Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Lanetli Öpücük...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Lanetli Öpücük... Empty
MesajKonu: Lanetli Öpücük...   Lanetli Öpücük... Icon_minitimeÇarş. Nis. 27, 2011 7:21 am

Havada sürekli gök gürlüyordu. Yağmurlar sürekli dökülüyor, okyanuslar taşıyordu. Sürekli depremler oluyordu. Hava tamamen karanlık bulutlarla kaplanmıştı. Yolunda olmayan düzeni bozan bir şeyler vardı.
***

Çalar saat hızlıca çalmaya başladı. Yorganların üst üste bindiği ve tepeleme bir yığın oluşturan yatakta kıpırdanmalar yaşandı. Yatakta boylu boyunca bir kız uzanmış, rüyalar aleminde turlar atıyordu; tabii çalar saat çalana kadar. Hızlıca gözlerini açtı. Daha çok uykusu vardı, geri yatmak istedi; ama okul denen anlamsız şeye gitmek zorundaydı. Çalar saat ısrarla çalarken sonunda dayanamadı ve çalar saati durdurdu.

Yatağından hızlıca kalktı. Uyanmıştı bir kere, daha fazla zorlamasına gerek yoktu. Yine her zamanki garip rüyalarından birini görmüştü. Anlamlandıramadığı garip rüyalarına artık takmıyordu zaten. Onlarda yaşamın bir parçasıydı sonuçta, tabii onun biraz daha farklıydı; ama çok da umursamazdı.Hızlıca yatağından kalktı ve banyoya koştu. Banyoda bulunan radyosunu açtı ve üzerindeki kıyafetleri hızlıca çıkarıp attı. Ardından küvetin içine atladı. Sular küveti tıkamaya başlarken çok eğlendiği her yerinden belliydi.

“Pearl, kalktın mı?” diye bir ses geldi içeriden. Küveti doldurmakla meşgul olan Pearl, bu sesi biraz geç duyabildi. “Kalktım, yıkanıyorum.” Diye annesine cevap verdi.
“Zaten hep yıkanıyorsun, bir gün de geç yıkandığını görsem şaşıracağım.”
“Heeyy. Yıkanmak güzeldir. Temizlik her insanın ihtiyacıdır. Bence sen daha çok yıkanmalısın.” Diye içeriye doğru bağırdı ve yıkanmasına geri döndü.Müzik kulaklarını doldururken su tamamen küveti doldurmuştu. Hızlıca musluğu kapattı ve banyo köpüklerini dökmeye başladı. Sarı ve kabarık saçlarının uçları ıslanmaya başlamıştı. Suyun verdiği his çok tatlıydı.

Pearl, on altı yaşında diğer insanlardan daha farklı olan bir kızdı. Kendine has özellikleri vardı. Öncelikle diğer hiçbir insana benzemiyordu. Sürekli okullar değiştiriyor. Durduğu yerde uzun bir süre kalamıyordu. O, diğer herkesten farklıydı. Evet, bir insandı sonuçta; ama o kendini buraya ait değilmiş gibi hissediyordu. Bir şeyler sürekli ters gidiyordu; ama artık umursamıyordu. On altı yaşına gelmişti. Artık çevresinde olan karışıklıkları bastırabilmeyi öğrenmişti. Kim bilir? Belki de böyle yaşaması gerekiyordu.

Mavi gözlerini baloncuklu sulara dikti genç kız. Suyun içindeyken aslında ne kadar harika olduğunu düşündü. Her zaman kendini suyun içinde daha iyi hissederdi. Her su tanesi gözeneklerine nüfuz ettiği zaman kendini arınmış gibi hissederdi. Altıncı sınıftayken bir keresinde diğer çocuklar Pearl’ın kafasını klozete sokmuşlardı. Ardından ne olduğunu anlayamayan Pearl, klozetten hızlıca çıkıp hepsini dövmüştü. O günü her hatırladığında çok eğlenirdi. O kadar gücü nereden bulmuştu, hala anlamıyordu.Küvetinde uzunca bir süre yıkandı sarı saçlı mavi gözlü genç kız. Vücudunu suda bir balıkmışçasına hareket ettirip banyosunu bıraktı. Daha saatlerce suda durabilirdi; ama okula gitmesi gerekiyordu.

