Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Çeteyle Yeniden

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Allen Jacques Harth
Nyks'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Nyks'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Allen Jacques Harth


Mesaj Sayısı : 432
Kayıt tarihi : 21/02/11

Çeteyle Yeniden Empty
MesajKonu: Çeteyle Yeniden   Çeteyle Yeniden Icon_minitimePerş. Mart 03, 2011 1:33 pm

Kulübenin içerisinde sıkıntıyla bir o yana, bir bu yana dolanıp duruyordum. İçimde, bir şeyler ters gidiyormuş gibi bir his vardı. Telefon kullanmamıza izin verilmemesi gerçekten de çok kötüydü. Çetede neler olup bittiğini bir öğrenebilsem, peşime bir sürü canavar takmayı umursamayacaktım. En azından Los Angeles'tan New York'a taşındıkları için biraz içim rahattı - özellikle de Los Angeles'ın melezler için dünyadaki cehennem olduğunu öğrendiğimiz için. Benim için yeni bir şey değildi tabii. Aklıma doluşmaya başlamış olan anıları silmeye çalıştım - şimdi önemli olan, insanların dünyasındaki canavarlar değildi - ailem saydığım, ailemin yarattığı boşluğun yerini dolduran çocuklardı. Başlarına bir şey gelmiş olabileceği düşüncesi, içimde kabarıp taşmaya hazır bir sel gibi yükseliyor, boğmaya çalışıyordu beni. Buna dayanamayacakmışım gibi geliyordu. Biraz nefes almak için dışarı çıkmam gerektiğini hissettim ve üstüme bir şeyler alarak soğuk havaya adımımı attım. Yüzüme çarpan soğuk hava, biraz olsun kendime gelmeme olanak sağladı. Derin bir nefes aldım ve düşüncelerimi biraz sakinleştirmeye çalıştım. Rüzgara savrulan umarsız hislerimin eşliğinde bir saniye sessizce orada dikildim. O sırada arkamdaki çalılardan bir hışırtı sesi gelince hızla sıçrayarak arkama döndüm, kamamı çekmiştim. Ormanın içinden çıkan şekli görünce, tam olarak rahatlamış olmasam da, bıçağı tekrar kınına soktum. 'Onyx! Bunu yapmayı bırakmalısın!'

Pegasus keyifle kişnedi ve biraz daha yaklaştı. Gayri ihtiyari bir adım geri attım. Bunu görünce Onyx şöyle bir durdu ve altın rengi gözlerinde tedirgin ve suçlu bir bakışla yüzüme baktı. Bu, birazcık da olsa suçlu hissetmeme neden olmuştu. Sonuçta onca meleze karşı hırçın davranan Onyx, neredeyse bir tek benim yanıma geldiğinde uysallaşıyordu. Bense sürekli onu tersliyor ya da kızıyordum pegasusa. Bunu düzeltmek için şimdi bir adım atabileceğimi düşündüm. 'Üzgünüm, ben...' Durdum ve iç geçirdim, şimdi söyleyeceklerim doğruydu aslında. 'Sadece gerginim. Seninle bir sorunum yok.' Kısacık bir tereddütten sonra bu sefer ben ona doğru ilerlemeye başladım. Onyx benim yaptığım gibi geri gitmedi. 'Çocukların iyi olduğunu bilebileceğim bir yol olsaydı keşke.' diye mırıldandım onun yanına gittiğimde, destek almak istermiş gibi onun gövdesine yaslanmıştım. Bir yandan da bu cesaretim beni de hayrete düşürüyordu. Demek dikkatim ne kadar dağınıktı ki, en korktuğum hayvana bu kadar yaklaşabilmiş ve ona dokunabilmiştim. 'New York'a bir gidebilsem...' Onyx burnundan soludu. Tahmin yürütmem gerekseydi, alayla güldüğünü söyleyecektim. Burnuyla kolumu dürtünce, başımı kaldırıp ona baktım. Gözleriyle bir şey anlatmaya çalışıyordu sanki. Ben bir şey anlamamış gibi yüzüne bakınca bir daha burnundan soludu ve başını sabırsızca kendi gövdesine doğru salladı. Ne demek istediğini anlayınca yutkundum. Sanki buz gibi nektar içmiştim de vücudumdaki her bir zerre donmuştu. Zorlukla 'Sen uçmaktan bahsediyorsun,' diyebildim. Eğer öyle bir şansı olsaydı Onyx kesin gözlerini devirirdi. Ben orada durmuş bir karar vermeye çalışırken o sakince bana bakıyordu. Bir ata değil binmek, üzerinde ta New York'un göbeğine kadar uçmak fikri, mideme kramplar girmesine neden oluyordu. Yine de... Titremesine engel olmak için sağ elimi yumruk yaptım. Bu şekilde gitmek elimdeki en iyi seçenekti. Ne yaptığıma çok fazla dikkat etmemeye çalışarak Onyx'in sırtına, koca kanatlarının önüne çıktım. 'Beni Manhattan'a götürmeni istiyorum.' diye fısıldadım, sesimdeki gerginliği azaltmak konusunda başarısız kalarak. Onyx kanatlarını açtığında ben de gözlerimi kapattım. Beni çok sarsmadan havalanmayı başarmıştı. Gayet rahat ve düzgün gitmesine rağmen, ben yine de onun boynuna sarılarak gözlerimi inatla açmamaya devam etmiştim.

