Mavi takımdaydım. Aslını sorarsanız mavi renk bana her zaman şans getirmişti. Bu yüzden Athena kulübesinin mavi takımda olmasının yeri bende ayrıydı. Takım kaptanlığı Poseidon Kulübesine aitti. Lucy bu sefer baş kulübe olamayacağımızı söylediğinde biraz üzülmüş birazda sevinmiştim. Üzülmemin nedeni maç sıkıcı geçebilirdi. Mutlu olma nedenim ise bayrak kapmacadan daha ciddi meselelere yoğunlaşmam gerekiyordu. Mesela konseyden bir görev bekliyordum. Bu görevi sağ salim bitirip başarı ile sonuçlandırmalıydım. Düşündükçe bayrak kapmacayı unutuyordum. Bu arada sıkı dediğime alınmayın. Sadece Athena Kulübesi ne zaman baş kulübe olsa maçlar hep rekabet ve eğlenceyle geçerdi. Tabi bunda Lucy’nin büyük katkısı vardı. Bazı yönleri her ne kadar bir Athena çocuğuna benzemese de planlarına bayılıyordum.
Ormanda gezip kontrol yapma benim görevimdi. Uzun süredir bekliyordum. Çantamdaki su bitince dere arayışına giriştim. Kimse beni bu yarışmada umursamıyordu galiba. Alo? Burada savaşmayı ve rekabeti bekleyen bir Athena kızı var. Tamam, anladım tahminim doğru. Takılmıyorum! Sinirim tavan yapmış bir vaziyetteydi. Ortamın sessiz olması da sinirimi bozmuştu. Tam o sırada bir su sesi duydum. İşte bu harikaydı. Yavaşça sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Çalılıkların arkasında durarak etrafta birileri var mı diye kontrol ettim. Ama kimse yoktu. Kendimi hemen dereye bıraktım. Bol bol su içtim. Dilim damağım kurumuştu. ‘‘Ah su olmasa ne yapardım bilmiyorum.’’ diye mırıldandım. Daha sonra matarama biraz su doldurarak yoluma devam ettim.
Ağaçların bulunduğu alanda bir Hermes çocuğu gördüm. Karşı takımda olduğu için gülümsedim. Tabi ilk önce ortamın güvenli olduğunu anlamam lazımdı. Bir taş alıp genç kıza fırlattım. Kız başta korktu sonra saklanmaya başladı. Demek yalnızdı. Bu hoşuma gitmişti. Kızın karşısına aniden çıkınca kaçmaya başladı. ‘‘Bekle! Dövüşeceğiz. Benden kaçamazsın! Bu yarışı biz kazanacağız!’’ diye bağırıyordum. Kız bir an yüzüme baktı. İfadesi garipti. ‘‘Ne yarışından bahsediyorsun sen?’’ dedi. Yüzümü buruşturdum. ‘‘Tabi ki bayrak kapmaca… Başka ne olabilir?’’ Kızın yüz ifadesi sinirle kaskatı oldu fakat kendini sakinleştirmeyi başardı. ‘‘Yarış biteli on beş dakika oldu. Kazananlar mavi takım. Haberin yok mu?’’ Ne yani on beş dakikadır beni oyalıyorlar mıydı? O sırada arkamdan Helen’in sesini duydum. ‘‘Sere! Neredesin sen? Herkes seni arıyor. Seni bulamayınca panik yaptık. Haydi, gel biz kazandık. Parti yapacağız.’’ Her ne kadar moralim bozulsa da gülümsemeye başlamıştım. Kazanmak ve yaptığımız parti beni rahatlatabilirdi. Bir yarışı daha kazandığımız için yüzümüzde güller açıyordu. Mükemmel bir yarış olmuştu. Her ne kadar işin içinde bulunmasam bile…