Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Küçük Bir Hediye.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Edward J. F. Newgate
Apollon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Apollon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Edward J. F. Newgate


Mesaj Sayısı : 1784
Kayıt tarihi : 21/12/10

Küçük Bir Hediye. Empty
MesajKonu: Küçük Bir Hediye.   Küçük Bir Hediye. Icon_minitimeÇarş. Nis. 13, 2011 9:10 pm

Söz vermiştim. Lucy sınıfımdan mezun olursa ona ilk yayını ben yapacaktım. Bunu söylediğime pişman olmuştum aslında. Değerli bir dosta onun kadar değerli olmayan bir yay yapabilirdim. Bu beni üzerdi ama yapabileceğim başka bir şey varmıydı. Buraya geldiğimden beri efsanelerin içinde yaşıyordum. Tarih kitaplarında ne gördüysem hepsi gerçekti. Acaba bu o anlama gelirmiydi. Adam Ağacı... İlginç bir efsane. Dünyanın en dayanıklı ağacığı olduğu söylenirdi. Ayrıca 3000 yılda bir yetiştiği ve Dünya üzerinde aynı anda sadece 1 tane olabileceği. Nuh'un gemisini bu ağaçtan yaptığı söylenirdi. Ayrıca Artemis ve Apollon'un tanrısal sembol yaylarıda bu ağaçtandı ve Musa'nın asası... Tarih'in en değerli kişilerine layık olmuştu bu ağaç. Ve ben bu zamanda buna layık bir kişi daha tanıyordum. Bu ağacı ararken ölebilirdim. Doğanın ta kendisinin bu ağacı koruduğunu biliyordum. En dayanıklı ve güçlü ağaçtı. Yunan ateşi bile onu yakamaz, Hephaistos'un çekici bile onu kıramazdı. Bazıları der ki öz suyunu içen ölümsüz olurmuş. Şu anda göğü tutan Atlas'ın yerinde bir kule varken kulenin sütunları bu ağaçtanmış. Bunlar gerçekmiydi acaba. Aramaya değerdi. Bunu yapacağım kişi için değerdi. Kafamda binbir türlü düşünce vardı. Ormanın serin havası tenimi okşarken beni rahatlatıyordu. Arkamdan gelen tatlı kuş sesleri bana cesaret veriyordu. Acaba diyordum. Acaba bulabilirmiyim. Denemeden bilemezdim.

Fikir yürütmeliydim. Dünya ile bağdaştırmalıydım. Dünya'nın en güçlüsü kimdi. Büyük İskender'mi ? Hayır o en güçlüydü belki ama uzun sürmemişti imparatorluğu. Acaba Napolyon'muydu ? Hayır, onunda uzun sürmemişti hayatı. İnsanları sevmezdi o. Acaba Roma İmparatorluğu'muydu ? Evet, muhtemelen bu olmalıydı. Tarihin en uzun soluklu ve en güçlü imparatorluğuydu bir zaman. Roma'da aramalıydım bu ağacı. En güçlü, en dayanıklı ve en uzun yaşama sahip olan imparatorluk Roma'mıydı acaba. Muhtemelen. Bundan emindim aramaya Roma'dan başlamalıydım.