Bornozunu giydi ve saçlarını kurutmaya başladı. Sudan çıkar çıkmaz yeniden suyun özlemini çekmeye başlamıştı. Su olmasaydı neler yapacağını bilmiyordu. Hızlıca kıyafetlerini giymeye başladı. Altına bir kot pantolon geçirdi. Üstüne de dolabından hızlıca çektiği mavi bir tişört geçirdi. Mavi gözlerine biraz makyaj yaptıktan sonra çantasını alıp kapının önüne gitti. Annesi yanına gelmişti.Kapıdan çıkmadan önce annesi yanına gelip ona kocaman bir öpücük kondurdu. Babası uzun zaman önce ölmüştü. Annesi uzun zaman Pearl’a tek başına bakmıştı; ama iki sene önce genç bir doktorla evlenmişti annesi. En başta bayağı yabancılık çekse de annesinin evlendiği adamın çok da kötü biri olmadığını fark etti. Üvey babası da içeride kahvaltı ediyordu ve içeriden Pearl’a seslendi.“Hoşça kal Pearl, iyi dersler.”

“Teşekkürler Mathew.” Diye seslendi. Asla soy adla insanlara hitap etmezdi. Ne anlamı vardı ki? Aynı soy ada sahip bir sürü insan vardı; ama isim o kişiyi özelleştirirdi. Aynı zamanda baba falan demeyi de uygun görmezdi. Ona bu olay çok saçma gelirdi.Koşa koşa okula gitmeye başladı. Otobüslerde tıkılı kalamazdı. Her otobüse bindiği zaman bir yerde tıkılı kaldığı için bacaklarını sektirirdi. O dar alanda sürekli aynı duramazdı. Hiper aktivite bozukluğu vardı ve özellikle sıkışık alanlarda dayanamıyordu. Sürekli kıpırdanırdı. Bir yede sabi duramazdı. Bu yüzden beden derslerini ayrı olarak çok severdi.

Yolda giderken havadaki okyanus kokusunu dersin derin içine çekiyordu. Kulaklarına kulaklığını taktı ve koşmaya devam etti. Müzik, kulaklarını doldururken, gerçekten eğleniyordu. Birden omzu birisine çarptı. Hafif bir şekilde sendeledi. Çarpanın kim olduğuna bakmak için arkasını döndü; ama çarpanın acelesi var gibiydi, çünkü koşuyordu. Pearl umursamadan koşusuna devam etti. Okula çok fazla kalmamıştı. İnsan kalabalığının içinde de bu farklı halinin göze çarpmadığını düşünüyordu. Oysa çok yanılıyordu. Dört bir tarafı bilmediği yaratıklarla çevriliydi.
Okulun önüne geldiğinde biraz yorulduğunu fark etti ve merdivenlere oturdu. Sırt çantasından su şişesini çıkardı ve içmeye başladı. Su, boğazından geçerken yorgunluğu yavaş yavaş azalıyor, giderek rahatlıyordu. Su içmesi bitince oturduğu merdivenlerden etrafına bakmaya başladı. Birden yanı başında bir ses duydu.

“Heey, bebeğim hani benim öpücüğüm?” Pearl, bu sesi duyunca sağ tarafına bakmadan edemedi. Felix, merdivenlerin köşesinde durmuş her zamanki gibi bir kızı öpüyordu. Pearl, o sahneyi görünce hemen başını çevirdi. Felix, okulun en yakışıklı çocuğuydu. Çoğu kızın kalbi ondaydı. Bu çoğu kızdan biri de Pearl’dı. Arada bir ona bakmadan edemiyordu.
Pearl, istemeden de olsa Felix’i izlerken tam yanına birinin oturduğunu fark etti. Kafasını çevirdi ve oturan kişinin kim olduğunu anlamaya çalıştı. En yakın arkadaşı yanına gelmişti.
“Naber Pearl?” diye seslendi. Pearl en yakın arkadaşını görünce mutlu olmuştu. Lucas, çok garip bir gençti. Normal insanlar gibi değildi ve ayaklarında büyük bir sorun vardı. Ayaklarındaki bu bozukluklar yüzünden sürekli dalga konusu olsa da pek takmazdı. Genellikle Pearl’a zaman geçirirdi. Fazla arkadaşı da yoktu zaten.

“İyi sayılır.” Dedi ve Felix’e yan bakışıyla bakmaya devam etti.
“Felix değil mi? Bence ona söylemelisin.” Dedi umursamaz bir tavırla
“Hayır, saçmalama. Onu bu kadar çok seven kız varken ve o bu kadar züppeyken onunla çıkmam söz konusu bile değil.” Dedi ve çok büyük bir iç çekiş yaptı.
“Madem onunla sevgili olmayı düşünmüyorsun, benim onu buraya çağırmama kızmazsın değil mi?” diyerek ayağa fırladı Lucas.

