Yine her zamanki sıradan şeyler... Arenada birkaç melezle düello etmiş, kolayca kazandığım bu düellolar sonrasında da biraz antrenman yapmaya karar vermiştim. Ama kılıçla antrenman yapmak artık sıkıntı veriyordu bana, zaten aşina olmuştum bu silahı kullanmaya. Okçuluk konusunda da dersler alıyordum, yeni bir silah bulmam gerekiyordu kendime. Bu ne olabilir diye düşünürken aklıma garip bir tercih geldi, mızrak! Özellikle Ares çocuklarının sık kullandığı bir silahtı bu, ama ben henüz hiç merak salmamıştım mızrak kullanmaya. Ama yine de öğrenmek gerekiyordu, tabi önce bir mızrağım olmalıydı. Cephaneliğe gidip kendime bir mızrak beğenmeye çalıştım, ama oradaki mızrakların hepsi çok sıradandı. Benim kullanacağım silah daha özel bir şey olmalıydı.
O güne kadar daha önce hiç gitmemiştim el işleri alanına, burası genelde Hephaistos çocuklarının uğradığı bir yerdi. Burada silah yapımı, zırh yapımı ve bunlara değişik özellikler eklenmesi gibi birçok şey yapılabiliyordu. Benim oraya giderken amacım ise kendime bir mızrak yapmaktı. Bunu nasıl yapacaktım hiçbir fikrim yoktu açıkçası, ama Hephaistos çocukları o kadar kolayca yapabiliyorsa, ben de öğrenebilirdim.
İlk önce mızrak yapımı için ayrılmış uzun ve sivri tahtalardan birini aldım, gayet düzgündü bu. İşin zor kısmı ise bunun ucuna takacağım öldürücü kısmı hazırlamaktı. Önce ne madde kullanacağıma karar vermeliydim; ilahi bronz, demir, çelik vs. Kararım tabi ki ilahi bronz olmuştu.
İlahi bronz stoğundan küçük bir parça aldım, şimdi bunu demirle eritip şekil vermem gerekiyordu. Ucunu keskin yapmalıydım, ve arkasını da mızrağın ucuna yerleştirebileceğim şekilde delmem gerekiyordu. Kızgın alev döküp mızrak uçlarına şekil veren bir makine gördüm, bununla belki yapabilirim diye düşünüp mızrağın ucunu bir maşa ile tuttum. Alevlere doğru uzattığımda ise mızrağın ucunun tamamı eridi bir anda. "Neyi yanlış yaptım acaba?" diye geçirdim içimden. Bu iş tahmin ettiğimden de zormuş, bir ara Hephaistos kulübesinden yardım almalıydım bu konuda.
İkinci bir ilahi bronz parçası alacaktım ki, kenarda bir kutunun içinde hazır halde bulunan mızrak uçlarını gördüm. Boşuna uğraşıyormuşum, zaten hazır bulunuyordu bunlar. Gözüme hoş gelen bir tanesini seçip mızrağı yapacağım tahtanın ucuna yerleştirdim. Sıkı bir hale getirdikten sonra yaptığım işe baktım da, ben hiçbir şey yapmamıştım ki! Tek yaptığım iki parçayı bir araya getirip sıradan bir mızrak elde etmekti. Ama yine de el emeği göz nuru, ne olursa olsun bu benim ilk mızrağım olacaktı.
En azından birkaç ekleme yapmalıydım, elime metal bir çivi alıp mızrağın üstüne adımı yazmaya koyuldum. Ama uzun uğraşlar sonucunda yazdığım şey adımdan başka her şeye benziyordu. "Lanet olsun." diye haykırıp mızrağı tam ortasından ikiye böldüm. Mızrak kullanmak bana göre değildi, bunu anlamıştım. Assassin's Heart neyime yetmiyordu sanki?