Roma'nın aklıma ilk gelen yerini düşündüm. Ve Pizza Kulesinin oradaydım. Bu ihtişamlı kule eğik bir şekilde ayakta duruyordu. Ne yazık. Böyle güçlü bir yapı başını eğmemeliydi oysa ki. Etrafıma bakındım. Roma buradamı kurulmuştu? Hayır. Normal bir yerdi ilk birliğin olduğu yer. Roma 7 tepenin üstüne kurulmuştu. Aynı İstanbul gibi. Romanın koruyucusu kimdi peki. Koruyucusunun olduğu yer en değerli varlıklarını saklayacaklarıda yer olacaktı. Roma'nın koruyucusu Zeus yani Jupiter sayılırdı. Peki Jupiter tapınağı yok olmadan önce neredeydi. 7 tepenin en güzeli ve merkezinde. Palatine Tepesi... Romulus dişi bir kurt tarafından buraya getirilmişti. Bir süre odaklandıktan sonra artık üzerinde odern yapıların bulunduğu tepeye vardım. İç güdülerimce haraket ediyordum. Burada kiin olduğu belirsiz bir tapınağı ölümlüler bulmuştu. Bu tapınak Zeus'un tapınağıydı. Romulus'a göre onun koruyucusu Jupiter'in. Kim bilir bu tapınağı belkide kendisi yapmıştı. Bir süre sonra bir ormanın derinliklerine vardım. Uzun süre yürüdüm. Ta ki zirveye kadar. Ve o zaman farkettim. Burada Melez Kampındaki büyünün aynısı vardı. Acaba bu bahsedilen Roma kampınamı varmıştım. Melezlerin sanki burada olmasını bekliyordum ama onlarda medeniyetle birlikte yer değiştirmiş olmalılardı. Hayır burada değillerdi. Ama burada daha eski bir şey vardı. Ölümlülerin burayı bılamamasına şaşmamalıydım. Burası korunuyordu. Birazcık daha ilerledim. Artık zirvede ve düzlük bir alandaydım. Yıkık dökük taşların ve ortadaki sağlam duran Zeus heyykelinden tapınağın burada olduğunua anladım. Ve tapınağın hemen yanında hayatımda gördüğüm en parlak ağaç duruyordu. Acaba bulmuşmuydum. Ağaç beklediğim kadar büyük değildi. Aslında çelimsizde gözüküyordu. Ama onun değerli bir şey olduğunu anlamamak için Ares çocuğundan daha aptal olman gerekirdi. Ona doğru ilerledim. İçim içime sığmıyordu. Tam ağaca dokunacakken içinde yılların tecrübesini taşıyan bir ses beni durdurdu.

"Dur evlat, senin olmadığın bir şeye dokunmak için önce sorlmalısın değil mi ?" dedi. Kafamı hemen çevirdim ve elimi sırtımdaki görünmez kılıca attım. Nasıl olurda bu kişiyi farkedememiştim. Uzun beyaz saçları ve sakalları beline kadar uzanıyordu. Elinde ki asa ve belinde ki parlak kılıç bana bir şeyler anımsatıyordu. Ama böyle birini görünce elimi kılıcımdan çektim ve eğildim. O bir kral ya da liderdi. Bunu seziyordum. Muhtemelen hayatta olmamalıydı da. Ona baktım ve konuştum. Aklıma gelen ilk şeyleri söyledim. "Siz Romulus musunuz?" dedim. Yaşlı adam o derin kahkasıyla gülmeye başladı. O gülünce ister istemez sırıttığımı hissettim. "Komiksin evlat, ben belki oyum belki de değilim. Bu önemli değil. Buraya neden geldiğin önemli Edward Jamie Newgate. Bu ağacı şu ana kadar bulanları biliyorsundur eminim. Buraya gelen her kişinin önemli bir davası vardı ve bu uğurda her şeyi yapmaya hazırlardı. Peki sen niye geldin Edward.

Düşündüm. Ben niye gelmiştim. Kendim için mi? Hayır. Savaştığım dava uğruna mı ? Hayır. Düşündüm benim için bu davalardan çok daha değerli olan biri için gelmiştim. Bunu nasıl söyleyebilirdim. Kesin kabul etmezdi. Acaba onu savaşarak yenebilirmiydim. Sanırım yenemezdim. Kendimi Zeus'un karşısında bile bu kadar aciz hissetmezken yaşlı bir adam beni baskı altında tutuyordu. Ama doğruyu söylemeye karar verdim.

"Ben b-ben sevdiğim biri için buradayım. Ona söz verdiğim için buradayım. Ve sanırım almadan da gitmeyeceğim." dedim.

