Son günlerde çocuklarımla ve kampa ilgilenebiliyordum. Üstelik bir sürprizimde vardı. Kampa yepyeni bir çocuğum gelmişti. Tüm çocuklarımın en küçüğü Sabrina… Sarı saçları, mavi gözleri, minik burnu ve yaşıtlarına göre uzun boyu ile babasını hatırlatmıştı bana. Belki de en sevdiğim eşlerimden biriydi. Hades gibi değildi elbette… Özlem hissetmiştim içimden. Fakat bunları da aşmayı öğrenmiştim. Olimpos Konseyinde her zaman ki gibi annemle oturuyordum. Birden Tanrıça bana ışıldayan gözlerle baktı. Anlamıştım, kızım gelmişti. O bizi yalnız bırakırken bende kapıya doğru ayaklanmıştım. Kapı büyük bir gürültü ile açılınca küçük kızımı gördüm. Minicik kızımı… Daha bebekken bırakmıştım onu. Şimdi karşımdaydı. Işıldayan mavi gözleri ile bana bakıyordu. ‘‘Sabrina hoş geldin.’’ Gülümsemem yüzüme yayılmıştı. Beni tanıyacağını umuyordum.