Çalar saatin sesiyle uyandım.Kalktım,dolabın aynasından kendime baktım,yüzüm solgundu.Ufacıkta olsa bir kin vardı içimde.Bu kin,yıllarca adını bile duymadığım babamaydı.İçimde,ona dair en ufak sevgi bile yok.Babam ben 1 yaşındayken bizi terk etmiş,sonradan şansımız dönmüş ve annem bir iş bulmuştu.Neyse ki annem beni severdi,bağlıydı bana.Hayata tutunmak için bu işi yapıyordu.Yoksa ona asla izin veremezdim.Size biraz evimden söz edeyim.Evimde doğru düzgün hiçbir şey yok.Ama babamın bana bıraktığı yakut bir kolye var.Babam anneme bu kolyeyi hiç çıkarmamı söylemiş.Geceleri bu kolyeyi çıkardığımda büyük bir eksiklik hissediyorum.
Telefon çaldı.Arayan Maria’ydı.”Selam Barbara!Hadi gel,evin önündeyiz” dedi.Ben de “Tamam,hemen geliyorum.”dedim.Beni okula getirip götüren kişi,en yakın arkadaşım Maria’nın annesi Bayan Bella idi.Anneme de iş bulma konusunda o yardım etmişti,fakat sadece tüm gün,çok az ücret veren bir iş bulabilmişti.Annem akşama kadar çalıştığından ayaklarının altı yara bere oluyordu.Fakat annem” İş iştir kızım “der hep.Ondan asla utanmazdı.Sonuçta babamın arkasında bıraktığı kırık dökükleri topluyordu.
Okula gelmiştik.İlk ders Latince’ydi.Bu dersi severdim,dersten hep A+ alırdım.Derste bazen ” Keşke şu tanrılardan birisi benim lanet babam olsa, belki onu daha çok severdim ” derdim.Fakat bizi bıraktığı gün aklıma gelirdi ve bütün hayallerim yıkılırdı.Nihayet okul bitmişti ve ben sıkıntıdan patlamak üzereydim.Maria yanıma geldi ve” Barbara!Annen bu gece vardiyaya kalacakmış,aneminde toplantısı var,o yüzden bu gün bizdeyiz ” dedi.Buna sevinmiştim çünkü Maria ile vakit geçirmek güzeldi,aynı zamanda üzülmüştüm,çünkü annem eve biraz daha fazla para getirebilmek için sürekli vardiyaya kalırdı.Maria’ya”Maria!Küpelerin, bende kalmış.” dedim.Küpeleri aldı ve yola koyulduk.Onun küpeleriyle benim kolyem uyuşuyordu.Bazen değiş tokuş ederdik.Kendimizde iyi ikiliydik ama!
Derken yolda bir şey fark ettik.Üç adam bizi takip ediyordu.Biz hızlandıkça onlar daha fazla hızlanıyor,arayı kapatıyorlardı.Gözlerimizi bir anlığına onlardan ayırdık ve karşımızda belirdiler.Çok yakınımdaydılar fakat yüzlerini net göremiyordum.Maria biraz bekledi ve” Ne var.ne istiyorsunuz!?!”dedi.İçlerinden biri “Sakin olun küçük hanım!Birazdan kardeşinizle beraber babanızın yanına,yeraltına gideceksiniz ” dedi.Ben şaşırmıştım,doğru,Maria benim manevi kardeşimdi fakat gerçek değildi.Derken adamlar baltalarını çıkardılar.Maria”Koooooş!!!”diye bağırdı.Koştuk rasgele bir sokağa girdik,bir çıkmaz sokağa. Sıkışmıştık,ama en kötüsü bu adamların tek gözlüydü.O anda içimden “Keşke şu kolye bir tabancaya dönüşse.”dedim.Kolyem yanıp sönmeye başladı.Ağırlaştı,dikkatimi dağıtıyordu,yanıp sönen yere bastım ” Umarım söner.”diye geçirdim yine.Fakat kayboldu ,elimde bir kılıç belirdi,1 metrelik bronz bir kılıç.Tek gözlerden biri baltasını salladı,eğildi kılıcı karnına sapladım.Öbürü menzildeyken kılıcı savurdum ve tuzla buz oldu.Öbürünü ise alnının çatından okla indirdi Maria.İkimiz aynı anda birbirimize baktık Maria” Sen,nasıl…”lafını kestim ve ” Bilmiyorum ama ok,nasıl oka dönüştü ve…Sen benin kardeşim misin?”dedim.O da ” Şansımı denedim, küpemin altına bastım ve kardeş konusunda bir bilgim yok.”dedi.Derken sokağın başında bir adam belirdi,”Güvendesiniz”dedi,parmağını şaklattı hatırladığım en son şey buydu.
Kalktığımda yanımda yatan Maria’yı gördüm.O adam”Barbara…Kikloplar ne söyledi?”Ben zorlukla ” Tek gözler mi?Yeraltı…kardeşin…baban”Adam önce elektrik verilmiş gibi oldu fakat sonradan gülümsedi ”Barbara Brown,kardeşi Maria ve babasının evi,burası Melez Kampı.”