Gözlerimi kocaman açıp geldiğimiz yere bakıyordum. Burada her tür yaratık vardı! Acaba Athena bu yeri görse ne der diye düşündüm. O sırada kocaman bir yaban domuzu nefretle bana baktı ve ayağını yere sürttü. Yutkundum. Bu normal bir domuzdan en az üç kat daha büyüktü. Bunu nasıl öldürecektim ki? O sırada bana doğru koşmaya başlamıştı. Yüce Zeus, çok hızlı, diye düşündüm. Orada öylece duramazdım, bir şeyler yapmam gerekiyordu, ama ayaklarım jole gibi olmuştu. Domuz hızla bana doğru gelirken Hektor hiçbir şey yapmadan öylece beni izliyordu. Bu çok sinir bozucuydu, burada ölebilirdim bile. Domuzun dişlerini karnımda hissettiğimde hızla gerçek dünyaya döndüm. Düşünebildiğim tek şeyi yaptım ve hızla arkamı dönüp koşmaya başladım. ''Hayır, hayır, onunla savaş!'' Sinirle yukarı baktım. ''Sen ne anlarsın ki? Orada güvendesin zaten! Her şey yolunda senin için. Sen. Anca. Orada. Otur.'' Bir yandan koşarken bir yandan da şaşkınlıkla arkama baktım. En son söylediğim her kelimenin ardından bir şimşek domuza saplanmıştı. Gözlerimi büyütüp domuzun sarsaklamasını ve sonunda yana devrilmesini izledim. Vay be, dedim içimden. İçime büyük bir istek dolmuştu. Zafer sarhoşluğu da olabilirdi belki. Ama bu sefer domuza yaptığımı kendi isteğimle yapmak istiyordu. Gözlerimle alanı taradım ve uzakta bir nokta şeklinde görülen bir drakonu gözüme kestirdim. Gökyüzüne baktım ve odaklandım. Sonra gözlerimi hafifçe drakona kaydırdım ve o gayet açık, hiçbir bulut olmayan gökten bir şimşek drakonun üzerine indi. Hiç de dikkat çekmemişti, bu beni şaşırtmıştı. Şaşkınlığımı üzerimden atıp Hektor'un oturduğu yere 'Bak işte, nasıl özel güç kullanılır gördün mü' bakışı attım.