Ben annemle yaşayan ve o güne kadar sıradan biri olduğumu sanan bir çocuktum.Annem hastaydı çok çabuk yoruluyordu.Ben de bu yüzden lise 2 de okulu bırakıp çalışmaya başladım.Bir oduncu ihtiyarın yanına odun kesiyordum.Her zamanki gibi sabah kalkıp kahvaltı yapıp ihtiyarın yanına gittim.Odun kesmeye ormana gittik.Giderken her sabahtan farklı olarak yanına tüfeğini aldı.Sebebini sorduğumda bana:
‘’Bu gece ormandan garip sesler gelmeye başladı.Kurtlar inmiş olabilir.Ne olur ne olmaz diye alıyorum.’’ dedi.Ben: ‘’Tamam, gidelim’’ dedim.Ormana gittik ve güzel bir ağaç bulup kesmeye başladım.O gün hava soğuktu ve bu beni yavaşlatıyordu.İhtiyar giderek huysuzlanmaya başladı bana ‘Çabuk’ dedi.Bende tamam diyerek biraz daha hızlandım.Ağacı budadım ve 4 parçaya bölüp arabaya yükledim.Başka bir ağacı daha devirdim.Tam ağacı budamayı bitirdiğim sırada ormandan böğürmeye benzeyen bir ses geldi.İhtiyar:’Arkamda dur.’ diye bağırdı ve şöyle söylendi:
‘Geleceğini biliyordum.Ordasın değil mi ?Canavar.’Tam sözlerini söylemeyi bitirdiği anda ormandan devasa bir öküz fırladı ama bu farklıydı.Birden aklımda şimşekler çaktı.Bu benim yunan mitolojisiyle ilgili okuduğum kitaplarda olan öküz adamlardı.Adları da Minatour du.Bizim ihtiyar ondan beklemediğim bir çeviklikle onun üzerine doğru zıpladı ve bana:’Ormana koş Draya yı bul o sana ne yapman gerektiğini söylecektir.’Ben ‘Ama…’ demeye çalıştığım anda ‘Git!’ diye bağırdı.Bu sefer itiraz etmeden ormana doğru koşmaya başladım.
Gördüğüm şeyler aklımı çok karıştırmıştı.O Minatourların gerçek olmaması gerekirdi.Onu da geçtim bizim zar zor yürüyen ihtiyarın onu görünce şaşırmaması ve zar zor yürürken birden onun üstüne doğru inanılmaz bir çeviklikle zıplaması da imkansızdı.Ormanın içlerine doğru ilerledikçe sanki hava daha da soğuyordu ya da bana öyle geliyordu.Yakınlarda bir mağara buldum.Biraz dal ve yaprak toplayıp mağaraya geri döndüm.Cebimdeki çakmakla dalların üzerine koyduğum yaprakları tutuşturdum.Dallar çıtırdamaya devam ederken ben yavaş yavaş ateşe dal atıyordum.Kızılderililerin yaprakları üstlerine örterek yorgan gibi kullandıklarını duymuştum ve o yüzden yaprakları bolca almıştım.Yapraklardan bir çeşit yastık yaptım ve kalan yaprakları üzerime altıma da montumu serdikten sonra yattım ve uyudum.Sabah uyandığımda ateş sönmüş yapraklar beni donmaktan korumuş ama her tarafımın tutulmasını engellememişti.Kalkıp gerindikten sonra annemin çantama koyduğu ekmeği yedim ve şişedeki suyu içtim.Mağaradan çıkıp yürümeye devam ettim.Tam o sırada çalılardan bazı sesler gelmeye başladı.Gidip baktığımda benim yaşlarımda çok güzel bir kız bir geyiği vurmak için yayını almış ve yayını gerip nişan almıştı.Tam onu vuracakken geyik beni fark etti ve kaçtı.O da aynı hızla bana döndü ve okunu bana çevirdi.Bağırdı:’Kimsin ?’.
Yolda ilerlerken ona başımdan geçenleri ve kim olduğumu anlattım.Bana: ‘Demek seni de buldular.En azından sen kurtulmuşsun.’ dedi.Ben: ‘Neden bahsediyorsun ?’ dediğim sırada bana şaşırarak baktı ve : ‘Bilmiyor musun ?’ dedi.Ben: ‘Neyi bilmiyorum ?’ deyince o of der gibi başını salladı.Bana: ‘Gel peşimden, uzun bir yolumuz var.Temkinli olmalıyız.’ dedi.Ben ses çıkarmadan bu ay kadar güzel kızı takip etmeye başladım.Bir ara nereye gidiyoruz diyecek oldum ama sanki aklımı okumuş gibi: ‘Gizli bölgeye gidiyoruz.Ordaki yetkili kişiyle tanışacaksın.Sana ne yapacağına o karar verecek.’Ben:’Yetkili kişi kim ?’ dedim.O ise beklediğim ismi söyledi: ‘Draya’ .
