Kampa geldiğim ilk gün Sergio bana kampı gezdirmişti. Derslikler, melez kafe, kano gölü, ahırlar ve daha birçok yer. Gezerken yaşadıklarımı birer birer anlatayım.
Önce yorgun düştüğüm için beni revire götürmüşlerdi. Büyük ev gerçekten de büyüktü. Üst kata giden bir merdiveni vardı. Tavan arası olmalıydı. Ama Sergio’nun orada kâhin olduğunu söylediğini hatırladım. Şu anda kâhinin altındaydım belki de. Daha sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda Sergio’yu başımda beklerken gördüm. Daha sonra bana bir meyve verdiler. Tadı portakal ve şeftali karışımı gibi bir şeydi. Yediğim zaman hala melez olduğuma inanamıyordum. Sergio düşüncelerimi okumuş gibi ‘’Eğer melez olmasaydın o seni küle çevirirdi.’’ Dedi. Daha sonra ayağa kalkmak istedim; ama Kheiron izin vermedi. ‘’Yat, dinlen.’’ Dedi. Bense kampı tanımak, nelerin bulunduğunu bilmek, melez olduğuma daha da çok inanmak istiyordum. Kheiron’a bunları söyleyince Sergio’ya bir şeyler fısıldadı. Sergio beni gezdirmek için ayağa kalktı. O sırada büyük eve bir adam geldi. Kendini Bay D. olarak tanıttı. Elinde bir şey vardı. İçiyordu. Kola kokusu geliyordu burnuma. Büyük evden çıktım. Çıkarken kocaman bir yazı gözüme takıldı. Disleksim yüzünden gene yanlış okumuştum. ‘’Küybü Ve’’ dedim Sergio’ya. O ise ‘’Hayır. Büyük Ev.’’ dedi. Oradan çıktık. Daha sonra bana kampı gezdirmeye başladı. Kulübelerden başladık. İlk olarak Poseidon kulübesini görmek istedim. Dışarıdan bakmakla yetindim çünkü vaktim yoktu. Daha sonra Hades, Zeus, Ares, Hephaistos, Apollon kulübelerini gezdik. Hepsi birbirinden güzeldi. Ares’te tuzaklar, Zeus’ta kocaman heykel, Hephaistos’ta ise o kadar araç gereç vardı. Ayrılmak istemedim ama ayrılmak zorundaydım. Daha sonra ok talim alanına geldik. Herkes çok güzel ok atıyordu. Acaba ben de böyle olabilecek miyim diye düşündüm. Daha sonra en çok merak ettiğim arenaya geldik. Herkes dövüşüyordu. Ancak bir kız üç kişiyle aynı anda dövüşüyor ve hepsini de yere seriyordu. Oradan da ayrılınca Sergio bana tırmanma duvarını, lav sahasını gösterdi.(ya da öyle bir yer. Tam olarak hatırlamıyorum.) Daha sonra bir boru öttü. Sergio ‘’Yemek vakti geldi.’’ dedi. ‘’Her yemekte bunu mu yaparlar?’’ diye gülümsedim ve yemeğe gittik.