Negy'nin tıkırtılarıyla uyandım. Düşünceli düşünceli yürüyordu. Bir şeyler planlıyordu herhalde. Tam geri uyuyacaktım ki planını açıkladı.
''Kızlar bugün temizlik denetlemesi var. Ben aslında 3 odayı da temizlemek isterdim ama yapabileceğimi sanmıyorum. Sen şu boş odayı halletsen Rachel, ben de bizim odayı ve Nemia da Bendis'in odasını temizler. Salonu da birlikte hallederiz.'' dedi. Beni güzel uykumdan uyandıran bu kız neden bahsediyor böyle? Temizlik denetlemesi mi? Ah, tabii ya. Kulübelerin temiz olup olmadıklarını kontrol ettikleri günlerden biriydi bugün. Pencereden havaya baktım. Gün daha ışımamıştı bile!
''Hey, kızlar!” diye haykırdı Negy.
“Denetleme var, temizlik yapmalıyız!''Bu fikirden hiç hoşlanmamıştım. Kim ikinci gününde temizlik yapar ki ? Rahatsız bir şekilde Rachel’la bakıştık. Sessizce karar aldık: ikimiz de Negy’le tartışmak istemiyorduk.
“Tabii, olur!” diye şakıdım.
“Hadi hemen başlayalım o zaman!” diyerek bana katıldı Racce. Negy çok şaşırmış görünüyordu.
“Siz ciddi misiniz?”Aklıma bir fikir gelmişti. Neşeli neşeli kafamı salladım.
“Evet! Temizlik malzemeleri nerede?” ***
Negy, malzemelerin yerini gösterdikten sonra temizliğe başladı. Ben de bana bol gelen pijamalarımın kenarlarını kıvırmaya başladım. Zaten kıvrılmıştı ama ben iyice katlayıp dirseklerimin ve dizlerimin hizasına getirdim. Bunları bana Hypnos’un 16 yaşındaki kızı Alexis vermişti. Eh, haliyle büyük geliyordu. Pijamalarımla temizleyecektim evi. Zaten sadece bir tane pantolonum vardı ,onu da ziyan edemezdim.
Kulübe toplam 4 odadan oluşuyordu.İlki, salon-mutfak karışımıydı ve en çok kullanılan yerdi. Salon-mutfak kulübenin ortasında bulunuyordu ve kapı buradaydı. Ayrıca diğer odalara da buradan gidiliyordu. İkincisi, salondan sonra en büyük yerdi. Ben, Negy ve Racce bu odada kalıyorduk. Üçüncüsü, Bendis’in odasıydı. O, ayrı bir odada kalmayı istediğini söyleyince ona bu oda verilmiş. Ve son olarak dördüncüsü, en küçük odaydı. Kızların daha rahat olabilmeleri için bu odada kalabileceğimi söylemiştim ama rahatsız olmayacaklarını söyleyerek teklifimi reddetmişlerdi. Küçücük bir penceresi olan bu oda yeni bir kardeşimiz gelirse diye ayrılmıştı.
Bendis’in odasına girdiğimde gözüme ilk çarpan, dağınıklık oldu. Oraya buraya atılmış giysiler, bulunan her deliğe tıkıştırılmış çöpler, havalarda uçuşan toz kümeleri… Hapşurdum. Toza alerjim yoktu ama bu oda gerçekten kirliydi. Odanın kenarlarındaki örümcek ağlarını görünce aklıma terkedilmiş eski dükkanlar geldi. Ama şimdi onların hakkını vermek lazım burası onlardan daha beter haldeydi.
İlk şoku atlattıktan sonra ellerimi havaya kaldırdım.Ben Hekate kızıydım.Büyü Tanrıçasının kızıydım.Bir şeyleri havaya uçurabilmem gerekirdi. Yani gerçek anlamıyla uçurabilmem , patlatmam değil. Gözlerimi kapatıp odanın derli toplu halini düşündüm. Hafif limon kabuğu kokan odada zerre toz yok. Güneş,yeni silinmiş pencere camından parlıyor. Örümcek ağları yok. Tıkıştırılmış çöpler yok. Giysiler dolaba yerleştirilmiş. Yatak toplanmış.