“Ne, ne? Hayır, dur dur. Saçmalama, tamam sen kazandın onu çok seviyorum. Eğer bana bir şey söylerse hemen onunla çıkarım, oldu mu?” diyerek ayağa kalkıp Lucas’ı çekiştirmeye başladı. Etrafındaki insanların ona baktığını biraz geç fark etmişti. “Lütfen, içeri girelim artık.” Dedi ve Lucas’ı çekiştire çekiştire, Felix’e bakmamaya çalışarak, içeriye girdi. “Bunu yapmak zorunda mısın?” diye sinirle sordu Pearl.“Neyi?” diye dalga geçercesine cevap verdi Lucas. “Tamam, öyle olsun.” dedi ve tuvalete doğru yürümeye başladı. Arkasından Lucas’ın kıs kıs güldüğünü duyabiliyordu.

Tuvalete vardığında tuvalette alışıldık dışı bir olay olduğunu fark etti. Tuvalette kimse yoktu. Günün bu saatinde bütün kızların burada olması ve makyaj yapması gerekiyordu; ama kimse yoktu. Şaşırmış bir biçimde tuvalete girdi, tuvaletini yaptıktan sonra yavaşça lavaboya yaklaştı ve ellerini yıkamaya başladı. Su damlalarının sesi kulakları dolduruyordu. Birden tuvaletin kapısında ayak sesleri duydu. Ne oluyor diye baktı; ama bir şey diyemedi. Muhtemelen bir kız geliyordur diye düşündü ve ellerini yıkamaya devam etti.

Birden kulağında birisinin nefes alış verişini hissetti. Birisi arkadan, başını omzuna koymuştu ve kesik kesik nefes alıyordu. Birden iki tane elin belinde dolaştığını da hissetti. Şok olmuştu hızlıca o kişiden uzaklaşarak tuvaletin diğer köşesine atladı. O, kişiye bakmak için gözlerini kaldırdığında ise, bunun Felix olduğunu fark etti. Felix, onu kızlar tuvaletinde sıkıştırmış mıydı yani? Birden ne olduğuna inanamadı; ama Felix’te normal olmayan bir şeyler vardı. Gözleri, normalde olması gerekenden daha farklıydı ve dudağında çok garip bir tebessüm vardı. Tebessümlü dudakları normalde olması gerekenden çok daha kırmızılaşmıştı.

“Hahaha. Korku mu? Beni arzulamıyor muydun?” diye kahkahalarla cevap verdi Felix. Ne olduğunu şaşıran Pearl, cevap veremiyordu. Çok şaşırmıştı. Kızlar tuvaletinde, bir senedir hoşlandığı erkekle baş başaydı ve erkek, Pearl’ın kendisinden hoşlandığını biliyordu.

“Ben, ben.” Dedi ve geri geri gitti Pearl. Nedenini bilmiyordu; ama içinde bir korku vardı. Etrafta da olmaması gereken bir soğukluk hissediliyordu.
“Evet, Poseidon’un kızı; şimdi gözlerimin içine bak.” Dedi ve Pearl’a doğru gelmeye başladı. Pearl, Felix’in dediklerine anlam verememişti; ama Felix’in suratındaki aç gözlü ifadeden korkmaya başlamıştı. Felix, onun üzerine doğru gelirken o geriye doğru kaçıyordu. Duvara toslayınca kaçacak yerinin olmadığını fark etti. Gerçekten Felix’in ne istediğini anlaması gerekiyordu. Hem, Poseidon’un kızı da neydi? Olimpos’ta mı yaşıyorduk yani.
“Felix, sen ne yapmaya çalışıyorsun?”diye soru köşeye sıkışan Pearl.
“Senin istediğinden birazcık fazlasını istiyorum, Poseidon’un kızı.”
“Tanrı aşkına ne Poseidon’u?” diye korkarak bağırdı Pearl.“Ahh. Hiçbir şeyden haberin yok değil mi Poseidon’un kızı? Başlattılan savaştan, etrafta çıkan yaygaralardan, güçlerinden…” Diye aniden kükredi Felix; Pearl Felix’in ani kükremesinden korkmuştu. Burada yolunda olmayan şeyler vardı. Felix, demin ki kükremesinin hemen ardından yine çok yakışıklı haline dönmüştü, bir an için hayvan gibi bir şeye benzemişti.
“Ben Hades’in oğluyum, senden sadece bir şey istiyorum, Poseidon’un kızı. Bana dudaklarından bir parça ver.”Dedi ve köşeye sıkışan kızın üzerine yürüdü aralarında sadece on santim vardı. Felix, atılsa Pearl’ı istediği kadar öpebilirdi.

