Aşkım ile güzel bir tatil

Sabah erkenden uyandım, bugün için Claire’a sözüm vardı. Şu tehlikeli kamp savaşını atlattıktan sonra onu bir yerlere götürecektim. Hazırlanmak için odamda hızlı bir şekilde hareket etmeye başladım. Kamp dışında 2 gün geçirmeyi planlıyorduk. Canavarlara karşı korumalı bir ev yapmıştım aylar öncesinden, o evde kalacak ve İzmir’i gezecektik. O şehirde anneannemin yazlığı vardı bu yüzden orayı avucumun içi gibi biliyordum. Valizimi çıkardım ve içine eşyaları doldurmaya başladım. T-shirtleri, gömlekleri ve pantolonları katlayıp valize yerleştirdim ardından hızlı bir şekilde devam ettim. O eşya, bu eşya derken tüm eşyalarımı hazırlamıştım. Yüzüklerime baktım, onları belli bir süre süzdüm ve onları okşadım. Kamp hayatımda ilk defa yüzüklerimi çıkaracaktım, bu tatilde canavar görmek istemiyordum. Ne kadar az özel güçlü eşya o kadar az canavar demekti. Özel güçlü eşyalarımı ve yüzüklerimi yavaşça çıkarttım. Onlara son bir kez daha baktım, onları duvarımın içindeki özel güvenlikli kasaya koydum ve valizimi kampın girişine yerleştirmek için dışarı çıktım.

Eşyamı kampın girişine yerleştirdikten sonra Afrodit Kulübesine doğru ilerledim. Kulübenin önüne gelince yavaşça zili çaldım. Birkaç dakika bekledim ve ardından Claire kapıyı açtı. Her zamanki gibi çok güzeldi. Sarılarak günaydınlaştıktan sonra hazır olup olmadığını sordum. O da heyecan ile kendi sorularını ekledi. “Nereye gidiyoruz ve ne ile gideceğiz. Bu valizimi bir pegasus taşıyamaz” Onu susturmak için elimi dudaklarına dokundurdum ve “Çok soru soruyorsun, seni hiç tahmin edemeyeceğin fakat çok güzel bir tatile götürüyorum. Bunu bilmen yeter, haydi hazırsan kampın girişine doğru gidelim Claire, mutlu bir umutsuzluk ile bana baktı, gözlerim resmen “Haydi, söyle işte” diyordu. Onun bu bakışlarını kale almadım ve yürümeye başladık. Kısa bir sürede kampın girişine geldik. Claire, kamp girişinde gördüğü şey karşısında şok olmuştu. Kampın önünde son model, spor bir araba duruyordu. Hatta bu araba diğer son model arabaların da üzerindeydi. Kendi yaptığım arabanın beğenilmesi üzerine mutlu bir şekilde “Nasıl buldun? Ben yaptım ve bununla gideceğiz tatile” Claire şok içinde arabaya bakmaya devam ediyordu.

Alarmın gıcık sesiyle uyandım. Ne kadar alarma sinirlenmiş olsamda bu neşemi bozamazdı. Bugün hiçbir şey beni üzemezdi. Bugünümü tamamen Pers'e odaklamıştım ve bunu hiçbir şey değiştiremezdi. Neşeyle güzel bir duş yaparak kendime geldim. Şimdi sırada giyinmek vardı. Nereye gideceğimizi, ne ile gideceğimizi Pers söylememişti. Acaba nasıl bir şey giyinmeliydim. Romantik bir yere görtürceğinden emin olduğum için üstüme rahat bir elbise giydim. Saçımı maşayla dalgalı yaptıktan sonra aynada kendime baktım. Saçım hazırdı. Makyajımıda ne çok abartılı nede çok sade yapmıştım. Şimdi ise sıra en zor kısma gelmişti. Bavul hazırlamak... Büyük bir bavul çıkarttım. Nereye gideceğimizi bilmediğim için herşeyimi koymam gerekiyordu. Tedbirli olmalıydım. Bir sürü elbise, kıyafet, ayakkabı koydum. Makyaj malzemelrrimi kol çantama attım. Kremlerimide kol çantama yerleştirdim. Sonra bavuluma maşamı düzleştiricimi koydum. Her şeyi birkez daha gözden geçirdikten sonra sanırım unuttuğum bir şey kalmamıştı.

