Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum ama canım çok fazla macera yaşamak istiyordu. Peki ben nereye gidebilirdim. Tabiikide kampın sınırlarını belirleyen Thaila Ağacı'nın yanına! Kulübemden çıktım ve Thalia ağacına doğru yürümeye başladım. Ardından uzun süre önce kampa ilk geldiğimde Serena'nın yaralandığı, pek güzel sonuçlanmayan canavarlarla savaştığımız anları hatırlamıştım. Ne saçma günlerdi ama. Tamam, tehlikeli olduğunu kabul ediyordum ama Serena ile çok eğlenmiştik o gün. Ve bu benim hoşuma gitmişti. Şimdi ise canavarları öldürme aşkım yüzünden, bu macerayı tekrarlayacaktım, ama bu sefer tek başıma.
Bir an durdum ve düşünmeye başladım. Peki ya sınırları aşarsam, ya kaybolursam? Yada görmediğim bi canavar bana saldırıp beni öldürürse? O zaman tek başıma ne yapmayı planlıyordum ki? Islık çalsam, çığlık atsam yada "İmdat!" şeklinde avaz avaz bağırmaya başlasam birilerinin beni pek duyacağını sanmıyordum. Ve açıkçası bu konu beni biraz endişelendirmişti. İnsan bazen yüreğini mi yoksa beynini mi dinlese karar veremiyordu, eğer kampın sınırlarını aşarsam başım büyük belaya girerdi, geri dönersem hiçbirşey olmayacaktı. Fakat gidip başımı belaya sokarsam canavarlarla savaşabilip birinden ganimet koparabilecektim en azından. Ah, boşversene! Canavarlardan ganimet koparmak için gidiyordum oraya ve bunu başarıp geri dönecektim.
Thalia'nın Ağacının tam olarak yanına gitmemiştim. Fakat çokta uzağında sayılmazdım. Hadi ama! Canavarlar beni unutmadıysa eğer, benden seve seve intikam almak isteyeceklerdi. Ve açıkçası öylede oldu, ben daha boş boş dururken canavarlar gizlendiği çalılıkların arasından çıktı ve üzerime doğru gelmeye başladılar. Bir saniye... Bunları hatırlıyorum! Tam tahmin ettiğim gibi, Sere ile geldiğimizde karşımıza çıkan, kırmızı gözlü vampir gibi dişleri olan canavarlardı bunlar. Hemen Şeytani Kristali çıkardım ve canavarlara ok atmaya başladım. Aptallar, o kadar güçsüzlerdi ki tek okumla bile ölenleri vardı.
Şimdilik etraf temizlenmiş görünüyordu ve ben henüz sınırları bile aşmamıştım, bunlar sadece içeriye sızan basit canavarlardandılar. Üstlerini hızlıca ne kadar aradıysam bile ganimet olarak alabileceğim bir parça yoktu, ne kadar acı ama. Daha fazla boşu boşuna kendimi yormak istemiyorum. Buraya gelmekteki tek amacımda ganimet koparmaktı zaten. Fakat gördük ki, üstünde bir gıdım değerli eşya bile bulundurmayan; fakir ve acınası canavarlardandı avladıklarım. Büyük bir üzüntüyle Şeytani Kristali kolyeme dönüştürdüm ve yavaş yavaş kampa doğru geri yürümeye başladım.