| Yağmurlu Bir Gece. | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Yağmurlu Bir Gece. Cuma Nis. 29, 2011 9:18 am | |
| Gece yatağımda huzursuzca dönüyorum. Kalbimde tek kişi, aklımda tek isim var. Dorianna... Onun kız olduğunu öğrendiğimde başımdan kaynar sular dökülmüş, dünyam başıma yıkılmıştı. Birden bunu hissettiğimi hatırladım. O elleri, bir erkeğin olamayacak kadar güzel ve narin eller. Sevecen gözler, sarı saçlar ve normal boyutlarda bir erkeğe uymayan vücut ölçüleri... Bunu nasıl anlayamadığımı düşünüp kendime kızıyordum. Eğer onun başından beri kız olduğunu anlayabilseydim böyle olmazdı. Neden bütün zorluklar beni bulmak zorundaydı ki? Kendimi haftalarca boşlukta gibi hissetmiştim. Dolphus, yani Dorianna, gelip beni bu boşluktan çıkardığında daha büyük bir sıkıntının içine düşeceğimi kim bilebilirdi ki? Dori'nin kız olduğunu öğrendiğimde yıkılmıştım ve olabildiğince çabuk bir şekilde San Francisco'ya gelmiştim. Kardeşlerimin, kuzenlerimin ne düşündüğü umurumda bile değildi. Sadece buradan uzaklaşmak istiyordum. Olabildiğince uzaklaşmak... Yatağımda dönüp dururken canım sıkıldı ve kalkıp cama gittim. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Saate baktığımda akşam yedi olmuştu. "Gündüz uykuları bana kesinlikle iyi gelmiyor." diye söylendim. Yarasa olup çıkmıştım. Geceleri uyanık kalıyor, gündüzleri ise ölü gibi uyuyordum. Kendimi biraz toparlamam gerektiğini anlıyordum. Depresyon halinden çıkmalı, biraz da olsa insan içine karışmalıydım. Üstüme rastgele bulduğum bir t-shirt ve pantolonumu geçirip dışarı çıktım. Bu soğuk ve yağmurlu havada böylece dışarı çıkmak delilikti. Etrafa bakındığımda birkaç adam ve kadın şemsiyelerini açmış ilerliyorlardı. "Komik..." diye düşündüm. "Bu insanlar kuraklık olunca su için deliriyorlar, tanrılar yağmur yağdırarak onları kutsadığı zamanlarda ise ondan kaçıyorlar." Normal dünyanın sorunlarını bir kenara koyup kendi sorunlarıma dönme vaktimin geldiğini düşündüm. Şu ana kadar her yerim, vücudumun her noktası sırılsıklamdı ve bayağı bir üşüdüğüm gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyordu. Yürüyüşüm büyük caddelerden tenha sokaklara doğru gidiyordu. Kafamı eğip yürümeme rağmen sık sık etrafıma bakıp peşime canavarların düşüp düşmediğini kontrol ediyordum. En son büyük bir binanın önüne geldiğimde bir kişneme duydum, arkasından da ayak sesleri. "Lanet olsun, yine mi canavarlar?" Daha az canavar çekmek için yanıma ne sihirli eşya, ne de silahımı almıştım. Elime orta kalınlıkta bir dal parçası alıp ilerlemeye başladım. Bu bana bile komik geliyordu. Bir dal parçası le canavarla karşı ne yapabilirdim ki? Birkaç metre ilerleyip binanın etrafından dolaşmaya başlayınca bir inşaat demiri gördüm. Eğilip demiri elime aldım. Demir kumlu olsa da teması güven vericiydi. Birkaç adım daha ilerledikten sonra soluk alıp verme seslerini duymaya başladım. Bir canavardan değil, daha çok bir insandan çıkıyor gibiydiler. Yine de tedbirsiz davranmak yapacağım en son şey olacaktı. | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Cuma Nis. 29, 2011 9:40 am | |
| Biraz kafa dinlemek suç muydu? Son yaşananlardan sonra hayattan usanmıştım artık. Kate’in davranışları, diğer kardeşlerimin meraklı telefonları ve kamp… Kampı saymıyorum bile. Herkesin arkamdan türlü türlü dedikoduları beni bıktırmıştı. Hatta bir Afrodit kızının arkamdan ‘Erkekmiş ama ameliyat yaptırıp kız olmuş! Tanrım teknoloji ne kadarda gelişmiş!’ demesi beni öldürüp diriltmişti. Kate’i her ne kadar kandırsam da yanımda olmuştu. Canım kardeşim… Onun gibi birini arasam arasam bulamazdım zaten. Beni değiştirmesi ise başka bir olaydı. Resmen erkek olan imajımı sildi ve beni yepyeni bir kız olarak herkese tanıttı. Artık Dolphus değildim ben, Dorianna’ydım. Dorianna… Herkesin tanıyamadığı ve artık nefret ettiği Dorianna. Kamp müdiremiz Athena bile neye uğradığını şaşırtmıştı. Artık ne yapsam ne etsem insanların güvenini kazanamazdım. Bu acı ile yalnızdım. Yattığım yerden kalkıp üstüme baktım. Giydiğim ince gecelik ile artık eski ben değildim. Güzel, havalı ve çekici Dorianna’ydım. Eskiyi mi özlüyordum? Tabi ki de hayır… Ben böyleydim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kızla kulübeden çıktım. Üstüme geçirdiğim kot pantolon ve beyaz bluz ise elime gelen ilk giysilerimdi. Tabi bu bluzu Kate seçtiği için fazlasıyla açıktı ama neyse…
Dışarı çıkar çıkmaz küçük bir ıslık öttürdüm. Karşımda mavi, sarı ve beyaz tüyleri ile Mindy çıktı. Mavi gözleri her zaman ki gibi parlıyordu. O kamptaki en iyi dostumdu. Canım pegasusum… Kendi seçmişti beni. Yanıma gelip beni yalaması sonra kendini sevdirmesi… Birde cebimdeki şekerleri çalması… Dayanamıyordu beni gibi şeker. İşte benzerlik diye buna derdim ben. Etrafıma baktım ve hemen Mindy’nin üstüne atladım. Kulağına eğilip yavaşça fısıldadım. ‘‘İstediğin yere gidelim küçük dostum. Nereye gitmek istiyorsan oraya…’’ Mindy sevinmiş gibiydi. Birkaç kez kişnedikten sonra havalandı ve gökyüzünde kaybolduk.
…
Yağmurun başlaması bizim için kötü olmuştu. Mindy tüyleri ıslanınca tabi ki uçamazdı. Ani bir iniş ve yağmur altında geçmek bilmeyen o uzun dakikalar… Mindy bile yavaş yavaş huysuzlanıyordu. Binanın yan tarafına saklanmak benim fikrimdi ancak gökyüzü buradan kapkara görünüyordu. Kapkara… Nedense aklıma Marcus gelmişti. Ona ihanet ettiğimi belli eden üzücü bakışlar. Ona ihanet etmemiştim! Sadece saklamam gerek küçük bir sır vardı. Yoksa ister miydim hiç benden uzaklaşmasını? Tersine ona yakın olmak isterdim. Onun o kokusunu içime çekip doya doya sarılmak… Çok mu şey istiyordum? Gözlerimin dolmasına aldırış etmedim. Sakince nefes alıp vermeye başladım. Bu sırada sessizliği bozan Mindy olmuştu. Kişnemeleri artıyordu resmen. Sanki ‘Ben buradayım!’ dercesine kişniyordu. Aklımdaki soru işaretleri de gittikçe artıyordu. ‘‘Şşttt! Sessiz ol Mindy…’’ Pegasus beni dinlemiyordu bile… Son duyduklarım ise ayak sesleriydi. Benim çıkardığım ayakkabı sesleri değildi. Başkasının ayakkabı sesleri… Başımı kaldırıp bakınca bana yaklaşmakta olan gölgeyi gördüm. Kimdi ki bu? Elinde bir şey vardı sanki… yavaş yavaş geriliyordum. ‘‘Dur dedim sana!’’ Tanıdık olan bu ses? Hayır, imkansızdı. Ayaklarım resmen yere sabitlenmişti. Sonunda karanlık yüze duran ışığı görünce şaşırdım. ‘‘Senin ne işin var burada?’’ Gerçekten burada ne arıyordu? Ben kaçmaya çalışırken o durmadan karşıma çıkıyordu. Ah Marcus ah…
| |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. C.tesi Nis. 30, 2011 12:23 am | |
| "Senin burada ne işin var?" Olamaz... Kader Tanrıçaları gerçekten de çok acımasızdı. Karşımdaki kişi... karşımdaki kişi Dorianna idi. Ben olduğum yerde donup kalmıştım sanki. Dorianna karşımdaydı işte; beni kandıran, erkek kılığına girip bana arkadaş gibi yaklaşan Dorianna... Aynı zamanda kalbimin büyük bir kısmını işgal etmiş Dorianna... Sadece ona olan duygularımın çok güçlü olduğunu biliyordum. Ondan nefret mi ediyordum? Hiç sanmam... Karşımda resmen bir "melek" duruyordu. Sapsarı saçları, masmavi gözleri vardı. Beni benden alan kokusunu saymıyordum bile. Teni, dudakları o kadar çekiciydi ki ona hemen oracıkta ona sarılmak için inanılmaz bir istek duyuyordum fakat beni engelleyen şeyler vardı. Ona karşı hissettiğim duyguları bile tam olarak çözememiştim. Fakat ona aşık olsam da, ondan nefret etsem de reddedemeyeceğim bir gerçek vardı; Dori gerçekten çok güzeldi! Ben gözlerimi ona kilitlemiş şaşkın şaşkın bakarken biraz daha yaklaştım. Bu hamleyi benden beklemiyor gibiydi. Yanlış mı yapmıştım acaba? Bir an geri gitmeyi düşündüm ama çok geçti. ”Hey, sanırım sağanak yağmura yakalandık.” Dori “evet” anlamında kafasını salladı. Yüzünden biraz daha aşağılara indiğimde giydiği bluzu gördüm. O da bu yağmurda kısa kollu bir bluzla ortaya çıkmıştı. Ona bir an üzerimdekini vermeyi düşündüm fakat bu onu daha çok hasta edebilirdi. Yağmur hala çok hızlı yağıyordu ve bizi ıslatmaya devam ediyordu. Dori’nin de saçları benimkiler gibi çok fazla ıslanmıştı. Halimize güldüm. Dori beni kandırdıktan sonra ilk kez karşılaşıyorduk ve bu bir kafede, sinemada veya alışveriş merkezinde değildi. Sağanak yağmurda tenha bir sokağın ortasındaydık. ”Sanırım bir apartmanın çatısı altına sığınsak iyi olacak. Bu gidişle zatürre olabiliriz.” dedim. Nazik bir hareketle Dori’nin koluna girip yakınımızdaki ilk apartmana doğru yürüdük. Dori’nin neden koluna girdiğimi ben de bilmiyordum. Yine de ona baktığımda yüzünde bir kızgınlık yoktu. Uzunca bir süre birbirimizden kaçmıştık ve sanırım Kader Tanrıçaları artık bizi birleştirmeye karar vermişlerdi. Binanın altınta tekrar girdiğimizde artık yağmurların çok az bir kısmı bize geliyordu. Tabii bundan ikimiz de rahatsız değildik. Tekrar Dori’yi seyretmeye başladım. Ona açılmalı mıydım?Yoksa buradan kurtulduğumuz anda tekrar birbirimizden kaçacak mıydık? Dori pegasusuyla gelmişti ve pegasus eğitimi alan birisinin dahi bu havada ve bu yağmurda pegasus sürmesi çok zordu. Benim kaldığım otele gidebilirdik belki de... Ama hayır, bunu ona söyleyemezdim. Ne yani, uzun zamandan beri birbirimizden kaçtığımız bir kişiye ”Selam, bu yağmurda burada kalamayız. Haydi benim kaldığım otele gidelim.” mi diyecektim? Hayır, hayır... Mekan seçimini bu defalık Dori’ye bıraksam iyi olacaktı. O da düşünceli düşünceli bana bakarken ben hala büyülenmiş bir şekilde onu izliyordum. | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. C.tesi Nis. 30, 2011 1:06 am | |
