Mistik alanlar, sahalar, ormanlar ve geniş denizler. Cennet benim için buydu aslında neden başka bir şeye ihtiyaç duyayım ki ? Ne gerekiyor ? Hayatım boyunca pekte sosyal birisi olmadım ama doğayı, denizi ve ağaçları benden iyi kimse bilemez. Benim arkadaşlarım onlardı beni mutlu eden onlardı. Benimle konuşan hep zeytin ağaçlarıydı. Bana eşlik eden hep Poseidon'un deniziydi. Hangi birisiyle yüz yüze konuştum ki ? Hiç biriyle. Ama hepsini kendilerinden daha iyi bilirim. Apollo'dan daha çok güneşe baktım. Poseidon'dan daha fazla denizde yaşadım ve Zeus'tan daha çok gökyüzünü seyrettim. Kendimi tatmin etmek içindi. Şimdi yanımda ne ağaç var ne de suya dair bir şey. New York'taydım. Parlak sarılı taksiler, ardı arkası kesilmeyen korna sesleri. Tırmanma duvarınkinden en az on kat daha boğuk bir hava vardı. Nefes almak adetâ bir eziyetti benim için. Küçük bir su fıskiyesi vardı önümde çevresinde toz tutmuş ışık lambaları. Hemen iki ucunda ise iki tane bank. Çam ağacından yapılmış iki bank o kadar basitleştirilmiş ki insanlar için hiç bir değeri kalmamış. Banka oturdum ve güzel su fıskiyesini izlemeye devam ettim. Biraz bile olsun evime gitmek içimden gelmemişti.