Clay'ın benimle gelmesine çok sevinmiştim. O hazırlanırken bende biraz Thay'la muhabbet ettim. Clay geldiğinde beraber kulübeden ayrılarak yürümeye başladık. Onunla her gezimiz çok eğlenceli olduğu için şimdi de çok mutluydum. Sonunda Clay nereye gidiceğimizi sorduğunda gülümseyerek ona döndüm ve "Bugün kampta takılmak istemiyorum Clay, aklımda Hoover barajı var, oraya gitmeye ne dersin?" diye sorduğumda ilk önce şaşırdı sonra da sevinçle "Tabii süper olur." dedi. Kampa geldiğim ilk günden beri beni en sıcak karşılayanlardan biriydi Clay ve birbirimizi çok iyi anladığımız için, genelde fikirlerimizde aynı oluyordu.
Sonunda ahırlara geldiğimizde hemen Alexsis'in yanına giderek onu sevdim ve şekerlerden verdim. Clay'a baktığımda o da pegasusunu seviyordu. Ona dönerek "Hadi gidelim mi?" diye sordum. Başını tamam anlamında sallayıp pegasusa binince bende aynı şekilde pegasusuma bindim. Ahırlardan çıkıp havada ilerlemeye başladığımızda pegaususlarımıza "Hoover barajına gidiyoruz." diyerek bizi oraya götürmelerini sağladım. Her ne kadar pegasuslarla konuşamasam da onların beni anladığına ve yolları bildiklerini biliyordum. Hava da biraz daha ilerledikten sonra Clay'a döndüm ve "Ee Clay nasıl gidiyor, kampta bilmediğimiz neler oluyor anlat bakalım." dedim ve ikimizde kıkırdamaya başladık. Clay diğer Afrodit kızları gibi olmayıp oldukça cesur olsa da onunda istemeden de olsa her şeyden haberi oluyordu ve kampta yabancı gibi dolaşmaktansa bu daha iyi bir şeydi.