Güneşli bir günde aklımdan zorum varmış gibi arenadaki kılıç eğitimimi bırakarak, yapacak daha heyecanlı bir şeyler aramaya koyulmuştum. Yeni keşifler umuduyla kampı turlarken aklıma tırmanma duvarı ve geçen sefer buradan nasıl düştüğüm geldi. Kaşlarımı çatarak, "Tek seferlik bir talihsizlikti o." dedim kendimi avutmak için. Tabii bu tatmin olmama yetmedi. Kendimi tırmanmak konusunda başarısız olmadığıma inandırmak için tek çare, gidip o lavlarla bezeli duvara tekrar tırmanmaktı. Başlarda işi gayet iyi idare ediyordum, kol kaslarım beni yarı yolda bırakmadığı için de memnun olmuştum. Duvarın ortalarına kadar bin bir zahmet sonucu gelebildim ama o noktadan sonra işler aşırı derecede zorlaştı; lav sellerinden kurtulmak için çok büyük çabalar harcamaya giriştim. Arada kafamı teğet geçen taşlar da işi iyice çekilmez kılmaya başladı. Derken, üzerime doğru gelen lav akıntısı karşısında öyle bir noktada sıkıştım kaldım ki, hiçbir yere kıpırdama şansım kalmadı. Yanmamak için yapabileceğim tek şey, kendimi aşağı atmaktı. Kısa bir tereddüdün ardından yaşamayı sevdiğime ve geçici bir sakatlığa tahammül edebileceğime kanaat getirerek kendimi boşluğa bıraktım. Düşüş hissi, tıpkı geçen sefer hatırladığım gibiydi; dünya durmuş ve ben hareket ediyordum... Yere çakıldığım o acı dolu anda bu güzel his tümüyle kayboldu tabii.
Gözlerimi tekrar açtığımda kendimi çok tanıdık bir odada, tanıdık bir yatakta buldum. Büyük Ev'deki revire getirilmiş olduğumu hemen kavradım çünkü gün aşırı buraya uğramam icap ederdi zaten! Derin bir nefes aldıktan sonra kalkmaya çalıştım ama kırık birkaç kemiğim yüzünden olacak, becerebildiğim tek şey biraz doğrulmak oldu. Şimdilik bu da benim için yeterliydi, yanımdaki minik sehpanın üzerinde duran kakao görünümlü sıvıya ulaşmayı başarmıştım çünkü. Bardağa iliştirilmiş minik şemsiye ile oynarken, en sevdiğim kakaolu kek tadındaki nektarımı kafaya diktim. Bu tanrı içeceğinin tadı gerçekten de efsanelerdeki kadar güzeldi ve sırf nektar içmek için, bir taraflarımı sakatlamaya değerdi. İçecek bittiğinde kendimi kesinlikle öncekine oranla daha güçlü hissetmeye başladım. Bu sefer yataktan kalkmak için fazla çaba harcamama gerek kalmadı. Kısa bir denge sorunu yaşadıktan sonra ağır adımlarla revirin çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Büyük Ev'den çıktığım görülürse biri tarafından buraya zorla geri getirileceğimden emindim ama, bu evin içinde nerede bulunduğumu kimse bilemezdi. "Eh, o zaman tavanarasında eski kahramanlara ait eşyaları karıştırmanın zamanı geldi." diyerek sırıttım. Kahin olmanın da beni diğerlerinden ayrı kılan pek çok avantajı vardı.