Altın Geyik [3]

Kampın girişine kadar pegasuslarımızla bir uçuş talimi yaptık. Royces paslanmış gibiydi. Ne zamandır uçmuyordu tabii. Ama şimdi görevimiz çok önemliydi ve ona bol bol ihtiyacımız olacaktı. Thalia'nın Ağacın'nın yanında pegasuslarımızdan indik. Şimdi sınırı geçecektik ve kamptaki güvenliğimiz sona erecekti. Altın Geyik'i ararken kim bilir hangi canavarlar peşimize düşecekti. Bilmek bile istemiyordum. Ama cesur olmalıydım ve bana o kadar yardımcı olan Artemis'e borcumu ödemek için olan bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim. Sat'le beraber kampa son bir kez baktıktan sonra sınırdan çıktık.

Ben Plüton'un üzerinde uçarken rüzgar yüzümü okşuyordu ve ben bundan gerçekten büyük bir haz duymuştum. Keşke Zeus çocuğu olabilseydim diye düşündüm bir an, Nike'ı sevmiyordum pek. Altın Geyik'i arama görevini üstlendiğim için çok heyecanlıydım, yerimde duramıyor ve sürekli hareket ediyordum. Adyali'ye döndüm. "Gidelim kardeş." dedim ve Plüton'la beraber havalanarak sınırdan uçtuk.

"Gidelim kardeş." dedi Sat ve havalandık. Daha nereye gideceğimizi, Altın Geyik'i nerede arayacağımızı bilmiyorduk. Rüzgarın yüzümü okşamasına izin verdim ve sakinleşmeye çalıştım. Belki Sat'in bir planı vardır, mutlaka olmalıydı değil mi? Onun her zaman bir planı olmalıydı, o Satellite'ytı, melez danışmanı, kulübe lideri. Sat'e baktığımda dalgın bir şekilde ileri baktığını gördüm. İşte bazen Satellite'ın bile planları bitiyordu ne yapalım.
''Kardeş, planımız nedir? Yani ilk nerede arayacağız Altın Geyik'i?'' diye sordum ona.