| Beni korktuğu bir gerçekti. Gerçekten fazlasıyla korkmuştum. ‘‘Sanırım bir apartmanın çatısı altına sığınsak iyi olacak. Bu gidişle zatürree olabiliriz.” Cümlesini bitirdikten sonra koluma da girmiştim. Garip gözlerle ona baktım ama farkında bile değildi. Yine binanın bir altına girmiştik. Sıkıntıyla üfledim ve biraz dışarı çıkıp havaya baktım. Bir Zeus oğlu yağmuru durduramaz mıydı? Gerçekten berbattı, gerçekten… Şuan evde olup yatağımın içinde olmayı ne kadar çok isterdim. Birazcık uyku ve yorgunluk hissini atmak… Başka bir şey istemiyordum. Yağmurun çıkardığı ses beni hayallere daldırmıştı sanki… Bugünlerde hep hayaller görüyordum. İstemediğim anda bile. Kabuslarım da devam ediyordu. Üstelik daha annemi bile görememiştim. Şimdi de Marc’la yalnızdım. Rahatsız mıydım? Hayır ama bu ortamda onunla bulunmak hoş değildi. Kendimi fazlası ile yalnız hissediyordum. Kate’in aldığı beyaz bluz üstüme yapışmıştı ve kendimi berbat ötesi hissetmemden başka bir şey yapmıyordu. Duvara yaslandım ve derin bir nefes aldım. Saçlarımda berbat durumdaydı. Üstelik şekil alması için ne kadar uğraşmıştım! Sonunda dayanamayıp konuşmaya başladım. ‘‘Bu apartmanın bir bodrumu olmalı. Arka tarafa bakacağım. Yağmur dinene kadar orada saklanabileceğimizi düşünüyorum. Yoksa sel’e kurban olacağız!’’ Bir yandan şakada karıştırıyordum cümlelerime. Marcus’un onayını beklemeden Mindy ile apartmanın arkasına dolaştım. Marc’ın peşimden geldiğini hissediyordum. Neyse ki düşündüklerim doğruydu. Üstelik kilitli de değildi. Zafer kazanmışçasına bir gülümseme ile Marc’a baktım. Neyse ki bodrumun girişinde büyük bir koridor vardı. Mindy’i oraya götürüp biraz şeker verdim. ‘‘Mindy bir şey olursa kişnemen yeter. Ben seni duyarım.’’ Yelesini okşadıktan sonra açık kapıdan büyük bodruma girdim. İçimden bir ses bunun yanlış olduğunu söylüyordu. | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Paz Mayıs 01, 2011 6:10 am | |
| "Bu apartmanın bir bodrumu olmalı. Arka tarafa bakacağım. Yağmur dinene kadar orada saklanabileceğimizi düşünüyorum. Yoksa sele kurban olacağız." Evet, bu iyi bir fikir olabilirdi anca Dori ile bodrumda yalnız kalmak işi biraz bozuyordu sanki. Benim için gerçekten inanılmaz bir akşam olurdu fakat bunu Dori ister miydi? Benimle sırf mecburiyetten bir arada kalmasını istemiyordum. Dori yürümeye başladığında birkaç saniye onun arkasından baktım. Yürüyüşü, düzgün fiziği beni benden almaya yetiyordu. Kendimi istemsizce onu takip ederken buldum. Niye onu takip ediyordum ki? Nedenini anlamaya başlıyordum. Ona olan hislerim artık netleşmeye başlıyordu. Ondan nefret ediyor muydum? Hayır... Onla geçirdiğim her saniyede ona daha çok bağlanıyordum ama onun beni umursamaz halleri bile çileden çıkmama yetiyordu. "Bırak artık bu umutları Marc, senden nefret ediyor işte." diye sessizce mırıldandım. Ona "Dori, seni seviyorum." demeyi her şeyden çok istiyordum. Kararlı olmalı mıydım? Artık bu yükü içimde taşıyamayacaktım. Evet, ona sırılsıklam aşıktım işte. Ne komik, belki de "asla" elde edemeyeceğim dünyalar güzeli bir kıza aşık olmuştum. Onu sevdiğimi şimdi söylemem gerekiyordu. Derin bir nefes aldım ve içimde kalmış son cesaret kırıntılarıyla seslendim. "Dori..." Geri dönüp bana baktığında ise yine dilim tutulmuştu. Lanet olsun! Neden bu her zaman olmak zorundaydı ki? Bir an Dori'nin yüzüne baktım. Güzeldi, çok güzeldi... Ama ben bu güzelliği hak etmek için hiçbir şey yapamıyordum. Hayatım boyunca hiçbir canavardan, hatta çoğu tanrıdan bile korkmadım Dori'ye karşı yanlış bir şey söylemekten korktuğum kadar. Sustum ve başımı öne eğdim. "O" ise birkaç saniye beni süzdü ve tekrar önüne dönüp yürümeye başladı. "Evet Marcus, küçücük bir şansın bile varsa onu da şu anda elinden kaçırdın." Dori ile birkaç dakika daha yürüdüğümüzde bodruma vardık. Fazla rutubetli değildi ama bir hayli üşüyordum. Dori'nin de üşüdüğünü varsaydığım için etrafa bakınmaya başladım. Çok güzel, bir yatak vardı burada. Ama sadece bir tane... Bir tane de battaniye buldum. Kader Tanrıçaları bize bugün gerçekten de acımıyorlardı. Dori ile beraber mi oturacaktık? Yatma fikrini aklımdan bile geçiremiyordum. Yüzüne dahi bakamadığım kızın yanında nasıl yatacaktım ki? O an yapılabilecek son ve en aciz lafları söyledim. "Şey, Dori... İstersen ben gidebilirim. Rahatsız olmanı istemem de..." | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Paz Mayıs 01, 2011 6:58 am | |
