Bugüne kadar hiç babamla tanışmamıştım. Tanışmakta pek istediğim söylenemezdi. Uğraşmaktan başka bir şey değildi. Ancak bugün Hestia’yı görmeye empire state binasına gidecektim. Orada kesin Hades’te olacaktı. Yatağımdan kalktım ve hazırlanmaya koyuldum. Üzerime rastgele siyah bir penye aldım. Pantolonla penyeyi giydikten sonra saçım bozulmuş mu diye aynaya baktım. Gayet iyi görünüyordu. Birkaç ufak düzeltme yaptıktan sonra odamdan çıktım. Kılıcım dışında başka bir şey almaya gerek duymamıştım. Kılıcımı da zaten hep yanımdaydı. Kardeşlerime gittiğimi söyledikten sonra kulübemden çıktım ve pegasus ahırlarına doğru yürümeye başladım. Yolda birkaç arkadaşa rast gelip durdum ve ayaküstü sohbet etmeye başladık. Bayağı konuştuktan sonra çok oyalandığımı fark ederek arkadaşlarımın yanından ayrılarak pegasus ahırına gittim. Hava uçuş için gayet güzel görünüyordu ama bir Hades oğlu olaraktan havada uçmayı pek sevdiğim söylenemezdi. Ancak empire state binasına en iyi gidiş yolu pegasuslaydı. Zach’ın yanına gittim ve onu okşayarak sohbet etmeye başladım. Biraz sohbetten sonra ise küp şeker yerdirdim. Karnı doyduğunda uçuş için hazırdı. Zach’i hazırladıktan sonra ahırdan çıkardım ve üzerine atladım. Sonra uçmaya başladık. Yolculuk beklediğim gibi hiç güzel değildi. Çok şükür ki empire state binasına çabuk gelmiştik. Yere inince doğruca binanın içine girdim. Karşımda hemen görevli belirdi. Ona küçük bir sözümle derdimi anlattım. Görevli geri çekildiğinde asansöre bindim ve 600. Kata çıkmaya başladım. Burada çalan müzikleri hiç anlamıyordum. Böyle bir müzik zevki nasıl olabilir. Kulaklarımı tıkayarak 600. Kata çıktım. Asansöre indikten sonra hiç etrafı inceleme gereği duymadan olimpos konseyine gittim. Konseye girdiğimde babam Hades dışında kimseyi göremedim. Babam bana dük ik bakıyordu. Hiçbir şey demeden buradan ayrılamazdım. "Merhaba baba. Tanrıça Hestia nerede?" dedim. Babam bana hala kötü bakıyordu. Beni inceledikten sonra "Beni ilk defa görüyorsun ve gördüğüne hiç memnun olmadın değil mi?" diye sordu. "Vay be! Sen karşılaştığın çocuklarını hatırlar mıydın?" diye yanıt verdim. Babamla tartışmanın hiç sırası değildi ama başlamıştık bir kere. Babamla beş dakika kadar daha tartıştıktan sonra konseye Hestia geldi. O bizi durdurmuştu. Bu halimize çok sinirlenmişti. Bana döndü ve "Calvin sen doğru kampa gidiyorsun. Seninle sonra konuşacağız." dedi. Hestia’yı üzmek hiç istemedim ama kabul edip konseyden çıktım ve hızlıca asansöre binip aşağıya indim. Sonra da görevliye bile bakmadan binadan çıktım. Zach beni hazır bekliyordu. Üzerine bindim ve kampa doğru uçmaya başladık.