Bavulumu kapattığımda zil çaldı. Bu gelen Pers olmalıydı. Heyecanlı bir şekilde kapıyı açtım. Kapıda biraz konuştuktan sora bavulumu kapının önüne getirdim. Pers bavulumu aldı ve yürümeye başladık. Kampın önünde ise son model, süper bir spor araba duruyordu. Üstelik bu spor arabada benim en sevdiğimdi. Pers önce arabaya baktı sonrada bana bakarak “Nasıl buldun? Ben yaptım ve bununla gideceğiz tatile” dedi. Ben hala şok halinde arabaya bakıyordum. Pers " Aşkım? " dediğinde kendime geldim. " Nasıl ama araba? " diye sorusunu tekrarladı. " Şimdi biz bunla mı gideceğiz? " dedim yutkunarak. Pers " Evet aşkım " diye cevapladı. " Se- Sen harikasın aşkım ya. İnanamıyorum. Bu muhteşem bir şey. " diyerek spor arabaya koştum. Pers arkamdan gülerek geliyordu.

Claire’ın bu modeli sevdiğini biliyordum, bu yüzden tercih etmiştim bu modeli. Claire mutlulukla arabaya doğru ilerlerken ben arkasından yürüyerek onu takip ettim ve kapıları uzaktan açtım. Claire arabanın içine girince şok olmuş bir şekilde etrafına baktı. Araba tam onun hayalindeki gibiydi. Şok içinde bana bakarak “Aşkım, bu arabayı nasıl yaptın?” diye sordu. Ona, “ben hephaistos çocuğuyum. Sence nasıl yapmış olabilirim” dercesine bir bakış attım. Ardından “Sürprizlerim daha bitmedi” dedim ve arabanın tavanını açtım. Tavan katlanarak bagajın yanındaki özel bölüme girdi. Birkaç tuşa daha bastım ve televizyon açıldı. Claire şok ile bana bakıyordu, şokun etkisinden kurtulunca boynuma atladı ve sıkıca sarıldı. Sarılırken de “Aşkım, süpersin yaa” dedi. Ona daha çok sürpriz yapacaktım. “Sen bir de gideceğimiz yeri gör Aşkım, orayı daha çok seveceksin” dedim. Claire merak ile bana baktı ama ben buna aldırmayıp konuşmaya devam ettim. “Haydi geç bakalım yan koltuğa, kemerini de bağla. Bir sürprizim daha var.” Claire merakla yan koltuğa geçti ve kemerini bağladı, ardından “Senin ehliyetin vardı değil mi?” diye sordu. Sorusunu sadece bir bakış ile cevapladım ve ardından arabanın üzerindeki birkaç özel tuşa basıp gazı kökledim. Belli bir süre düz yolda gittikten sonra araba yerden yükseldi ve en sonunda havalandı. Claire şaşkınlık ile etrafına bakıyordu…

O, yerden giecedklerini beklerken çoktan havalanmışlardı. Çok şaşkındı. Mükemmel spor arabanın yetenekleri sırf konforda, yada gösterişte değildi. Bundan daha iyi bir araba olamaz diye düşündü. En sevdiği model havadada uçarak onu büyülemeye devam ediyordu. Şaşkınlığını gizleyemeyerek tam anlamıyla saçmalamaya başlamıştı. " A-ama biz uçuyoruz. " Kendisi de saçmaladığını farketmişti ama artı o söz ağzından çıkmıştı ve geri dönüşü yoktu. Sevgilisinin saçmalamasınının şaşkınlığına verdiğini düşünmesini istiyordu. Sevgilisi gülümseyerk ona cevap verdi. " Evet aşkım gideceğimiz yere biran ulaşabilmek için daha hızlı olmalıyız ama değil mi? " Bu soruya cevap veremedi daha doğrusu veremedi. Bu araba mükemmeldi. Bunu nasıl yaptığını hala anlayamıyordu. Sevgilisi çok yetenekliydi. Sevgilisi ona “Sen bir de gideceğimiz yeri gör Aşkım, orayı daha çok seveceksin” demişti. Bu spor araba bu kadar mükemmelen bundan daha güzeli olabilirmiydi ki? Fakat sevgilisi böyle diyorsa daha güzel olacağına da emindi. Gidecekleri yeri artık hayallerine bile sığdıramıyordu? Acabba nereye götürecekti sevgilisi onu? Nereye götüreceği hakkında en ufak bir ipucu bile vermemişti. Aklından bir sürü yer geçiyordu ama bir türlü nereye gideceklerini bulamıyodu.

Sevgilisi birkaç tuşa basmaya başladı. Spor arabada bir sürü tuş vardı. Hiç birinin ne işe yaradığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sevgilisi birkaç tuşa daha bastıkatan sonra romantik şarkılar çalmaya başladı. Arabaya artık romantik şarkılar hakimdi. Onun hangi müziği isteyeceğini çok iyi biliyordu. Onu şaşırtmaya devam ediyordu, devam edecektide. Çok iyi bir parça der gibi sevgilisine baktı ve müziğin keyfin çıkartmaya başladı.

Birlikte uçan arabanın içinde yol alıyorlardı. Claire bilmiyordu fakat gidecekleri yer İzmirdi. Romantik bir müzik eşliğinde ilerlerken zaman zaman bulutların arasından geçiyor, zaman zaman da kuş sürülerine çarpmamak için manevralar yapıyorlardı. Pers bugün iyi gününe denk gelmişti, daha doğrusu Zeus'un iyi gününe denk gelmişti. Eğer şu anda Zeus'a kötü birşey söyleyecek olursa kafasına şimşeği yiyebilirdi, bu yüzden aşkından başkasını düşünmüyordu. Bulutların arasından geçerek İzmir'e doğru ilerlemeye devam ettiler.

Belli bir süre daha uçtuktan sonra Pers, arabayı yavaşlatmaya başladı. Yavaşça alçalıyorlardı, araba alçaldıkça bulutlardan sıyrılıyordu. En sonunda yeri görebilecek seviyeye geldiler. Pers, arabayı biraz daha alçalttı ve bir otoyolun ortasına indiler. Claire etrafına bakınırken yolun kenarındaki tabelayı gördü ve heyecan ile "İ-i-izmir mi?" diye sordu. Ses tonunda mutluluk vardı. Otoyol üzerinden Pers'ün Anneannesinin yazlığına, Foçaya doğru ilerlemeye devam ettiler. Keyifli bir yolculuk ve güzel bir yazlık evi onları bekliyordu.

İnanamıyordu. İzmir'e gidiyorlardı. İzmiri çok görmek istiyordu ve onu sevgilisi götürüyordu. Orada kaç gün kalacaklardı acaba? Biraz otabanda ilerledikten sonra Foça yazısını gördü. Foça'da kalacaklardı. Anneannesinin yazlığına gidiyorlardı. Fakat bundan onun haberi daha yoktu. Denizin yakınlarında gidiyorlardı. Camı açmak istiyordu fakart hangi tuşa basacağını bilemiyordu. Bir şeyleri kurcalayarak bozmak istemediği için sevgilisine söyledi. " Aşkım camı açabilirmisin ya İzmir'in kokusunu içime çekmek istiyorum. " diyerek gülümsedi. Yüzünde heyecanla karışık bir mutluluk vardı. Sevgilisinin camı açmasını beklerken sevgilisi daha önceden kapattığı arabanın tavanını açtı. Mutluluk içinde sevgilisine baktıktan sonra heyecanla ayağa kalktı.

Sarı saçları rüzgardan sallanıyordu. Makyajının bozulacağını bildiği halde aşağı inmiyordu. Burası çok güzeldi. Aşağı inmek istemiyordu. Denizi görebilecek yoldan gidiyordu sevgilisi. Denizi gödükçe biran önce denize girmek istedi. Ne zaman deniz görse hep içinde aynı istek olurdu. İzmir'in güzel kokusunu içine çektikten sonra ellerini havaya kaldırarak deliler gibi bağırmaya başladı. Bu ona mutluluk veriyordu. Böyle çok mutluydu. Yanından geçen bütün arabalar önce ona sonrada arabaya bakıyordu. Herkesin bu arabaya imrendiğini biliyordu. Sevgilisi böyle imrenilecek arabayı yaptığı için onla gurur duyuyordu.

Tavanı açık olan arabanın tepesinde Claire vardı. Herkes ona çok tuhaf bakıyordu fakat o bunu umursamıyordu. İşte bu özelliklerini seviyordu Pers. O'nun denize girmek isteyeceğine tahmin etmişti Pers, bu yüzden arabaya uçmak dışında başka yeteneklerde eklemişti. Otoyolun sahile yakın kısmında son sürat ilerlerken Pers, bir anda el frenini çekti ve 120 derecelik bir açı yapıp arka çaprazlarında kalan plaj yoluna girdi. Kimsenin bulunmadığı plajda son sürat ilerlediler. Şemsiyeler sallanıyor, kumlar uçuşuyordu. Claire bu heyecanı çok sevmiş gibiydi. Pers başını kaldırdı ve Claire'a baktı. Sevgilisi çok eğleniyordu fakat onu aşağıya indirmesi gerekiyordu. Tek elini yavaşça kaldırdı ve Claire'ın koluna dokunup ona oturmasını işaret etti. Claire biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi fakat daha Pers'ün süprizini bilmiyordu. Pers, tavanı ve camları kapattı. Ardından birkaç tane tuşa bastı ve arabadan sesler çıkmaya başladı. Bu sırada Claire hayretler onu izliyordu, başını tekrar kaldırdığında Sevgilisinin onları bir iskeleden denize doğru düm düz sürdğünü gördü. Claire korku ile bir çığlık attı fakat Pers kendine güven duyarak gülüyordu. Bu iyi bir gülümsemeydi. Suya tekrar çarptıklarında Claire batacaklarını düşünüyordu fakat olmadı. Araba ile su üzerinde ilerlemeye başladılar, Claire fark etmemişti fakat araba iskeleden atlamadan önce üzeri kapalı bir sürat teknesine dönüşmüştü.

Gözlerini sımsıkı kapatmış, nefesini tutuyordu. Suyun basıncını hissetmemişti. Nefesini artık daha fazla tutamadığı için bıraktı. Sonra yavaşça gözlerini açtı. Gözlerini açarken neden batmadıklarını düşünüyordu. Gözlerini açınca kendisini son model bir sürat teknesinde buldu. Gözlerini etrafrta gezdirirken sevgilisinin bakışlarını yakaladı. Sadece gülüyordu. Kendini çok salak hissetti ama şaşkınlığı daha ağır basıyordu. Tekneyi dolaşmak istedi fakat oturduğu yerde kala kalmıştı. " Suya atlarken arabaya ne oldu? " diye düşünüyordu. Sevgilisine şaşkınlık ifadesiyle bakmaya başladı. Sevgilisi onu iyi tanırdı. Bakışlarını hemen anlayıp açıklama yapmaya girişti.

" Araba tekneye dönüştü. Nasıl buldun ama? " Kısa bir açıklamayla gülmeye devam ediyordu sevgilsii. Ona çok kızmıştı. Bunu ona söylemeyip onu korkutmasına sinirlenmişti. Fakat bir yandanda buna seviniyordu. Şimdi bir teknedeydiler. Denizin ortasında olan bir teknede. Arabanın nasıl bir sürat teknesine dönüştüğne aklı ermemişti. Fakat bunuda kurcalamamıştı. Ayağa kalktı ve tekneyi gezmeye başladı. Tekne çok lüks dizayn edilmişti. Sevgilisi de arkasından gelip tekneyi anlatıyorduona.

Uzun bir süre daha tekne ile yol almaya devam ettiler. Dalgaları yararak ilerliyorlardı. Denizin ortasına geldiklerinde Pers, Claire'a döndü ve gözlerini kapatmasını istedi. Claire ilk başta buna karşı çıktı fakat Pers'in ısrarı üzerine siyah bez ile gözlerini bağladı. Bunun üzerine Pers, mutlulukla direksiyona geçti ve tekneyi ilerideki iskeleye doğru yönlendirdi. Orası boş bir iskele idi. Ne bir gemi vardı, ne de bir insan. İskelenin bağlı olduğu kıyıda ise sadece tek bir ev vardı. Geri kalan her yer ormanlıktı. Pers buraya baktıkça anıları kabardı. Büyük annesinin evi. Pers, büyük annesini annesinden daha çok görmüştü küçükken. Onunla çok iyi anlaşıyorlardı taa ki 5 yıl öncesine kadar. Büyük annesi 5 yıl önce ölmüştü, bu ev onun eviydi ve neredeyse her yaz burada kalırdı Pers. Eve yaklaştıkçaa anıları kabardı. Elini cebine attı ve küçük kumandanın orada olup olmadığını kontrol etti. Kumanda yerinde duruyordu, birazdan o kumandaya ihtiyacı olacaktı. İskeleye yaklaşınca Claire gözlerindeki bağı çıkardı. Gözlerini açınca Pers'ün gülen yüzü ile karşılaştı. Etrafında bir göz atınca Pers'ün onu bir köşke getirdiğini fark etti. Pers ise sakince iskeleye yanaştı. Claire ile birlikte sahile çıkarken hiç konuşmadı Pers. Sadece yürüyordu, Claire bir çok soru sormuştu fakat Pers cevap vermiyordu. Pers, elindeki saate baktı, ardından da gökyüzüne. Tam saatinde gelmişlerdi buraya, hava kararıyordu. Köşkün kapısına yaklaşınca Pers durdu ve öne eğilerek kolları ile Claire'a geçmesi için işaret verdi. Claire tereddüt ile kapıya doğru ilerledi ve sakince kapıyı açtı. Kapıyı açması ile birlikte ışığın açılması ve önüne onlarca arkadaşının fırlaması bir oldu. Şaşkına dönen Claire, Pers'ü görmek için arkasını döndü. Tam bu sırada Pers, elindeki kumandanın düğmesine basarak Claire'ın önünde diz çöktü. Claire tam olarak arkasını döndüğünde ise Pers'ün arkasında, denizin kenarındaki havai fişekler arda arda patladı ve kırmızı, büyükten küçüğe dizilmiş kalp şeklinde fişek izleri gökyüzünü kapladı. Claire şok olmuştu. Şaşkınlıkla kalplere bakıyordu. Daha arkadaşlarının evden fırlamasını anlamamışken birden bire kalpler çıkmıştı ortaya. Başını diz çökmüş olan sevgilisine çevirdiğinde, sevgilisinin elinde bir kutu gördü. Pers kutuyu yavaşça açtı. Claire'ın düşüncelerini merak ediyordu Pers. Şu anda Claire'ın yüzünde sadece şaşkınlık vardı. Buraya kadar gelmişken geri dönüş olmaz diye düşündü. Onca kişinin ortasında, ne cevap alacağını bilmeden Claire'a dönüp sordu: "Benimle evlenirmisin?"

Bir köşke gelmişşlerdi. Sahilden yürüyüp kapının önüne geldiler. Pers kapıyı onun açmasını istiyordu. Buna anlam veremeden kapıyı yavaşça açmasıyla birlikte şaşkınlıkları tavan yapmıştı. Köşkün içinden kardeşleri ve bütün arkadaşları çıkmıştı. Ne yapacağını bilemeden aşkı Pers'e döndüğünde ise kalpli havai fişekler patlamaya başlamıştı. Çok güzellerdi. Şaşkınlığından kutulamadan sevgilisine baktı. Sevgilisinin elinde bir kutu vardı. Kutunun içindeki yüzükle sevgilisi Claire'in önünde diz çökmüş "Benimle evlenirmisin?" sorusunu sormuştu.

Hiç böyle bir soru beklemiyordu. Kalbi duracak gibiydi. Her an yere düşüp bayılabilirdi ama bu anı mahvetmek, isteyeceği en son şeydi. Bugün günlerin en güzeliydi onun için. Bir günde bu kadar şaşırabilecceği aklının ucundan bile geçmezdi. Dona kalmıştı. Sorunun cevabına binlerce kez " Evet " demek istiyoır fakat ağzını bıçak aççmıyordu. İçerden arkadaşlarının " Evet-evet " diye bağırışları kulağına gelmesiyle birlikte kendine geldi. Herkes ona bakıyordu bir şey söylemesini bekliyorlardı ama o susuyordu. Daha doğrusu konuşmak istiyor ama şaşkıınlığına yenik düşmüştü. Direk gözlerinin içine bakan sevgilisini daha fazla bekletmemeliydi. Buna hakkı yoktu. Bir an önce cevap vermeliydi. Ne diyeceğini hiç düişünmeden kalbinin sesini dinledi. Evlenmek, hayatının sonunu geçirmek istediği adam karşısında duruyordu. Sorusunun yanıtıda belliydi. O halde daha fazla susmamalıydı. Onu o kadar çok seviyordu ki....

Gülümsedi. Hayatının en güzel gülümsemesisiydi bu. Karşısında diz çöken sevigliside gülümsedi. Claire'nin ne cevap vereceğini anlamıştı.

" EVET. Yüzlerce binlerce kezz EVET " dedi. En sonun da konuşmayı başarabilmişti. Sevinçten havalara uçuyordu. Seevgiliside en az onun kadar mutluydu. Hızlıca Claire'i belinden kavradı ve ayaklarını yerden kesti. Onu havada döndürüyordu. İkiside çok mutluydu. Arkadaşları alkışlarıyla onlara eşlik ediyordu...