| Sözleri beni şaşırtmaya yetmişti. ‘‘Şey, Dori... İstersen ben gidebilirim. Rahatsız olmanı istemem de...’’ Dilim tutulmuştu. Şaşkınlıkla ona baktım ve gülümsedim. ‘‘Saçmalama… Neden senden rahatsız olabilirim ki? Biz eski dostuz.’’ Cümlemin sonunda da göz kırpmıştım. Sadece rahat olmasını istiyorum. Mutlu olmasını, gülmesini… Eskisi gibi kahkaha atmasını özlemiştim. Bodrum da sadece bir yatak vardı. Uykumda yoktu aslında… Büyük ihtimalle orada yatması için Marc’a ısrar edecektim. Her ne kadar centilmen gibi davranmaya çalışsa da beni dinleyeceğini biliyordum. Tam yastık aramaya başlarken bir ses duydum. Bu ses nereden geliyordu? Arkamı dönüp baktığımda Marc’ın sevimli suratı bile karşılaştım. Parmak ucunda sakince Marc’ın yanına gittim. Yüzümü ona dönmeden konuşmaya başladım. ‘‘Bir ses geldi. Sende duydun mu?’’ Marc’tan ses gelmeyince başımı çevirdim. Tabi dilimin tutulması da bir oldu. O kadar yakındı ki… Gözlerimi üzerinden alamıyordum. Derin gözlerinden… Küçük burnundan ve dolgun dudaklarından… İşte o sırada etrafımızda bir şeylerin olduğunu hissettim. Bunlar dragonlardı. Peki yanımızda onları alt edecek bir şeyler var mıydı? Ah lanet olsun ki hayır! Bu kadar büyük bir depoda başka neler vardı çok merak ediyordum. Etrafıma bakınırken eski püskü bir sandalye gördüm. Gözlerimin parladığını hissediyordum. Zaman kaybetmeden sandalyenin yanına gidip ayaklarından birini kırdım. ‘‘Eh siz istediniz o zaman küçük yaratıklar!’’ Gözlerimin komik olduğunu bildiğim halde dragonlara saldırmaya başladım. Kesinlikle onları alt etmemiz gerekiyordu. Yoksa yorgun düşecektim. Hem de fazlasıyla… | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Salı Mayıs 03, 2011 4:45 am | |
| "Saçmalama... Neden senden rahatsız olabilirim ki? Biz eski dostuz." Dost mu? İşte bugün kesinleşen hislerimi belki de yıkacak cümleydi bu. Onunla eskiden dosttuk ama o zaman Dori'nin kız olduğunu bilmiyordum. Ona karşı hissettiğim şeyleri artık anlayamıyordum. Seviyor muydum? Kesinlikle... Aşık mıydım? Hiç kuşku yok... Fakat o beni sadece eski bir dost olarak görüyordu. Şimdiki adımım ne olmalıydı? Ondan uzaklaşmalı, hatta kendimi tamamen soyutlamalı mıydım, yoksa aksine daha çok mu yakın olmalıydım? Ben bunları düşünürken Dori bana seslendi. "Bir ses geldi. Sen de duydun mu?" Ben düşüncelerimden sıyrılırken birkaç saniye için sessiz kaldım. Dori yüzünü bana döndüğünde ise büyülenmiştim. Birbirimize çok yakındık. Onun nefesini dahi hissediyordum. Altın sarısı saçları omuzlarına dökülüyordu. Gözleri ve dudakları bile beni benden almaya yetiyordu. Ona sarılmamak için kendimi o kadar çok zorluyordum ki... "Bir hamle yapmalıyım. Eğer böyle durmaya devam edersem hayatımın aşkını kaçıracağım." Tam o anda etrafımızdaki drakonları gördüm. Ani bir refleks hareketiyle Dori ile sırt sırta verdik. Dori aniden gidip bir sandalyenin ayağını kırdı ve drakonlara saldırdı. Lanet olsun, bu kızın amacı neydi? Küçük bir tahta ile mızraklı ve kılıçlı drakonlara karşı ne yapabilirdi ki? "Dori!" Şimşek hızına ulaşıp Dori'nin saldırdığı drakona tekmeyi indirdim. "Lütfen, lütfen bunu bir daha yapma." Drakonun kılıcını Dori'ye verdim. Tekrar sırt sırta verdiğimizde "Acaba sevdiğim kız ile ölmek nasıl bir duygu olacak?" diye düşünmeden edemedim. Canavarlar üstümüze saldırdığında hala Dori ile sırt sırta vermiş duruyorduk. Onu hiç savaşırken görmemiştim fakat gerçekten iyi savaşıyordu. Benim silahım olmamasına rağmen onu savunmak için her şeyi yapacaktım. Dori iki tane drakonu biçtikten sonra seslendim. "Hey, bir silah da bana uzatsan?" | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. C.tesi Mayıs 07, 2011 2:07 am | |
| Fazlasıyla tehlikeli işler yaptığımı biliyordum. Marc benim için endişelenmişti sanki ya da bu küçük bir hayaldi? He neyse… Kafamda kendi kendime bir şeyler canlandırmak istemiyordum. Tek isteğim şu lanet canavarlara saldırmaktı. Ben birkaç tanesini gebertirken Marcus’un bana doğru seslendiğini duydum. ‘‘Hey, bir silah da bana uzatsan?’’ Gülümseyerek ona baktım ve yerde duran kılıçlardan birini ona fırlattım. Göz kırptıktan hemen sonra işime döndüm. Önümde bana sinirle bakan birkaç drakon duruyordu. Sessizce birkaç küfür fısıldadım. Bunu duymuş gibi hepsi bana saldırmaya başladı. Eh ben boş durur muyum? Kılıç eğitimi hiç görmemiştim ancak oldukça usta gibiydim. Bu beni şaşırtmıştı tabi… Keşke Beyaz İnci burada olsaydı. Kesinlikle hepsini öldürmüştüm. Karşımda duran iki drakonu da yere serince etrafa baktım. Oldukça az kalmışlardı. Bağırarak dışarıdaki fırtınanın sesini bastırmaya çalıştım ancak pek mümkün olmamıştı. ‘‘Az kaldı Marc. Haydi şu lanet yaratıkların işini çabucak bitirelim.’’ Hayal meyal Marc’ın kafasını salladığını hissettim ve diğer canavarlara saldırdım. Marc’a borçlu olacaktım. O benim hayatımı kurtarmıştı. Belki bir gün bende onun hayatını kurtarabilirdim. Hayal ettim ve gülmeye başladım. Eminim ki drakonlar bile deli olduğumu sanmıştır. | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Salı Mayıs 17, 2011 8:34 am | |
