan morumsu yunana ejderi ve etrafta ki bir sürü turuncu kıyafetli çocuk.Heres sonunda elinde ki iki gri bavulla elinde ki kulübesini gösteren kampın haritasıyla yürümeye başladı.Gözünü haritadan ayırmıyordu sonunda vardığını hissettiği zaman durdu etrafa bir göz gezdirdi; çoğunluğu sarı çiçeklerden oluşmuş kulübeyi kaplayan bir çiçek örtüsü, kahverengi mutluluk verici bir kulübe.Kulübeye doğru hızlıca adımladı sonunda kulübenin kapısına varmıştı.Sağ elinin işaret ve orta parmağının eklem yeriyle bir kaç kez kapıya vurdu.Sabırlıydı bekleyecekti, hayatı boyunca zaten beklemişti ve bekleyecekti.Kapıyı açan olmayınca Heres bir daha vurma zahmetini göstermeden kapıyı itmeye çalıştı.Tesadüf ya da kardeşleri ayarlamış olacak ki kapı kilitli değildi.içeri girdiğinde içerisinin beklemediği kadar modern olduğunu gördü ama ginede ortalık çiçeklerle kaynıyordu.Sonunda hemen kapının direk karşısında bulunana koridora yöneldi sarı duvarların arasında ki odalara bakıyordu hangisi boş diye.Sonunda üç oda geçmişti ki boş bir oda bulabildi.İçerisi turuncuya çalan bir sarı renginde idi.Lüks açık mavi örtülü ve gri yastıklı bir yatak, turkuaz üç çekmeceli komidin, gri büyük kıyafet dolabı, bir adet abanoz kitaplık, lüks ve modern gri çalışma masası ve küp şeklinde ki bir abanoz sandık.Odanın gri ile mavi arasında ki bir parkeside vardı, birden Heres'in gözüne yatağında ki turuncu bir t-shirt çarptı.T-shirtin üzerinde "Camp Half-Blood" yazıyordu, üstüne de el yazısıyla yazılmış mavi bir not vardı, Heres notu aldı ve okudu "Merhaba sevgili kardeşim, şu an seni tanımıyoruz ama geleceğin söylenmişti.Sen geldiğinde büyük bir ihtimalle kulübede olmayacağız.Sevgilerimizle Persephone Kulübesi." Heres'in yüzünde tuhaf bir gülümseme yerleşti.Sonra bavullarını yatağa koyup açtı, ilk önce kıyafetlerini ve askıları çıkarttı.Sonra kıyafetleri askılara astıktan sonra dolabının içine yerleştirmeye başladı.Kıyafetlerini bitirince kitaplarını çıkartıp türlerine göre dizmeye başladı.Bunları dizerken yüzünde geniş bir gülümseme vardı ama zihninde ise özlem.Kitapları dizdiğinde son kez bir kontrol amaçlı göz gezdirdi, sonra hemen çalışma kitaplarını, defterlerini, kalemlerini, not defterlerini ve fotoğraflarını masasına yerleştirdi.Ardından fotoğraf makinesini, telefonunu, cüzdanını, kimliğini, Marc'ın ona verdiği içi drahmi dolu keseyi, kamp haritasını ve önemli not defterini komdine yerleştirdi.Bavullarına baktığında sadece ayakkabıları ve kışlık kıyafetlerinin olduğunu gördü.Elini çenesine koyup etrafı göz gezdirdikten sonra abanoz sandığa koymaya karar verdi.Sandığı açınca içinde bir kaç battaniye olduğunu gördü onları yatağına koyup altlarına kışlıklarını ardından da boş bavulları koyuktan sonra da battaniyeleri koydu.Ayakkabılarını ise ayakkabı kutularına koyduktan sonra yatağına atladı ellerini ensesinin ardından buluşturup gülümseyerek gözlerini yumdu.
Konu: Sıcacık Kulübe 
Perş. Mayıs 05, 2011 1:10 am