Şaşkınlığını görünce ''Hey Maya! Bir uğurayayım demiştim!'' dedim. Gülümsedi ve ''İçeri geçsene Alexis." dedi. Geçtim ve oturma odalarındaki koca yeşil koltuğa oturdum. Oldukça güzel bir kulübeleri vardı.
''Organik portakal suyu ister misin? En sevdiğim içecektir. Portakalı kendimiz yetiştirdik. Kimseye çaktırma ama annem bizim yetiştirdiklerimize karşı daha cömert davranıyor.'' dedi. Ne! Portakal suyu mu? Hem de organik!! Korkuyla ''Yok saol May-May, ben... tokum." dedim. Tokum mu!? Zaten berbat bir yalancıydım, portakala olan alerjim iyice berbatlaştırmıştı.
Maya kendisine bir bardak doldurdu ve bir yudum aldıktan sonra ''Mmm...Nefis!'' dedi. Portakalı ben de severdim. Ama yedikten sonrası... Tek kelimeyle: Berbat!
Gülümsedim ve "Eh, o halde sana afiyet olsun." dedim. Aniden yüzümü buruşturup "Ben ondan bir yudum bile alırsam revirlik olurum." diye devam ettim. Aklıma önceki denemelerim gelmişti.
İçtiği portakal suyu boğazında kalıyordu. "Ciddi misin!" dedi şokla. Güldüm ve "Hey! Sakin ol! Ağzıma uzak olduğuna göre sorun yok." dedim şişedeki portakal suyunu işaret ederek. Ama bir gün beni öldürmek isterse, kesinlikle portakal en iyi çözümdü.