| Canavarlar sonunda bittiğinde ben de bitmiştim. Canavarları öldürürken doğru düzgün silahımı olmadığı için çok zorlanmıştım. Olsun, umurumda bile değildi. Dori'ye baktığımda sadece hızlıca soluk alıp veriyordu. Yaralanmadığını gördüğümde bedenime bir rahatlama hissi yayıldı. "Bugün buradan çıkmamız mümkün değil. Eğer buradan çıkarsak muhtemelen tekrar canavar saldırısına uğrarız ve benim seni kaybetmeye hiç niyetim yok." Bunları söylerken doğrudan Dori'nin muhteşem gözlerine bakıyordu. Gözleri o kadar güzeldi ki bakmaya doyamıyordum. Yavaşça ona doğru yaklaştım. Artık nefeslerimizi bile hissedebiliyorduk. Ona bu kadar yakınken bile çok fazla uzaktaymış gibi hissediyordum. Hemen dibimde duran, nefesini bile hissedebildiğim yüz sanki benden milyonlarca kilometre uzaktaydı. Yoksa değil miydi? Beynime dolan düşüncelere bir anlam veremiyordum. Onu istiyordum, hem de her şeyden daha fazla. Peki o beni istiyor muydu? İşte bunu bilmiyordum; fakat bilmek için birçok şeyi feda edebilirdim. "Kaderler çok acımasızlar." diye düşündüm. "Aşık olduğum, her şeyden çok sevdiğim kız karşımda duruyor ve onun benim hakkında ne düşündüğünü bile bilmiyorum." Dori ne ifade ettiğini anlamadığım gözlerle bana bakıyordu. Şimdi ne yapmalıydım peki? Birkaç saniye daha Dori'den tepki almak için bekledim; fakat ikimizin de mimikleri dahi oynamıyordu. İçimi çekip arkamı döndüm ve bodrumu araştırmaya koyuldum. "Evet, burada bir yatak var ve bir çift de yastık. Sanırım beş altı tane de battaniye olabilir. Ne dersin, bu gecelik bize yeter mi?" "Bize" sözcüğünü vurgulayarak söylemiştim çünkü bu akşamı beraber geçirecektik. Hayatımın "enleri" arasına girecek bir gece olacağından emindim; fakat hayatımın "en güzel" gecesi mi olacaktı, yoksa "en berbat" gecesi mi olacaktı? İşte burasını hiç bilemiyordum. | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 11:46 am | |
| Canavarların artık olmaması beni rahatlatmıştı. Tek bir sorun hariç her şey harikaydı. Burada kapalı kalmıştık! Evet, en çok korktuğum nedenlerden biriydi. Burada yalnız başımıza olduğumuz için duygularımı saklayamamaktan korkuyordum. Kendimi ele vermek… Ah Tanrım! Yüce Zeus aşkına… Ne yapacaktım ki ben? Marc’ın sesi ile kendime geldiğimde şaşkınlıkla etrafa bakıyordum. ‘‘Evet, burada bir yatak var ve bir çift de yastık. Sanırım beş altı tane de battaniye olabilir. Ne dersin, bu gecelik bize yeter mi?’’ Herhalde yeterdi bize… Gözlerimi hızla kırptığım için kendime gelememiştim. Bana doğru bakan Marc’ı görünce kıpkırmızı kesildiğimi hissettim. Başımı yavaşça salladım ve etrafa bakınmaya başladım. Belki ev sahipleri buraya birkaç eski giyecek atmış olabilirdi. Üzerimde bulunan kirli ve ıslak kıyafetlerden biran önce kurtulmak istiyordum. Neyse ki bir kolinin içinde giysi bulmuştum. Oldukça bol beyaz bir gömlek ve bacaklarımı fazla gizleyemeyen bir şort… Tamam, bunlar fazla açıktı ancak elimden bir şey gelmezdi. O sırada Marc’ın da kendine göre bir şeyler aradığını fark ettim. Bodrum katı geniş olduğundan gerilerde bir yerlerde Marc fark etmeden giyinebilirdim. Öyle de yapmıştım zaten. Tam tahmin ettiğim gibi giydiklerim fazlasıyla büyüktü. Geri döndüğüm de Marc’ın gülümseyerek bana baktığını gördüm. Ellerimi belime koyarak kaşlarımı çattım. ‘‘Ne var yani, çok mu berbatım?’’ Gömlek içimi gösteriyor olabilirdi ama neyse ki siyah iç çamaşırlarım sağlamdı. Şort… Tamam o kesinlikle kısaydı ve kamptaki erkekler burada olsaydı hepsi ölebilirdi. Marc hariç… Şahsen bana bir şeyler hissettiğini sanmıyordum. Sinirini çıkarmak için ilgileniyor olabilir. Doğru mu? İkilemler arasında kalmış bir vaziyette Marc’ın yüzüne bakmaya devam ettim. | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 12:03 pm | |
