Gece çok kötü rüyalar görmüştüm. Ama hiçbirini tamamıyla hatırlayamıyordum. Bir yer vardı ve orası yanıyordu. İçerde birileri vardı ve çığlıklar atıyorlardı. Bense bir yere bağlanmış gibiydim. Ses çıkaramıyordum ve de kaçamıyordum. Çok korkuyordum. Sonra iki tane karanlık cisim(veya ben onları tam göremiyordum) bana yaklaşıyorlardı. İkisinin de saçları uçuşuyor gibiydi. Sonra ikisi birlikte benim yakamı tuttu ve …………….. offff hatırlayamıyordum.
Odamdan çıkıp alt kata indim.Ama kendimi hiç rahat hissetmiyordum. Annem , Teyzem Laura ile telefondan konuşuyordu ve bir yandan da kahvaltı hazırlıyordu. Annemin yanına gidip onu öptüm. Annem bana “Günaydın” dedi ve teyzemle konuşmaya devam etti. Üvey babam Edward (onu çok severim) ise bahçede çiçek ekiyordu. Masaya oturup uyuklamaya başladım.Bir süre sonra üvey babam içeri girip “Ne güzel bir gün değil mi Kevın , Her yer bembeyaz. Bugün kayak yapmaya gidelim.Ne dersin? ”dedi . Ben de “Neden olmasın” dedim.Babam üst kata çıktı. Annem ise telefonu kapatmıştı.Benim yanıma gelip “Kevın, moralin bozuk gözüküyor, bir sorunun mu var tatlım? “ dedi. Ben de gördüğüm rüyaları anlattım. Annemin birden surat ifadesi değişti. Çok korktuğu her halinden belli oluyordu.Kendine gelerek “Edward hemen aşağıya in” diye bağırdı korkuyla. Bana dönerek “Hemen odana çık ve de senin için gerekli olan şeyleri bavuluna koy, gidiyoruz.” dedi. Anneme bir şey diyemeden hemen üvey babam geldi ve “Ne oldu Maria” dedi. Ben hemen odama çıkıp annemin dediklerini yapmaya başladım. Annemle üvey babamın sesleri bana kadar geliyordu. Annem: “O daha bir çocuk, onu yalnız bırakamam” diyordu. Üvey babam ise bağırarak: “Maria bizi öldürmeye mi çalışıyorsun, Kevın artık büyüdü, eğer biraz daha bu güvensiz yerde beklerse bütün yaratıklar etrafına dadanacak , Euryale ve Stheno bunlardan sadece bazıları, hem acele etmezsek birazdan bizim işimizi bitirecekler. Hemen Neill’i aramalıyız” dedi. Çok korkmuştum. Neler oluyordu? Hem Neill ile ne alaksı vardı tüm bu yaratıkların? Asıl merak ettiğim yaratıklar neydi? Neill benim sadece bir arkadaşımdı.Ne olabilirdi ki?
Hemen hazırlanıp bavulumla birlikte alt kata indim. Edward’la annem hazırlanmışlardı bile.
Annem bana dönüp bir eldiven teki verdi ve bana dönüp “Hiçbir şeyden korkma tamam mı hayatım? Bunu her zaman eline takarak taşı, gerekli olduğu zaman öpmen yeterli.Ama sadece gerekli olduğu zaman.Birazdan Neill gelecek. O sana her şeyi anlatacak tamam mı oğlum? “ dedi.Tam üvey babam da bana doğru eğilirken birden yer sarsıldı. Kapı kendi kendine kilitlendi ve her yerde yeşilimsi dumanlar vardı.Ve birden dışarısı karanlığa büründü. Şöminenin ateşi birden yükselmeye başladı ve içinden iki tane kadın çıktı. Aslında bunlar kadın değillerdi, canavarlardı. Annemle üvey babam gözlerini kapatıp bağırıyorlardı ve annem bana sessizce gözlerine bakma diyordu. Ama ben o iki kadının kafalarındaki yılanları görmüştüm. Bir an gözlerine bakacakmış gibi oldum ama o an isemsiz bir refleksle gözlerimi hemen kapadım. Canavar kadınlar gülüyorlardı ama gülüşleri tıslama sesini andırıyordu. Sonra bahçe kapısından Neill girdi. Ayakları yerinde yoktu ve çok kıllı iki tane toynağı vardı.Sonra arkamı dönünce annemle babamın çok uzakta olduğu gördüm.Yere yatmışlardı ve çaresizce bağırıyorlardı. Evin tamamı alev almaya başladı ve o iki yaratık bana doğru gelmeye başladılar.Neill kapıyı açık tutmaya çalışıyordu çünkü yaratıklar kapıyı büyü gibi bir şeyle kapatıyordu.Tam biri bana yaklaşmışken Neill bana bağırdı ve “Eldiveni öp!” dedi.Aklıma hiç gelmemişti. Doğru zaman buydu galiba. Hemen eldivenimi öptüm ve