Adam bunu bekliyordu sanki. Çok güzel bir biçimde gülümsedi. Ve kılıcını kınından çıkardı. Kılıcı harika duruyordu. Kabzasındaki kırmızı taşın üzerine kazınmış kurt resmi bana onun hakkında biraz daha bilgi veriyordu. Ölebileceğimi tahmin etmiştim. Ona karşı koymayacaktım. Adam kılıcını kaldırdı ve kabzasını bana yöneltti. Sanki kılıcı bana veriyormuş gibi. Ona neden der gibi bir bakış attım.

"Bu kılıcın adı Amitié. Ne anlama geldiğini biliyorsun sanırım. Senin kılıcına benziyor değil mi? Yapısı değil adı. Kılıcının adı Kenshin evlat. Fedakarlık anlamına gelir. Bu kılıcın adı ise Amitié dostluk anlamına gelir. Uzun süredir bu ağacı koruyorum ve artk gitme zamanımın yaklaştığını hissediyorum. Ama Varisimi buldum. Yondaime Hokage olarak yapacakların bittiğinde Edward Jamie Newgate olarak gel. İleride yanında bir kişi getirebilirsin. Şimdi gerçekten ağacı hakeden birine veriyorum. Kılıcını çıkar ve bana ver. Bende sana kendi kılıcımı vereyim. Kılıç ustasının elinde güçlü olur ve o kılıcın gerçek ustası artık sensin. Bir insan ömrü sonra görüşeceğiz dostum." dedi. Ve oradan kayboldu. Buraya geri geleceğini biliyordum ama artık ağaç ile konuşma zamanım gelmişti. Yeni kılıcım sırtımda, kabzasının içinde duruyordu. Ağaca doğru yaklaştım ve dalına yavaşça dokundum. Ardından diz çöktüm. Ve konuştum.

"Bana sevdiğim kişi adına yardım eder misin ? 3000 yıldır buradasın. Ve büyüyorsun. Bir daha ki 3000 yılını başkasıyla geçirmek ister misin?" dedim. Ağaç bir sallandı. Uzun süre başında bekledim. Hiç kıpırdamıyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sanırım kabul etmedi diye düşündüm. Ayağa kalkarken ağaç parıldamaya başladı. Uzun süre parladı. Işığa alışkın gözlerim bile ona bakamıyordu artık. Parlaması geçtikten sonra yerde bir hançer ve bir kese duruyordu. Önce kesenin içine baktım. Ağacın tohumları içerisindeydi. Tohumları elime aldım ve toprağı orada kazdım. Aslında bu tohumlar ağacı istediğim yere gömebilirim demekti. Ama ağacın yeri buradaydı ve onu ömrüm bittiğinde burada korumak istiyordum. Acaba yanımda benimle birlikte biri gelir mi diye düşünmeden de edemedim. Ağacı ekme işlemi bittiğinde sırıtıyordum. Çünkü anında küçük bir fidan ortaya çıkmış bir bebek gibi duruyordu. Bu ağaç yıllarca burada büyüyecek ve kaderi belirleyecek olan diğer sahibini bekleyecekti. Bende onunla burada bekleyecektim.

Ardından hançere baktım. Ben Lucy'ye yay götürmek istemiştim oysa ki. Hançeri elime aldım ve kabzasından çıkardım. Harika bir şekilde parlıyordu. Etrafında ki mavi yeşil parıltı ise tanrısal bir görünüm kazandırıyordu. Lucy'nin bu hançer ile tanrılar konseyini bile kıskandırabileceğini düşündüm. Ama hançer neden yay değildi. Hançere baktım ve fısıldadım. "Neden yay değilsin"dedim. Ve hançer önce uzadı ardından kıvrıldı ve elimde bir yay haline geldi. Mavi-yeşil parıltısını hala koruyordu. Yayı biraz daha sıktığımda tekrar eski haline kabzası içinde harika bir hançere dönüştü. Bu harika bir şeydi. Bir insan sadece yay ile kendini koruyamazdı. Etrafıma bakındım. Yaşlı adam gitmişti. Adını öğrenememiştim. Ama artık söz verdiğim vakit yaklaşıyordu. Ormana dönmenin ve umduğum mutluluğu görmenin zamanı gelmişti. Melez kampının ormanına odaklanırken yaşlı adam ortaya çıktı ve göz kırptı. Ama artık ormandaydım. Bir taşın üzerine oturdum. Elimde parlak hançer duruyordu. Bir süre bekledikten sonra ayak seslerini duymaya başladım. Zihnimi tamamen kapattım. Ve Lucy'yi gödüğümde.