| Dori etrafa bakınıp giyecek bir şeyler ararken onun ne giyeceğini düşünüyordum. Vücut hatlarını belli eden bir pantolon mu, yoksa bol bir eşofman mı? Yüce Zeus aşkına! İkinci şıkkı tahmin etmek bile istemiyordum. "Bari biraz sürpriz olsun. Ben de kendime giyecek bir şeyler arayayım. En azından zatürre olmam." diyerek aramaya başladım. Dori bir şeyler bulmuşa benziyordu; fakat ne yazık ki bana göre bir şeyler yoktu. Birkaç dakika sonra Dori'nin ayak seslerini duyunca hemen yanına gittim. Zeus aşkına! Dori üzerine neredeyse içini gösterecek kadar bol bir gömlek giymişti. Giydiği şorttan bahsetmek bile istemiyordum. Gözlerimi kaçırmak istiyordum; fakat kaçıramıyordum işte! Son çare olarak işi komediye vurabilirdim çünkü hislerimi ancak bu şekilde saklayabileceğimi düşünüyordum. Gülümsüyordum ve Dori'ye bakmaya devam ediyordum. Dori'nin yüzü kırmızıya yakın bir renk almaya başlıyordu ve sanırım biraz da utanmıştı. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp "Ne var yani, çok mu berbatım?" Yüzümdeki gülümseme daha da büyüyordu ve Dori her geçen saniye yüzüme daha da şaşkın bakışlar atıyordu. "Hayır, sadece... Sadece o kadar güzelsin ki..." Artık bunu saklayabileceğimi düşünmüyordum. [i]"Artık bıktım, her şeyi oluşuna bırakacağım. Bakalım kaderler bizim için ne oyunlar hazırlamışlar. "Neyse, seni bilmiyorum; fakat benim çok uykum geldi. Yatma vakti, hazır mısın?" Bunu öyle bir söylemiştim ki kendime bile inanamıyordum. Dori kafasını salladı ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladık. Yatağın yanına geldiğimizde prosedürü uygulayarak "Önden bayanlar..." dedim ve gülümseyerek Dori'nin önünden çekildim. Dori yatağa uzanıp battaniyeleri üzerine çektiğimde kendi üstüme baktım. Her yanımdan su damlıyordu. İç çamaşırıma kadar ıslanmıştım. Dori'ye rezil olduğumu biliyordum; fakat böyle mi yatacaktım yani? Dori de bakıyordu ve ona belki de bu gecenin en can alıcı sorusunu sordum. "Şey, ben böyle mi yatacağım?" | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 12:22 pm | |
| Sözleri sayesinde ağzım bir karış açıkta kalmıştı. Kafamı yavaşça ona doğru çevirdim ve şaşkınlığımı gizlemek istemezcesine gözlerimi gözlerine diktim. ‘‘Şaka yaptığını falan mı sanıyorsun Marc?’’ Aslında güçlü kaslarını her zaman görmeye istekliydim fakat böyle bir durum da imkansızdı. Ne yani, çocuk ciddi ciddi soyunup yanıma mı yatacaktı? Ah hadi ama dostum şaka yapıyorsun. Ben onun böyle ıslak olmasına da alışığım, nasılsa su çocuğuydum. Su etrafımda olursa o kadar rahat olurdum. Hala yüzüme şaşkın şaşkın baktığını görünce cevap verdim. ‘‘Böyle yatmak ikimiz içinde uygun Marc, hem sorun yok. Ben Amphitrite kızıyım, hatırladın mı? Kısa zamanda benim sayemde kurursun.’’ Gülümsedim ve tekrar başımı çevirerek yatağa gömüldüm. Arkamdaki örtünün yavaşça hareketlendiğini hissetsem de kıpırdamadım. Özenle duruyordum. Sonunda ikimizde sessiz kalmıştık. ‘‘Eee?’’ Sessizliği bozan Marc olmuştu. Hiçbir cevap vermedim onun yerine engel olamadan ağzımdan çıkan ilk cümleyi anlamaya çalıştım. ‘‘Çok soğuk.’’ Marc boğuk bir kahkaha attıktan sonra kolları ile belimi sardı. Bana sarılmıştı. Sıcacık ıslak bedeni, kendi bedenime değiyordu. Resmen bir güç akımı hissetmiştim sanki. Bu elektrikten daha da fazlasıydı. İstemsizce yüzümü Marc’a doğru döndüm. Burun buruna geldiğimiz anda istemsizce gülümsedim. Kızarmış mıydım ki? Ben belki uzaklaşırım diye tahmin ediyordum ancak o daha da sıkıca sarılmıştı bana. Nefes alışverişlerini yüzümde hissediyordum. Yağmur gibi kokan o mükemmel nefesi yüzüme çarpıyordu. Yağmurdan ıslanmasına rağmen üzerindeki o toprak kokusunu saymıyorum bile… | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 12:35 pm | |
| "Şaka yaptığını falan mı sanıyorsun Marc?" derken bile gözlerini vücudumdan alamıyordu. Aslında söylediğimi yanlış anlamıştı; fakat pek de umurumda değildi. Aslında kastettiğim şey kurulanmam gerektiğiydi. "Böyle yatmak ikimiz için de uygun Marc, hem sorun yok. Ben Amphitrite kızıyım, hatırladın mı? Kısa zamanda benim sayemde kurursun." Evet, mantıklı bir tespitti. İkiletmeden Dori'nin yanına yattım. Benim yüzüm onun sırtına dönüktü. O ise bana arkasını dönmüştü. "Sanırım bana güvenmiyor. Eh, bir yere kadar haklı olduğunu da inkar edemem." Sessizlik arttıkça konuşma ihtiyacı hissediyordum. Kim uyuyacaktı ki, böyle bir gecede nasıl uyuyabilirdim? "Ee?" Öyle bir andaydık ki ağzımdan sadece bu anlamsız sözcükler çıkmıştı. Dori birkaç saniye durakladıktan sonra "Çok soğuk." dedi. Soğuk mu? İşte tam da ihtiyacım olan şeydi bu. Yavaşça Dori'nin beline sarıldım. Islak bedenim onun yumuşak cildine dokunduğunda hayatımda hissettiğim en güzel duyguları o saniyede yaşamıştım bile. Dori şaşkınlıkla arkasına döndü ve gülümsedi. Onun da mutlu olduğunu biliyordum. Birbirimize söylemesek bile mutluyduk ve bunu kimsenin bozmasına izin vermeyecektim. Dori'yi kollarım ile daha sıkı bir şekilde sardım. Nefes alış verişlerini hissedebiliyordum ve bu bana çok ayrı bir haz veriyordu. Bu, benim hoşuma gittiği kadar onun da hoşuna gidiyordu. "Sen benim için çok değerlisin Dori, bunu biliyorsun değil mi?" Bunları söyledikten sonra Dori'nin yüzüne düşen saçlarını arkaya doğru ittim. Bodrum katında olsak bile yağmur sesleri duyuluyordu ve bu da ortama ayrı bir hava katıyordu. "Böyle bir günde karşılaşmamız ne kadar garip değil mi, peki sence bu bir rastlantı mı?" Dori'nin konuşmasına izin vermeden parmağımı onun sıcak, kırmızı ve dolgun dudaklarına götürdüm. "Bu güzel günde, bu kaderlerin bile bize acıdığı günde... " Sözlerime devam etmek için onun yüzüne bir kez daha derin derin baktım. O kadar güzeldi ki bana cesaret vereceğime konuşmamı engelliyordu çünkü ona sonsuza kadar bakmak istiyordum. "Hayır Marcus, konuşman gerek. Bu iş bu gece bitmeli!" Yutkunup sözlerime devam ettim. "Bu kaderlerin bile bize acıdığı günde, benim ile çıkar mısın?" Ağzımdan dökülen bu sözlere ben bile inanamıyordum. Dori de şaşkınlıkla bana bakıyordu. Burunlarımız şimdi birbirine değiyordu ve ikimiz de bundan rahatsızlık duymuyorduk. | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 12:45 pm | |
| İşte her şey oluyordu. Her şey bir açıklığa kavuşuyordu. ‘‘Bu kaderlerin bile bize acıdığı günde, benim ile çıkar mısın?’’ Adımını atmış ve işini tamamlamıştı. Sakince gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. En başından beri aşık değil miydim ona zaten? Kömür gibi gözlerine, bembeyaz tenine, rüzgar estikçe dalgalanan saçlarına… Hele o minik burnu ve dolgun dudaklarına ne demeliydi? Erkek olarak tanındığım için elimden bir şey gelmiyordu. Peki ya şimdi? Aşkını bana itiraf etmişti. Şaka değildi ve gerçekti. Ellerimi ıslak tişörtünü değdirdim ve gözlerimi açtım. Gülümsemem yüzüme yayılmıştı. Galiba bir şeyler söylemem gerekiyordu. Yağmur eşliğinde sesim melodi gibi çıktı. ‘‘Zeus oğlu Marcus Carter… Seninle çıkmayı istiyorum. Ömür boyu, hatta ölene kadar sana ait’im.’’ Ona aittim. Sol elim ıslak göğsünde dururken sağ elim çoktan saçlarına karışmıştı bile. İlk önce burnuna küçük bir öpücük kondurdum. Daha sonra boynuna ve yanağına… Yüzüne bakmak için geri çekildiğim de gözlerindeki muzip ifadeyi gördüm. Dayanamayıp dudağına minik bir öpücük kondurdum. Onu mutlu etmeyi seviyordum. Üstüne üstlük bende mutlu oluyordum. Üstelik şunu da fark etmiştim. Onu öpmeye doyamıyordum. Dudaklarının tadı çilek gibiydi. Tekrardan yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Bu sefer ki öpücüğüm daha uzun ve sertti. Elleri bedenimde hareket ediyordu. İlk öpücüğüm, ilk aşkım… Bu geceyi unutabileceğimi sanmıyordum. | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 12:57 pm | |
| "Zeus oğlu Marcus Carter... Seninle çıkmayı istiyorum. Ömür boyu, hatta ölene kadar sana ait'im." Bu sözcükler benim için sanki bir dua kadar kutsaldı. Ellerini saçlarımda gezdirmeye başladığında "Aşık olduğum kız ile baş başayım, müthiş bir gecedeyiz... Bir erkek daha ne isteyebilir ki?" Fazla gülmesem bile yüzümdeki ifadeden, gözlerimin parlayışından bile Dori'nin beni anladığını biliyordum. Dori'nin dudakları vücudumda gezinmeye başladığında ise bu dünyada belki de bir defaya mahsus olan "anın büyüsü"nü yaşıyordum. Dori'nin dudakları ilk önce burnumun üstünde sonra da boynuma ve yanağıma kondu. Şuan hiçbir hareket yapmıyordum çünkü bu mutlu anın bozulmasını istemiyordum. Dori en son da dudaklarıma bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilip bana baktı. Yüzlerimiz tekrar birbirine yaklaştığında ikimizin de teni sanki sıcaktan yanıyordu. Bu seferki öpüşme uzun ve sert olmuştu. Ellerimi ilk önce Dori'nin sırtına koydum ve okşamaya başladım. Sonra da sırtından yavaş yavaş aşağılara iniyordum. Duygular bedenime ve beynime akın ediyorlardı. O kadar terlemiş ve sıcaklamıştım ki sanki bir daha o bitip tükenmek bilmeyen yağmurun altına girmiştim. Uzun süren bir öpüşmeden sonra üzerimde tişörtü çıkardım. "Çok sıcakladım ve sanırım buna ihtiyacım olmayacak." Dori sadece gülümsemekle yetindi. Artık bütün ruhumuz ve bedenimizle birbirimize aitti. Bizi ayırmaya hiçbir şeyin gücü yetmeyecekti. | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 1:06 pm | |