Gözlerimi açtığımda odada tek bir şey bile milim kıpırdamamıştı (havada uçuşan tozlar dışında.). Ellerim hala havada, pencereden dışarı baktım. Bir ağaç nemfi, yüzünde tuhaf bir ifadeyle bana bakıyordu. Hemen ellerimi indirdim. Aptal gibi görünmüş olmalıydım. Üstüne bol gelen pijamasının kollarını dirseklerine kadar kıvırmış, karman çorman sarı saçlarıyla ,gözleri kapalı ,elleri havada ,dikilen bir kız. Nemf hala bana bakıyordu. Hiç bozuntuya vermeden el salladım. O da bana el sallayınca eşyaları toparlamaya koyuldum. Etraftaki kıyafetleri küçük bir dağ oluşturacak şekilde yere yığdım. Çöpleri bir poşete doldurdum. Yatağın çarşafını ve yastığın kılıfını değiştirip, yorganı güzelce örttüm. Negy’nin malzemelerin olduğunu söylediği yerden bir bez kapıp ıslattım. Odaya geri dönünce dolabın içini dışını köşe bucak temizleyip kıyafetleri özenle içine yerleştirdim. Bezimi yıkadım. Bir tas aldım, içini su ve cam silme deterjanı döktüm. Limon kokulu spreyi ve üç tane kuru bezi alıp odaya geri geldim. Kuru bezlerden birini deterjanlı suya soktum , ıslak ve köpüklü kalacak şekilde sıkıp camları silmeye başladım. Her iki tarafını da temizledikten sonra diğer kuru bezi alıp kurulamaya başladım. Ardından cam bezini ve limonlu spreyi aldım. Spreyi sıkıp onu da kurulayınca bir-iki adım gerileyip parıl parıl parlayan camlara baktım. Oda havalansın diye camları açık bırakıp eşyaları geri götürdüm. Süpürgeyle de yerleri süpürdükten sonra paspası aldım. Kovadaki cam silme deterjanlı suyu döküp yer silme deterjanlı su doldurdum. Paspası suya sokup sıktım ve silmeye başladım. Ama güzel silmiyor, leke bırakıyordu. Ben de paspası güzelce durulayıp yerine koyduktan sonra bir yer bezi kapıp deterjanlı suya soktum. Sıktıktan sonra yerleri güzelce sildim. Tam bitti derken gözüme raf çarptı. Dolabı sildiğim daha sonra yıkadığım bezi alıp rafı silip düzelttikten sonra temizlik eşyalarını durulayıp yerlerine koydum. Ayaklarımı sürüye sürüye salona gidip kendimi koltuğa attım. Rachel ve Evgenia çoktan gelmiş, sohbet ediyorlardı.
Racce , Negy ‘den daha canlıydı. Onun sildiği oda hepsinden küçüktü ve kullanılmıyordu. Evgenia ise koltuğuna çökmüştü. Biraz soluklandıktan sonra birbirlerimizin odalarına baktık. İkisi de güzel temizlemişlerdi ; eşyalar yerli yerindeydi ve parlıyorlardı. Ama temizlik kokusu gelmiyordu. Tabii bunu onlara söylemedim. Sıra benim sildiğim odaya gelince küfür savurdular ve kocaman açılmış gözlerle bana baktılar.
***
Salonu temizlemeye başlayınca aklıma takılan soruyu onlara sordum.
“Kızlar,acaba duvarları silmemize gerek var mı?”“Duvarlara gerek yok.” dedi Nagy .
“Onlar zaten temiz.”Nagy etrafı süpürmeyi, Racce yerleri paspaslamayı ve ben de etrafın dozunu alıp camları silmeyi bitirince koltuklarımıza geri döndük.