Yanıma bir sürü silah ve ambrosia almıştım. Artık stoklarım bitiyordu, bir gün biraz daha almam gerekecekti. O günün gelemsini hiç istemiyordum çünkü Hermes çocuklarından gizlice gidip biraz ambrosia aldırmak çok pahalıya patlıyordu. Çantamı hazırlayıp dışarı çıktım. O sırada Yon da Apollon kulübesinden çıktığını gördüm. Yon ışık hızında yanıma geldi. ''Hey May! Görev hakkında ne düşünüyorsun?'' Ona bakıp gözlerimi kıstım. ''Ne düşenebilirim ki? Yine bir tanrıçanın ayak işlerini yapıyoruz. Artık alışmalıyız.'' Yon çantasını düzeltim melez tepesini çıkmaya başladı. Ona ayak uydurup Thalia'nın ağacına baktım. Hermia ve Claire oradaydı. ''Selam çocuklar!'' diye şakıdım. Hermia bize baktı. ''Sonunda geldiniz bakıyorum.'' diye tersledi Hermia.
''Yeraltına nasıl gideceğimizi bilen var mi?'' diye sordu. Aslında ben biliyordum ama düşündükçe titriyordum. Orayı sevdiğim söylenemezdi.
''Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık/ Los Angeles'' dedi Yon. Onun bu adres defterindeki gibi tarifine sadece gözlerimi devirdim. ''Ama oraya gidiş zordur, Cerberus var, bir sürü ruh falan. O kadar kolay bir iş değil Hades'in sarayına gitmek.'' Claire kollarını kavuşturdu. ''Hatırlatmasan olmaz sanki May.''