| O kadar terlemişti ki tişörtünü bile çıkartmıştı. Utanmasam üstümüzdeki battaniyeleri bile atacaktım. Öpüşmemiz hala devam ediyordu. Ara sıra nefes alıp verme ihtiyacı da duyuyordum tabi. Bir erkeğe göre fazla kaba olmayan ellerini vücudumda gezdirmesi o kadar hoşuma gidiyordu ki böyle bir duyguyu daha önce hiç yaşamamıştım. Yavaşça bedenimi göğsüne yasladım ve dudaklarımı dudaklarından ayırmaya çalıştım. Ancak hiç niyeti yok gibiydi. En sonunda dizlerimin üstünde durup dağılmış olan sarı saçlarımı karıştırdım. Marc’ın dudakları ise kıpkırmızıydı. Utanç içinde dudaklarımı ısırdım. ‘‘Umarım canını acıtmamışımdır.’’ Neredeyse mutluluktan kahkaha atacak gibiydi. Ellerim yavaşça şortuma doğru kaydı. Hiç uğraşmadan tek seferde çıkardım. Gömleğimin düğmelerini açacaktım ki Marc o görevi üstlenmiş gibi yardım etmeye başladı. Gerçekten de burası fazla mı sıcak oluyordu? Tekrar Marc’a sarıldığımda adeta kendimden geçmiştim. Sanki bir şişe kırmızı şarap bitirmiştim. Öpücüklerin arasında nefes alıp vermeyi kesmiş neredeyse kahkaha atıyordum. Onunla geçirdiğim her saniye benim için o kadar değerliydi ki… Maalesef ona doyamıyordum. Bedenine, ruhuna… O bambaşka bir şeydi. Farklıydı. İnsan olduğunu düşünmüyordum. Bazen farklı bir tür olduğunu sanıyordum. Ancak o da benim gibi bir melezdi. Kalbimi çalan o yakışıklı melez… | |
|
| |
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Çarş. Mayıs 18, 2011 1:28 pm | |
| Uzun öpüşmemiz devam ediyordu ve duracak gibi de değildi. Neden yaptığını bilmiyordum; fakat dudaklarını benimkilerden ayırmaya çalıştı. Benim ise bırakmaya hiç niyetim yoktu. Onun canını yakmadan birkaç saniye daha dayanmaya çalıştım; fakat başaramadım. Dori kalktı ve saçlarını topladı. O an fark ettim ki dudaklarım resmen yanıyordu. Hem sıcaktan, hem de acıdan... Buna ne demeliydik peki? Hayvani duygularımızı dışarıya mı vuruyorduk yoksa. Umurumda bile değildi. Sadece Dori ile birlikteydik ve birbirimizi bırakmayı da hiç düşünmüyordum. Dori utanç içinde dudaklarını ısırdı. Bu hali bile onu çok çekici gösteriyordu. [color:8373=98AFC7]"Umarım canını acıtmamışımdır." Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Konuşmamıştım çünkü konuşmak bu anın büyüsünü bozabilirdi. Kafamı iki yana salladım ve gecenin en büyük şokunu yaşadım. Dori şortunu bir hamlede çıkarmıştı ve ben sadece onun yüzüne bakakalmıştım. "Bugün bir hata yapabiliriz. Bunu gerçekten yapmak istiyor muyum peki?" Kendi içimdeki hesaplaşmaların bu güzel geceyi mahvetmesine izin vermeyecektim. "Umurumda değil. Eğer bir hata yapacaksak bunu Dori ile, bu gece yapacağım!" Dori'ye döndüğünde zaten kendisine bol gelen ve pek bir işe yaramayan gömleğini çıkarmak ile meşguldü. Ona "Sıra bende!" der gibi bir bakış attım ve Dori'nin gömleğini çıkarmaya koyuldum. Dori'nin gömleğini çıkardığımda ise tekrar birbirimize sarılmıştık. Bu seferki öpüşmeler diğerlerinden çok daha vahşi ve sertti. Biraz önce çekingen olan ben, şimdi ise Dori'nin neredeyse üstüne gidiyordum. Vücutlarımızın her birleşmesinde, her öpücükten sonra bedenime ayrı bir haz yayılıyordu. "Bunun bu gece olması gerekiyordu Marcus. Bunun bu gece olması gerekiyordu..." Her şeyi akışına bırakalı çok olmuştu ve şuan sadece anı yaşıyordum. Öpüşmekten artık dilim ve dudaklarım iş görmez bir hale geldiğinde kafamı biraz geri çektim. Gözlerimiz hala birbirine kenetlenmişti ve ikimiz de bu anın bitmesini hiç istemiyorduk. "Bitmesin o halde!" Sıra bendeydi ve Dori'nin dudaklarına bir öpücük kondurdum. | |
|
| |
D. Juliet Sera Châtillon Hera'nın (manevi) Çocuğu
Mesaj Sayısı : 758 Kayıt tarihi : 14/04/11
| Konu: Geri: Yağmurlu Bir Gece. Cuma Mayıs 27, 2011 10:26 am | |
| Fazla ileri gitmiştik galiba? Yavaşça kendime gelerek ittirdim Marcus’u. Elbette yavaş bir ittirişti, kıyamıyordum bile ona. Gözlerimi tavana dikip baş dönmemin durmasını diledim. Ah Tanrım, ne yapıyordum ben böyle? Kate’in asla öğrenmemesi gerekiyordu. Beni kesinlikle öldürürdü! Etrafa bakınca giysilerim çevrede olduğunu gördüm. Yavaşça yattığım yerden doğrulara üstümü giyindim. Marcus’un şaşkınlıkla beni izlediğini biliyordum. O sormadan ben cevaplayacaktım sadece. ‘‘Bence aşırı hızlı gittik Marc. İlişkimizi ağırdan almak istiyorum. Umarım sana da uyar.’’ Yüzüme de ufak sevimli bir gülümseme kondurdum. Bu gülümsemeye karşı koyamayacağını düşünüyordum ve biliyordum. Yavaşça etraftaki eşyaları toplayarak Marcus'a fırlattım. Bir ara belimden tuttuğunu hissettim. Hemen kahkaha attım tabi. Galiba birbirimizi bulmuştuk. Öyle miydi? Ah evet kesinlikle… Bundan emindim. Biz birbirimiz için yaratılmıştık! Saatin fazla geç olduğunu düşünerek kendimi tekrar yatağa attım. Uzunca bir sohbet edecektik galiba. Sohbetlere bayılırdım! | |
|
| |
| Yağmurlu Bir Gece. | |
|