Sonunda pegasus düz bir zemine iniş yapmıştı. Gözlerimi açtığımda, Manhattan'da, boş bir parka iniş yaptığımızı fark ettim. Boş olması normaldi, çünkü hem gece geç bir saatti, hem de park küçük ve bakımsız görünüyordu. Ağır çekimdeymiş gibi uyuşuk hareketlerle pegasusun sırtından indim ve burnunu okşadım. 'Sağol, Onyx. Tekrar buraya geleceğim. İşim çok uzun sürmez.' En azından öyle olmayacağını düşünüyordum. Çeteyle vakit geçirmeye seviyor ve hatta özlemiş olsam da, onlarla çok kalmak iki tarafın da hayrına olmazdı. Canavarların bizi bulmasını kolaylaştırırdı sadece. Adımlarımı hızlandırarak parktan çıktım ve bana yabancı gelen bu şehirde dolaşmaya başladım. Ne kadar tuhaf. Buraya gelene kadar hiç düşünmediğim bir konu - çetemi nerede ve nasıl bulacağım - şimdi zihnimin derinliklerinden çıkmış, beynimde dolaşan küçük bir arı gibi rahatsız ediyordu beni. Los Angeles'ta en azından girip çıktığımız her yeri biliyordum, burada ise tek bir cadde ismini bile bilmiyordum. Amaçsızca dolanırken, birden karanlıklarda bir şekil gördüm. Büyük bir şekil... Gizlice oraya yanaştım ve konuşmalar geldiğini fark edince dinlemeye başladım. 'Debelenmen işe yaramaz, melez. Hareketsiz durursan belki... İşini çabucak bitirebilirim.' Ah, işte bu aradığım fırsat olabilirdi. Sessizce öne atıldım. Pençelerini önündeki çocuğun boğazına geçirmeye çalışan koca bir Minotor vardı. Zavallı çocuk korkudan sinmişti iyice. Kamamı çektiğimde oluşan metalik ses, minotorun dönüp bakmasına neden olmuştu. Tam o anda ben de kamayı, hazırlıksız yakalanan budalanın göğsüne, kabzasına kadar sapladım. Önümde toz olmasını ifadesiz bakışlarla izledikten sonra, 'Çok konuşmak işine yaramaz, pislik.' dedim aynı ifadesiz tonla. Sonra çocuğa çevirdim bakışlarımı. Sıska, neredeyse hastalıklı görünümlü, ufak tefek bir çocuktu. Yüzümü buruşturarak, acaba onu bu canavara bıraksam daha mı iyi olurdu diye düşündüm. Ne olursa olsun, melezlerin, hatta New York'un akışına ayak uyduramayacakmış gibi görünüyordu. Onun için en kolay yol ölüm olurdu belki. Ama iş işten geçmişti.

Ben düşüncelerimi oturtmaya çalışırken, çocuk bir anda kemerinden bir hançer çıkardı ve bir eliyle bileğimi kavrayıp, diğer eliyle hançerini gırtlağıma dayadı. 'Şafak.' dedi tıslar gibi bir tonla. 'Ah, seni geberteceğim.' dedim ölümcül bir fısıltıyla. 'Nankör piç kurtarılmaktan hoşlanmadı galiba.' Kelime seçimim üzerine çocuğun gözleri büyümüştü. Daha genç olduğunu fark ettim. Belki on iki yaşındaydı. Bu yaşta ve bu saatte ne işi vardı sokaklarda? Tabii eğer... Çocuk hançeri biraz daha bastırdı boğazıma, ve bir yanma hissettim, ama sesim çıkmadı. 'Şafak!' diye yineledi çocuk tekrar, benden parolanın cevabını bekliyordu. Biliyordum tabii... Ama on iki yaşında sümüklü bir veletin beni kendi oyunumda alt etmesine izin vermeyecektim. 'Ne duruyorsun velet? Hadi öldür beni. Ama sonra suçsuz bir adamı öldürdüğü için iki elinin baş parmağı da kesilecek olan ben değilim.' Birebir çetenin kurallarından alıntı yaptığımı duyunca afallamıştı zavallı salak. Tabii kurallar sadece yazılıydı, daha önce uygulamaya koymamıştık. Gerçi buna gerek de kalmıyordu, çünkü cezalar çok ağır oluyordu. O ne yapacağına karar vermeye çalışırken, arkamızdan bir ses gürledi. 'Onu rahat bırak, Stephen!' Adı duyunca boğazımdan bir hırlama yükseldi. Hançerini zaten çekmiş olan çocuk, sesimi duyunca iyice ürktü ve bir koşu yeni gelen grubun arkasına kaçtı. Ona seslenmiş olan grubun önündeki genç adam gülümseyerek öne çıktı. 'Allen, dostum! Hoşgeldin!' Titrememe neden olan hiddet ses tonuma da yapışmıştı. 'Pek hoş bulduğumu söyleyemeyeceğim, Nikolai. Ben gideli kuralları değiştirdiniz herhalde.' Nikolai tedirgin olmuştu. 'Bu çocuk daha yeni. Her şeyi yeni öğreniyor. Sana karşı burada kimse böyle davranmaz, biliyorsun. Cezasını çekecek zaten.' Elimin tersiyle boğazımdaki kesikten akan incecik kanı sildim ve kafamı olur anlamında salladım. 'Bu yaşadığımdan sonra daha azını beklemiyorum zaten. Ama konumuz bu değil.' Neden bahsettiğimi anlayınca Nikolai da başını salladı ve birlikte ilerlemeye başladık. Stephen adındaki çocuk, özellikle benden uzak durmak için önden önden gidiyor ve arkasına bile bakmıyordu.

