BAM BAM VE BAM...Hayır yanlış nota...BAM BAM BAM...Yine yanlış...
“Ah Tanrım son provada olmaz yaa"
Notlarımı karıştırdım notalar yok.Telefonum.Evet telefonum ve annemin numarası...Çal hadi ama...
"Alo anne odamda çekmeceme masama heryere bakarmısın notalarım burda değil"
"Tamam bir bakalım benim pasaklı kızımın notaları nerde?"
"Ah anne şu laf sokuşturma işini konserden sonra yapsan olmaz mı?"
"Pekâlâ, buldum az sonra kucağında bil"
"Teşekkürler"
“Görevimiz"
Evet, çok güzel bu azar olmadan yaşayamazdım, tabi annem olmadan da...
Annem yıllardır doktor ve müzisyen.Adı Erin. İkisinde de mükemmeldir ama 5 yıl önce kaza sonrası sağır kaldı ve şimdi o kulaklıklar olmadan duyamıyor.Babamsa hiç tanımadığım ve bir resmi bile olmayan bir adam. Ne acı.
"Selam, nasıl gidiyor müziğin prensesi Cristin"Neden bana Cristina demez ki…
" Böyle devam ederse piyanom isyanı basacak ve popomun üstüne yapıştıracak.”
"Tamam, gösteriye kadar bütün sakarlık hakkını kullanma hakkın var"
İşte benim destekçi arkadaşım Henry. Onunla 2. sınıfta tanıştım ve koltuk değnekleri var ama belki de beni en çok anlayan kişi o.
“Pekala öyle olsun.O elindeki de ne öyle?”
“Annenin gelmesi ne kadar sürer." "Yarım saat,”
“Süper al bakalım prenses nefis bir uğur likörü geleneği unutma.”
“Ne emin misin? Burada da mı yapacağız?Ya notaları unutursam? Zaten unuttum…”
“Ya prenses oyunbozanlık etme. Hadi al bakalım. Bugünün şerefine 3 bardak!”
Çıldırmış bu çocuk.
“Ama…”
“Heyy al bakalım hadi …”Daha itiraz edemeden boğazımdan inmişti bir bardak.Sonra bir, iki, üç, dört …Nee dört mü?Aman tanrım yeter bu kadar.
“Hop Hop yavaş be kızım vur dedik öldürdün.”
“İyi geldi be rahatladım”
“Ne oluyor burada?” Eyvah şimdi şansa ihtiyacım var…
Evet, sonunda nutuk bitti ve notalar elimde. Ah yine aynı şey bu harfler neden bu kadar karmaşık ki sanki. Of likörden desem değil hep oluyor 15 yaşımdan beri hep. Neyse ki normal bir okula devam etmedim sadece notalarla uğraşıyorum. Ya Sheaskpirle uğraşsaydım ne halt yerdim. Ben ve garip huylarım sakarım, okuyamıyorum ve ne garip ki bazen insanların ağzından çıkmadan onlardan bir şey duyabiliyorum. Buna Henry ve annem de dâhil. Ve birde ikna edebilme yeteneğim var insanlar dayanamıyor. Anlamıyorum. Büyüleyici güzellikte sayılmam ama garip. Tabi çirkinde sayılmam.
Oha 3 saat kaldı ve saçım yapılmadı bu kuaföre bir daha gelirsem fok olayım.
Saç tamam, kıyafet güzel, Henry nerde kaldı? Hah köşede beni bekliyor. Hakikaten yakışıklı bu çocuk ama sadece arkadaşım benim iyi, tatlı ve yakışıklı arkadaşım.Ve annemdende uğur öpücüğü aldım işte oldu.
“Her şey tamam seni bekliyorlarmış. Süper olmuşsun hadi gidelim.”
Yuh çok kalabalık, yine panik atak gelecek. Henry nin eli olamasa orda bayılırdım. Yarım saat var! Ne yapıcam ben. Of ya şimdi bayılıcam
“Sakin ol ve gülümse. Yıldız sensin”
Tabi yaa yıldız benim.
Unutma sen yıldızsın. Evet yıldızım. Başlayalım bakalım. BAM BAM ve BAM oldu. BAM BAM ve GÜM! Ne oluyor Tanrı Aşkına.
Tam önümde 2 başlı, kanatlı, 4 gözlü, grimsi ve yapışkan bir yaratık bana doğru ağzını açıyor... Ne ağzını mı açıyor? Evet dördüncü likör bardağını içmemeliydim. Annem o nerde… Peki Henry o nerde?2. Aman tanrım. Onun bacakları nasıl böyle görünür.Likör içmicem yemini etmeliyim.ve napıyor canavara sandalyemin ayağını mı soktu!.Bir anda ne dediğine dikkat ettim.
“Kaç! KAÇ! Kaç!”
“Sen nesin böyle?”
“Neye benziyorum bir satirim ve senin koruyucun, sen bir melezsin ve kampa gitmelisin. Erin bu kadar onu da buldular götürmeliyim buradan.” NE
Annem tamam dercesine başını salladı ve canavarın kaçışını izledim. Panik atak ve duygu karmaşası bastırınca midem bulandı ve kustum. Ne kustum mu? Gerçi bu kadar olaydan sonra bir zahmet olsun. Ve her şey döndü duygular bedenime aktı, korku heyecan, nefret ve ölüm… Ve fazla bilgi yüklemesi galiba bayıldım.