“Felix?” diye sordu Pearl. Hades’in oğlu mu? Felix, onunla tiyatro mu oynuyordu yani? Birazdan Zeus’un oğlu gelecek, üçlü mü tamamlanacaktı. Pearl, Felix’in nefesini dudaklarında hissedince titredi. Felix, git gide dudaklarına yaklaşırken hiçbir şey yapamıyordu. Ne yapacağını da bilmiyordu zaten. Birden dudaklarında ıslak bir şeyin varlığını hissetti.

Felix’in dudakları çok güçlüydü, Pearl’ın dudaklarını kavrarken Pearl, neredeyse düşüp bayılacaktı. Felix’in dudakları harikaydı, onu şiddetle ve şefkatle öperken hiçbir şeyi umursamıyordu. Sadece onu düşünüyordu. Sevgisinin bu denli güçlü olduğunu bilmiyordu.
Felix, Pearl’ın dudaklarını öpmüyor adeta içine çekiyordu. Pearl, öpüşmenin zevkine ve hazını doyarken git gide yorulduğunu hissediyordu. İçinden bir şeylerin akıp gittiğini hissediyordu. Gittikçe omuzları çöküyordu. Kendisine ne olduğunu anlayınca Felix’ten kurtulmaya çalıştı; ama olmuyordu. Felix, onu çok sıkı bir şekilde sarmıştı.

Felix, Pearl’ın bütün gücünü emerken, Pearl kendinden geçmeye başlamıştı. Gözleri kapanmak üzereydi. Aniden kapının hızlıca çarpmasıyla gözlerini yeniden açtı. Lucas, oradaydı. Garip bir görüntüsü vardı; ama Pearl umursayamadı. O kadar kafası dönüyordu ki çevresinde olan biten hiçbir şeyi tam olarak anlayamıyordu. Birden kendine geldiğini hissetti. Felix’in dudakları ondan ayrılmıştı. Sendeleyerek ayakta durmaya çalıştı, daha gücü vardı bunu biliyordu. Gözlerini açtı ve olan bitenlere bakmaya çalıştı.

Lucas, elinde tutuğu garip aletle Felix’e vuruyordu. Felix,çok kolay hareketlerle ondan sıyrılıyordu; ama karşılık verdiğinde Lucas’ın keçi ayaklarındaki hızı yakalayamıyordu. Keçi ayaklar mı? Pearl, Lucas’ın ayaklarını görünce daha büyük bir şaşkınlığa uğradı.
Dövüşmekten sıkılmış olan Felix, ani bir hareketle Lucas’ın bacaklarının toprağın içine girmesini sağladı. Lucas, Pearl’e bağırıyordu; ama Pearl çevresinde olanları zaten zor algılıyordu. Bir çeşit transta gibiydi, sesler, görüntüler an an geliyordu. Son duyduğu da Lucas’ın “su” diye bağırması olmuştu. Ondan sonra bütün duyu organları kesintiye uğramıştı; ama düşünebiliyordu. Düşündüğünü hissedebiliyordu. Beş duyu organının hiçbirisi çalışmasa bile düşünebiliyordu.

Gözlerini yumdu ve Lucas’ın dediğini düşünmeye başladı. Eğer Poseidon’un kızıysa suyun ona yanıt vereceği kesindi. Geriye kalan bütün hisleriyle suyu kendine çağırdı. Önce suyun tadını düşündü, ardından kokusunu, verdiği hissi, rengini ve damlarken çıkardığı sesi düşündü. Duyu organları çalışmasa bile düşünebiliyordu. Bütün düşüncelerini topladı ve ağzını açtı.
Dudaklarında, gücünü yeniden emmeye başlamış Felix vardı. Lucas’ın bedeninin yarısı yerin altındaydı. Sadece bağırabiliyordu ve debeleniyordu; ama boşunaydı.