Gizli bölge denilen yerin nasıl bir yer olduğunu çok merak ediyordum.Fakat bu merakın kısa süre sonra sonuçlanacağını da hissedebiliyordum.Yavaş yavaş ormanın sonuna yaklaşıyorduk.Ormanın sonunda bir düzlük olduğunu ve bu düzlüğün üstünde ufak bir köy olduğunu fark ettim.Oradaki insanlar yanımdaki kızı görünce şaşırmadılar ancak beni yanında görünce sanki çok garip biriymişim gibi bana bakmaya başladılar.Neyse bu garip bakışlı insanların ortasından geçip 2 katlı bir eve girdik.O kız girişte bekleyip biriyle konuştu.Konuştuğu kişi yukarı çıktı ve bir süre sonra geri geldi.Bana: ‘Draya seni bekliyor.’ dedi.Ben merdivenleri yavaş yavaş tırmandım ve kapının hemen karşısındaki kapıyı dikkatlice tıklattım.İçeriden: ‘Gel’ dendi ve içeri girdim.Draya denilen kişiyi ilk görüşümde masada oturuyordu ve arkası dönüktü.Önünü döndüğünde onun kravat giymiş sıradan biri olduğunu fark ettim.Ancak ayağa kalktığında ve onun ayaklarını gördüğümde şok olup bayıldım.Adamın ayakları yoktu yerine toynaklar vardı.Ayıldığımda başımda beni buraya getiren kız vardı.Draya ona : ‘Tamam kızım.Gidebilirsin senin işin burada bitti kalanını ben hallederim’ dedi.O ise selam verip çıktı.Sonra bana döndü ve : ‘Ne yerde yatıp duruyorsun öyle kalksana seninle konuşacaklarımız var.’ dedi. Ben emri ikiletmeden ayağa kalktım ve bana işaret ettiği koltuğa oturdum.Beni dikkatlice süzdü ve : ‘Epey şanslıymışsın, o Minatour dan iyi kurtuldun.Senin gibi 2 kişiyi öldürmeyi başarmıştı.’ dedi.Ben: ‘Saolun efendim de konumuza gelsek...’ dedim.O da onaylar biçimde başını salladı.
Bana hiç inanamayacağım şeyler söylemişti.Bana : ‘Şimdi ben lafı dolandırmadan söylerim, bunun için iyi hazırlan.Şok geçirebilirsin yine.’ dedi.Ben: ‘Tamam, hazırım.’ dedim.Bana: ‘Tamam öyleyse, başlıyorum.Senin baban bir tanrı, bir yunan tanrısı.Sen ise bir melezsin yani yarıtanrı.Seni babanın düşmanları öldürmeye çalıştılar.O yanındaki ihtiyar ise seni korumak için çalışan bir satirdi.Annenin bütün bunlardan haberi vardı ama senin yeterli yaşa gelmeni bekledi.Ancak durumun koşullarına göre bunu sana açıklamamız şart oldu.Şimdi artık seni bu civarlarda daha fazla koruyamayız.Yerin açığa çıktı, düşmanların artık sana rahat vermeyeceklerdir.’ dedi.Ben şaşırmıştım ancak bu kadar garip olaydan sonra bu hiç de saçma gelmiyordu.Ben ‘Beni nereye göndereceksiniz ?’ diye sordum.Bana baktı ve dedi ki: ‘Melez Kampına.Orada güvende olacaksın.’…
Bugün buradaki son günümdü.Şehirdeki arkadaşlarımla vedalaştım.Annemle bir yere taşındığımızı söyledim.Arkadaşlarım üzülmüşlerdi.Onlara dayımın yanına gittiğimizi orada okuyacağımı söylediğimde bana : ‘ Bize mektup yazmayı unutma.’ dediler.Bende ‘Tamam’ deyip onlara veda ettim.Gizli bölgeye geri döndüm.Annem burada kalacak güvende olacaktı.Ama benim gitmem gerekiyordu.Annemle vedalaştım ve ‘Melez Kampı’ denilen yere doğru yola çıkmak üzere beni götürecek olan arabaya bindim.Anneme el sallayarak oradan ayrıldım.Ağaçların içinden geçerken aklımda çok soru vardı.Ama ilerde bu sorulara cevap bulacağıma emindim...