4- Long Island kıyısında bir Tanrı/Tanrıça ile karşılaşacaksınız.
Mekan: Long Island kıyısı
Katılacaklar: Sadece sen.
New York'taki evimden Melez kampına geldikten sonra önce Nerissa'yı ahıra bıraktım, sonra da Long Island kıyısına gittim. Poseidon onunla konuşmam gerektiğinde herhangi bir deniz kıyısından ona seslenirsem duyacağını söylemişti.
"Poseidon!" diye bağırdım. Yanıt gelmedi. Tamam, belki biraz fazla kaba bulmuştur diye düşündüm ve tekrar seslendim.
"Denizlerin Tanrısı! Tanrı Poseidon!" diye tekrar bağırdım. Artık sahildeki diğer çocuklar bana deliymişim gibi bakmaya başlamışlardı.
Neyse ki Poseidon beni daha fazla bağırtmadan (ve diğerlerine rezil etmeden) suyun içinden çıktı ve yanıma geldi.
"Merhaba Jenny, anneni görmeye gittin mi?" diye sordu. Yutkunarak evet anlamında başımı salladım.
"Peki annene sor dediğim soruyu sordun mu?" dedi. Tekrar evet anlamında başımı salladım.
Poseidon iç çekti ve yumuşacık kumların üstüne oturuverdi.
"Lütfen otur Jenny, işimiz biraz uzun sürecek anlaşılan" dedi. Denizlerin tanrısının lafını ikiletmeden onun yanına oturdum.
"Yıllar önce annenle ilk karşılaştığımızda ona daha önce hiçbir ölümlüye karşı hissedemeyeceğim kadar kuvvetli duygular hissetmem beni açıkçası çok korkutmuştu. Bu ne kadar sürecekti bilmiyordum, sonuçta sevdiğim kadın bir gün yaşlanacak ve ölecekti ama ben onu sürekli yanımda görmek istiyordum. Zeus'a onu ölümsüz eşim yapmak istediğimi söyledim. Zeus'ta bana 'kadını getir, ölümsüz olmaya layıksa istediğini yaparım' demişti. Sonuç olarak anneni Zeus'a takdim ettiğimde babanda ona aşık oldu ve bizi ayırmak için asla aklına gelmeyecek şeyler yaptı. Ve bir gün başardı. Annen iki ay süresince babana aşık olmuştu. Onu kurtarmak için her şeyi yaptım ama işe yaramadı. Ama pes etmedim, en sonunda onu büyüden kurtardığımda ise annen çoktan sana hamileydi. Çok geç kalmıştım. Sevdiğim kadın dahi olsa kardeşimin çocuğunu taşıyan kadınla olamazdım. Bu yüzden anneni terk ettim. Ama seni yıllarca takip ettim. Başına belaların gelmemesi için seni koruyacak kikloplar gönderdim. Sen çoğuyla tanışmadın bile ama sonuçta onlar seni korudu. Ve bugün bile sana her konuda yardım etmeye hazırım" dedi. Bir an aramızda bir sessizlik oldu.
"Çok özür dilerim, eğer ben olmasaydım..."
Poseidon sözümü kesti.
"Hayır Jenny, senin doğumun çok... Nasıl desem, annene ilaç gibi geldi. Bana da gerçekleri hatırlattı. Eğer anneni ölümsüz yapsaydım Zeus'la aramızda çok büyük savaşlar çıkabilirdi. Truva savaşını hatırla. Her şeye Helen sebep olmuştu. Bizde babanla ikinci Truva savaşını başlatabilirdik, Linnet Parker yüzünden"
"Ama annemle o zamandan beri görüşmüyormuşsunuz" dedim. Poseidon gülümsedi.
"En doğrusunu yapıyoruz. Beni dinle Jenny, sana bir yetenek vereceğim. Bu yetenek sayesinde bana istediğin her zaman ulaşabileceksin. Bende senin baban sayılırım, bunu sakın unutma!" dedi ve elleri sarı sarı parlamaya başladı. bir süre sonra Poseidon ellerini başıma koydu. Bir dakika boyunca öylece kaldık, sonra da ellerini çekti.
"Artık gitmeliyim. Bundan kimseye bahsetmesen daha iyi olur gibime geliyor Jenny, bu kampta benim kendi çocuklarım da var" dedi.
"Onlarla konuşuyor musunuz?" diye sordum.
"Henüz konuşmadım. Hazır olana kadar beklemeleri gerekiyor. Onları da çok seviyorum, her biri benim için ayrı bir cevher ama bu onların iyiliği için" dedi. Sonra da ayağa kalktı ve suya doğru ilerledi.
"Şunu da bilmeni isterim, Jennifer ismini sana ben koydum" dedi göz kırparak ve sonra da suyun içinde yok oldu. Aklım karmakarışık kulübeme yöneldim...