eldiven elimde bir buçuk metre boyunda altından bir kılıç oluverdi.Hemen kılıcı savurarak bir canavara batırdım.Canavar bir çığlık attı ve sonra bir toz bulutuna dönüştü.Diğer canavar bana doğru hızla yaklaşıyordu ve anlamadığım bir dille bir şeyler diyordu. Neill bana “Çabuk dışarı çık benimle gelmen lazım” diye bağırdı. O an dışarı çıkıp annem ve üvey babamı yalnız bırakamazdım ama annem de bana git diye bağırınca hemen kaçmaya başladım. Annem benim gözlerimin içine belki de son kez baktı ve canavarın dikkatini çekmek için ona bir vazo fırlattı. Canavar bir an için durdu ama sonra benim peşimden koşmaya devam etti. Hemen Neill’ in motoruna binip ordan hızlıca uzaklaştık. Uzakta sadece dumanlar gözüküyordu ve annem o yangının içindeydi. Ağlamaya başladım. Onları nasıl yalnız bırakabildim. Sonra Neill’in moralinin çok bozuk olduğunu gördüm.Neill’e tüm bu olup bitenlerin ne olduğunu ve nereye gittiğimizi sordum. Neill bana her şeyi anlattı ama inanamadım. Ben nasıl bir Yunan Tanrısının oğlu olabilirdim.O canavarlar da neydi? Melez kampı neresi?Neill nasıl bir keçi olabilirdi? Midem bulanıyordu.Motorsiklet beni sarstıkça benim Karnım çok daha ağrıyordu. Sonra yere baktım ve kusmaya başladım.
Uyandığımda beynim yıkanmış gibiydi. Tahminimce 2-3 saat boyunca baygın kalmıştım. Karşımdaki saat öğlen 4’ü gösteriyordu. Yattığım yatak sıcacıktı ve odada kimse yoktu. Kendimi daha iyi hissediyordum. Biraz doğrulmaya çalıştım. Yan odadan sesler geliyordu.Tanıyordum bu sesi. Bu Neill’in sesiydi. Diğer ses ise üvey babam yaşlarında birine aitti. Sesleri tam olarak algılamaya başladım. Büyük olan adam Neill’e “Onu neden daha iyi gözetmedin. Gorgonların er ya da geç geleceğini Kevın’ın sana anlattığı rüyalardan biliyorduk. Onu daha iyi kollaman gerekiyordu Neill.” Diyordu. Neill: “Evet ama Kheiron ben elimden geleni yaptım.” Dedi. Sonra odaya Neill ve o adam geldi. Neill mahcup görünüyordu.Ama Neill’den çok dikkatimi çeken bir şey vardı. Bu Kheiron denen adamın gövdesinin altı bembeyaz bir attı. Normalde olsa düşüp bayılabilirdim ama bugün öyle şeyler yaşadım ki bu artık bana normal geliyordu. Yaşlı adam yanıma gelip “Merhaba Kevın, benim adım Kheiron. Melez kampı danışmanıyım. Merak etme sana her şeyi bir bir anlatacağız.” Dedi. “Birazdan Neill sana kampı gezdirir” dedi Neill’ e dönerek. Kheiron’a “Sen nesin” diye sordum.Kheiron önce ne dediğimi anlamadı ama sonra gülerek “Ben bir Sentor’um dedi.”Hadi şimdi biraz kampı gezin” diyerek odadan çıktı
Neill’le dışarı çıktık. Herkes bana bakıyordu. Burada benim yaşlarımda birçok çocuk vardı. Neill bana kulübeleri, Arenayı, Gazinoyu , Ahırları gezdirdi. Arena’da herkes kılıçlarıyla savaşıyordu. Ağaçlardan periler çıkıp koşturuyordu. Neill gibi birçok keçi çocuk vardı.Tabii bu arada Neill bana her şeyi anlatıyordu. Neill çok matrak bir çocuktu.. veya keçi mi demeliydim. Bana uzun süre fıkralar anlatıyordu ama ben çok dalmıştım. Bundan sonra neler olacaktı acaba. Sonra Neill beni tekrar kulübelerin yanına bırakıp bana “Şimdi gitmem lazım, Şimdilik ebeveynin belli olana kadar Hermes kulübesinde kalman gerekiyor. Git ve rahatına bak. Akşam yemeği zamanı artık büyük ihtimalle ebeveynin belli olur” dedi gülümseyerek ve beni kısa süreli kulübemle baş başa bıraktı. İçerdeki çocukları gördüm. Hemen gelip beni karşıladılar. Bana bir yatak gösterdiler çantamı elimden aldılar. Artık her şeyi kavramaya yavaş yavaş başlamıştım. Ama çok iyi bildiğim bir şey vardı:
ARTIK HER ŞEY ÇOK DAHA FARKLI OLACAK
Sevgili Tanrıça Athena benim bilgisayarımda renk veya yazı tipi vb. şeyler ayarlayamıyorum kusuruma bakmayın