Yeni karargah da Los Angeles'taki eski karargahımızdan farklı değildi. Küçük, terkedilmiş ve karanlık bir bodrum katı. Toplantı bölümü yerine kullanılan bir odadaki masanın etrafına geçtik. Nicolai geleneğe uymuş ve bana masanın başındaki lider koltuğunu vermişti. Hemen konuya girme gereği hissetmiştim. 'Nicolai, bu böyle olmuyor. Kampa gelmeniz yönündeki çağrıma bir cevap vermedin. Eğer bu çocukları doğru düzgün yetiştiremiyorsanız bu işi profesyonellere bırakmanız gerekecek.' Arkadaşımın duruşunun daha katılaştığını görünce biraz kaşlarım çatıldı. Ah, bunun arkasından gelecek olan argümanı biliyordum. 'Kimsenin emirlerine uymuyoruz, Allen.' Tam da beklediğim gibi bir yanıt vermişti. Dik başlılığı ve beni bile bastıran anarşik yapısı, onu son gördüğümden bu yana daha da artmıştı. 'Bunu en iyi senin anlaman gerekirdi.' Sözlerinin arkasındaki sitem, çileden çıkmama neden oldu. Ayağa fırladım. 'Bugün bir canavar az kalsın o çocuğu öldürüyordu. Bunlarla tek başınıza başa çıkamıyorsunuz. L.A.'de kaç kere ölümle burun buruna geldik!' Bir anda durdum. Buraya aslında kavga etmek için gelmediğimi hatırlayıvermiştim. Biraz daha sakinleşmeye çalışarak sesimi alçalttım, böylece karargahtakilerin yarısı bizi zahmetsiz dinlemekten yoksun kalacaktı. 'Nick, içimde kötü bir his var. Bugün buraya öncelikle bunun için geldim. Her geçen gün tehlike daha ciddi bir boyut alıyor. Bunu göz ardı etme. Kendin için olmasa bile çete için. Dediklerimi düşün. Bu iş başkalarından emir almayı geçeli çok oldu.' Odadan çıkmak için arkamı döndüm. Uyarımı yapmıştım. Artık dikkate alıp almamak, çetenin şimdiki lideri olan Nicolai'ya ait bir karardı. 'Bizi yine bırakıyorsun.' Suçlayıcı tonu ellerimi yumruk yapmama neden oldu. 'Kurtulmam için gerekeni yapıyorum. Belki bu konuda benden ders alsan iyi olur.' Başka tek bir söz söylemeden dışarı çıktım. Pek hoş bir karşılaşma olmamıştı evet, ama bu akşam tanık olduklarım beni dehşete düşürmüştü. Kampa dönünce kamp görevlilerine bunu bildirmem gerekebilirdi. Profesyonel bir yardım... Yolumu kaybetmeden tekrar ulaşmıştım Onyx'i bıraktığım parka. Hızlı adımlarla pegasusun yanına gittiğimde gecenin lacivert rengi hafifçe dağılarak açılmaya başlamıştı. Gün yavaş yavaş tazeliğine kavuşuyordu. Gidince biraz uyumayı aklımda tutarak dikkatlice Onyx'in sırtına çıktım. 'Kampa geri dönüyoruz.' dedim kısaca. Başka bir şey diyebilecek kadar güçlü hissetmiyordum açıkçası kendimi. Pegasus beni anlamış gibi bir ses çıkardı ve o bir kez daha havalanırken ben yine gözlerimi kapattım. Ancak bu kez soğuk havanın canlandırıcı etkisi bile uyumama engel olamamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Çeteyle Yeniden
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yeniden.
» Yeniden, Babamla.
» Yeniden Yetimhane
» Sam yeniden arıyor..
» Aşka Yeniden Tutunmak.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: New York-
Buraya geçin: