Kulübede oturmaktan sıkılıp dolabıma yöneldim ve üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra, saçımı arkamda topladım ve plaja yöneldim. Kulübeye kapanıp kalmak istemiyordum ve plaja gitmeye karar verdim. Deniz kenarları beni rahatlatıyor ve huzur veriyordu. Kulübemden çıkarken etrafa son kez göz attım ve dışarı çıktım. Bugün kardeşlerimi hiç görmemiştim ve onlara not bırakmamıştım. Doğrusu gerekte duymamıştım. Ne de olsa kampın içersindeydim ve bir şey olmazdı. Havaya baktığımda aydınlık ve güneş sanki her zamanınkinden daha çok ışık saçıyordu. Bu beni gülümsetmeye yetmişti. Etrafa bakınarak plajın oraya doğru ilerlemeye başladım. Kulübemiz deniz kıyısına en yakın olan kulübe olduğu için plaj uzak değildi ve oraya kısa sürede varıyordum.
Plaja geldiğimde her yeri melezler sarmıştı. Bazıları arkadaşlarıyla oturuyor, bazıları voleybol oynuyor, bir kaç melezde yüzüyordu. Yüksek sesle çalan müzikte bugüne resmen eşlik ediyordu. Plajda deniz kıyısında biraz yürüdükten sonra kumların üzerine oturdum. Yan tarafta voleybol oynayan melezleri izlemeye başladım. Hepsi çok eğleniyor gibi gözüküyorlardı. Onları izlerken gülümsemiştim. Dikkatlerini çekmiş olmalıydım ki beni de oyunlarına davet ettiler. İzlemekle yetineceğimi söyleyip oyunlarını bozmadım. Ben kafamı onlardan denize çevirdiğimde denizle güneşin uyumu göz kamaştırıcı bir güzellik gibi gelmişti. Çok güzel gözüküyordu. Ben denizi izlerken hafif rüzgar yüzüme vurdu ve daldığımı fark ettim. Etrafıma bakındığımda melezlerin neredeyse çoğunun gittiğini gördüm. Birden afalladım. Ne olduğunu anlamamıştım. O sırada bir ses beni kendime getirdi.
“Kızım.” Bu babamdı. Denizden çıkmış ve denizin üzerinde duruyordu. Ona dönerek usulca selam verdim. “Merhaba baba.” Neden buraya geldiğini çok merak ediyordum. Ne de olsa o bu zamana kadar beni hiç ziyarete gelmemişti. En fazla sesini beynimde duyuyordum o kadar. Birden babam zihnimi okuyarak sorularımın hepsini ben sormadan o cevap verdi.
“Evet kızım buraya senden bir şey istemek için geldim. Daha doğrusu sana bir görev vereceğim. Kalipso’nun yanına gitmeni ve onu öldürmeni istiyorum.” dedi. Birden dondum. Öldürmek mi demişti babam? Kafamda söyledikleri yankılanıyordu. Bir sürü soracağım soru vardı aklımda. Ama sadece tek bir soru dilimden döküldü. “Peki neden baba?” Gerçektende neden benim onu öldürmemi istiyordu anlayamamıştım. Dehşet içinde kalmıştım. Tamam ben canavar öldürebilirdim ama ya bir kızı? İşte onu yapabileceğimi sanmıyordum. Babam aklımdaki sorulara yanıt vermek için dikkatimi ona yöneltmemi sağladı.
“Bak Lia. Sen benim kızımsın ve benim bütün yönlerim neredeyse hepsi sende de var. Kalipso’yu öldürmelisin. Bu görevi Adrian’a vermiştim ama yapamadı. Ona bu görevi vermekle pişman oldum. Ama sen babanın sözünü dinler ve yaparsın. Bunu biliyorum.” dedi. Bilmiyordum. Aklım çok karışıktı. Ama babamın daha çok düşündürecek vakti yoktu sanki. “Hadi kızım. Al bu iksiri ve iç. Bunu iki defa kullanabilirsin. Kampa dönerken de bu iksiri içmen yeterli olacak.” dedi. Başımı sadece tamam anlamında sallayabildim. Babamda kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Cesaretimi toplayarak nefes aldım ve başarsam da, başaramasam da deneyeceğim için iksirden bir yudum aldım ve birden kendimi boşlukta hissederek gözlerimi kapadım.
RP BİTMİŞTİR! (Devamı Ogygia Adasında)