"Sonunda geldin Lucy. Acaba bu kıza ne isim vereceksin. Eminim eline aldığın anda sana her şeyi anlatacaktır." dedim. Ve yüzünde mutluluğu görmeyi umdum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Küçük Bir Hediye. Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Hediye.   Küçük Bir Hediye. Icon_minitimePerş. Nis. 14, 2011 5:19 am

Yon'un bana verdiği sözü gerçekten tutacağını bir an bile düşünmemiştim ama 14 Nisan tarihinde ormana gittiğimde, karşımda onu buldum. Gülümsememe hakim olmaya çalışırken Yon'un "Sonunda geldin Lucy. Acaba bu kıza ne isim vereceksin. Eminim eline aldığın anda sana her şeyi anlatacaktır." sözlerini işittim. Merakla bana uzattığı hançeri kınından çıkarıp hayranlıkla inceledim. Mavi ve yeşil renkte parıltılar saçan bu silah, belki de bugüne kadar elime aldığım en mükemmel savaş aletiydi. Mutlulukla Yon'a baktığımda, aklımdan bana söz verdiği hediyenin bir yay olması gerektiğini geçiriyordum. Derken, elimdeki hançer sihirli bir şekilde değişmeye başladı ve kısa süre içinde tam bir yay halini aldı. Şaşkınlıktan büyümüş gözlerimle güzel yayı bir süre dikkatlice inceledikten sonra, onun tekrar hançer haline gelmesini düşledim. Gözlerimi kapatıp açana kadar geçen süre içerisinde, silah tekrar hançer halini almıştı. Onu özenle tekrar kınına geçirdikten sonra Yon'a "Nasıl yani, bu benim mi?" diye sordum. Nedense bu zarif hediyenin arkadaşıma pahalıya patlamış olduğunu düşünüyordum. Yon büyük bir çabayla düşüncelerine erişmemi engellediğinden, bu hançer-yayı nereden bulmuş olduğunu bilmiyordum ve bu beni fazlasıyla sinir etmişti. Aklından belli belirsiz yakaladığım düşüncelerden birine şaşırarak "Edward Jamie Newgate mi? O da kim?" diye sordum. Yon gizemli bir şekilde gülümsedikten sonra, "Bir gün bunu herkes öğrenecek." cevabını verdi. Sanki, benim 'bir gün herkes Fackrell olacak' sözüme gönderme yapmıştı ama bu sadece benim düşüncem de olabiliyordu. Kaşlarımı kaldırarak biraz bozulmuş bir şekilde "Peki." cevabını verdim. Sesim sanki bir domuzu andırıyordu ama bu tavrım Yon'un fazlasıyla hoşuna gitmişti. Ben de onun suratındaki ifadeye dayanamayıp gülümsedim ve "Pişmiş kelle gibi sırıtmayı kes, Yondaime Hokage. Hediye için gerçekten çok teşekkür ederim ve bir gün onu nereden bulduğunu öğrenmeyi başaracağımdan emin olabilirsin." diyerek göz kırptım.

Rp sonu.
(Kusura bakma Yogi, kısa bir bitiriş oldu ama hemen çıkmam gerekiyor. Çooook teşekkürler. Smile)

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Küçük Bir Hediye.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bir Hediye
» Apollon'dan Hediye
» Babamdan bir hediye.
» Bir tanrıdan hediye
» Halamdan Hediye

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Orman-
Buraya geçin: