Hayatımın şehri; Paris! Hayatımda en sevdiğim şehir. Kokusu bile... Aşk dolu...
Tabii benim burada çok zamanım geçmişti. Çok iyi hatırlıyorum. Yaz tatillerinde, babamın işi çıktığı zamanlarda... En sevdiğim yolculuklarım burada olmuştu. Babamın yanımda olmasından mı? Elbette hayır. Bana en lüks otellerde bakıcılar bakardı. Çok da güzel olurdu ama tasarımcıların gözleri önünde olmak... Dünyanın modasını kalbinde görmek en güzeliydi.
Paris'e yeni gelmiştim ve ne yapacağımı tam olarak biliyordum. Elbette alışveriş yapacaktım.
Hemen otelden ayrıldım ve dolanmaya başladım. Üzerimde pastel ve siyah tonları vardı. Tamamen Paris Moda Haftası'na uygundu. Yine de kendimi eksik hissediyordum. Ne bileyim, sanki Fransız kadınların kanı bir acayip idi sanırım. Bir değişik duruyordu onların üzerinde kıyafet. Daha biçimli gibi.
Kafama takmamam gerekiyordu. Onların türü güzel olabilirdi ama ben... Ben Afrodit kızıydım sonuçta. Onlardan güzel olmam zorunlu değil mi?
Bir mağazaya girdim ve kasadaki kadına
"Bonjour, lorsque vous avez noir parfum d'orchidée?[merhaba, burada siyah orkide kokulu bir parfüm var mı?]" diye sordum. Burası oldukça sıcaktı. Elimdeki deri eldivenleri çıkartmaya başladım. Kadın bana gülümseyerek bir şişe uzattı. Teşekkürler dedikten sonra oradan çıktım ve bir mağazanın canımdan bakarken bir yansıma gördüm. Aynı anda yansımanın da gözleri benimkine geldi.
Parfümüm ve kıyafetim;
- Spoiler: