Elimde çeşit çeşit savaş aletiyle arenaya geri dönerken etrafı süzmekte olan Jacquenetta'ya şaşkınlıkla bakmamak için kendimi zorlamaktaydım. Eh, Tanrıça Hera'nın çocuklarına pek fazla rastlamıyorduk ve her yeni çocuk bize Zeus tarafından gönderilen şimşekler ile kasırga fırtınalarına mal oluyordu. Yine de bana gülmüseyerek bakan kıza bir anda kanım ısınmıştı, zaten bir tanrıçanın manevi çocuğu olmayı isteyen kişi de o değildi. Yanına vardığımda içinde minik otomatonlar, kalkanlar ve başka çeşit çeşit şey olan metal yığınını yere bıraktım ve sonra Jacquenetta'ya dönerek "İlk olarak kılıç tutuş tekniklerini öğretelim sana. Değişik yönlerden kılıcını hedef alacağım ve sen de hangi tutuşla silahına daha iyi sahip çıkabildiğini saptayacaksın." dedim. Jac, anladığını belirtmek için başını sallayınca ona kılıcı nasıl şekillerle tutabileceğini gösterdim. İlk etapta, iki eliyle tutmayı kendine daha uygun buldu, ben de karşısına geçerek fazla sert olmayan şekillerle onu zorlamaya başladım. Hera kızı kılıç hakimiyeti konusunda düşündüğümden iyiydi ama tüm dikkatini kılıcıma odaklamış olduğu için, kabzama yönetleteceğim ani bir hareketle hayatından bile olabilirdi. Ona kibar bir şekilde, "Ne olursa olsun gözlerini rakibininkilerden ayırma, onlar her şeyi anlatır." dedim.