Pearl ağzını açtı ve ağzından sular fışkırdı. Aynı anda lavabolar patlarken Felix, ani şiddetle gelen sudan korkmuş ve geri çekilmişti. Pearl’ın her tarafından sular fışkırıyordu. Neler olduğunu anlamamıştı; ama vücudu suyu geçiriyordu. Gözleri kapalıydı ve ellerini kaldırarak suya yön vermeye başladı. Lavabolardan çıkan suları da kendi su bünyesine kattı ve hepsini Felix’e yolladı.
Ne olduğunu anlayamayan Felix, iki metre havaya sıçradı ve yere düştü. Pearl su kontrolünü bırakmadan Felix’in üzerindeki etkisini arttırdı. Felix’in başını her kaldırdığında başına bir şaplak indiriyordu. Onu, yerde kalmaya zorluyordu. Ani, bir darbeyle kafasına çok sert bir şekilde bütün gücüyle vurduktan sonra Felix bayılıp yere kapaklandı.

Pearl, Felix’in bayıldığını fark edince gözlerini açtı; ama gözü görmüyordu. Gözleri tamamen karanlıktı, koklamaya çalıştı; ama koklayamıyordu. Dilinin tadı da yoktu. Duyamıyor hissedemiyordu.Bitkisel hayatta gibiydi. Lucas, girdiği çukurdan çıkmıştı; Pearl’e bağırıyor. Sesini duyurmaya çalışıyor, ona vuruyordu; ama tepki alamıyordu. Pearl’ı kucağına aldı ve Felix’in yanına getirdi. Felix yerde baygın bir şekilde yatıyordu.Lucas, Pearl’ı Felix’in başının bulunduğu yere getirdi ve onu tersten öpecek şekilde ona yaklaştırdı. Bayağı zorlanmıştı; ama başarmıştı. Pearl’ın dudaklarıyla, Felix’in dudaklarını yeniden kesiştirdi. Aralarında ani bir etkileşim yeniden başlamıştı.

Bu sefer, gücü emen kişi Felix değil, Pearl’dı. Hızlıca Felix’in içindeki gücü emiyordu. Aslında ne yaptığını bilmiyordu, tamamen istem dışıydı. Tek tek bütün duyularının geri geldiğini hissediyordu. Önce dokunma duyusu geri gelmişti. Sert zeminde Felix’in dudaklarıyla buluştuğunu anlamıştı. Ardından da tatma duyusu gelmişti. Şimdi Felix’in dudaklarının tadını alabiliyordu. Tek tek bütün duyu organlarını geri aldı; ama dudaklarını onun dudaklarından çekemiyordu. Sadece dudakları birbirine kenetleyen kişi onları açabilirdi.
Kendi gücünü geri almıştı; ama şimdi Felix’in gücünü emdiğini biliyordu; ama kendini durduramıyordu. Birden elini kaldırdı ve Lucas’ı uyarmaya çalıştı. Lucas bunu anlayınca ikisini birbirinden ayırdı.

“İyi misin Pearl?” diye soran gözlerle sordu.
“Bu da neydi ha? Ben Poseidon’un kızı mıyım yani?” Pearl, olanlara anlam veremiyordu. İdrak etmede de çok büyük güçlük çekiyordu.
“Her şeyi anlatacağım Pearl. Sadece gülümse ve bana güven.” Dedi güler bir yüzde Lucas.
“Neden daha önce hiçbir şeyden bahsetmedin sanki? Bu şey yüzünden ölecektim. Tamamen duyu organlarının yok olması nedir bilir misin?” dedi çok sinirli bir şekilde. Duygularının ansızın gidişini hatırladıkça korkar olmuştu.“Tamam bilemem; ama şunu bilmelisin. Sen Poseidon’un kızısın ve öyle yaşayacaksın.”

Yerde duran Pearl yavaşça ayağa kalktı ve çevresine baktı. Yerdeki su birikintisindeki yansımasını gördü. Mükemmel görünüyordu. Deminki halinden çok daha güzeldi; ama kendinde bir farklılık vardı. Gözlerinin maviliği koyulaşmıştı ve koyu maviye dönüşmüştü. Felix’le olan fazla öpüşmesi onda garip şeyler yaratmıştı.
Gözlerini kapattı ve suyu duyu organlarıyla algılamaya başladı. Her anını algılarken içinin huzur ve refahla dolduğunu hissetti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Lanetli Öpücük... Empty
MesajKonu: Geri: Lanetli Öpücük...   Lanetli Öpücük... Icon_minitimePerş. Nis. 28, 2011 2:02 am

Rp puanı: 100, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Lanetli Öpücük...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Lanetli Gün
» Kanatlı Bir At Bana Sulu Bir Öpücük Veriyor
» Lanetli âkıbet

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: