DEHB ve disleksi hastası olmam benim suçum değildi.Sürekli kıpırdanmamın ve okunanları rahat anlayamamamın sebebi de ben değildim.Bunun tek sebebi o koca popolu babamın yıllardır beni görmeye gelmemesi ve sanırım genetik olarak hastalıklarını bana geçirmesiydi..Her sabah zavallıcık annem,o kokarca yüzünden zar zor uyanıyor,ona kuru fasulye pişirip,onun gazlarına katlanıyordu.Bu hep böyle olmuştu.Ben bildim bileli.Bu yüzden ve de hastalıklarım yüzünden beni bir yatılı okula göndermişti.Yukon Yatılı Okulu..
8 senede 8 okuldan atılmıştım ama bu sene zaten mezun oluyordum.Lise falan da düşünmüyordum.Tek düşündüğüm şu kokarca heriften kurtulup,annemle beraber yeni bir sahil kasabasına yerleşebilmekti.Ama bunun için ortaokulu bitirmeliydim.Bizim mahallenin neredeyse en tahsillisi ben olacaktım.Lise okumak da fena olmazdı ama beni alı koyan olay gerçekten içler acısıydı.
Yukon'daki okulumda anlaşamadığım erkek arkadaşım Lucian'dan ayrılmıştım.Kızlar beni teselli etmeye çalışıyordu ama teselli falan olmayacaktım.Başka kızlarla ilgilenmiş,beni unutmuştu.Ve beni unuttuğu ve bir daha hatırlamayacağı şu gün yani bugünden itibaren onun hayatında olmayacaktım.En iyi erkeklerden Polar ayrıldığımızı görünce Lucian'la konuşmamaya onu dışlamaya başlamıştı.Bu benim çok hoşuma gitmişti ve ona daha ayrılığımın ilk gününde yakınlaşmıştım.Ama Lucian daha ayrılmadan başkalarına yakınlaşmıştı bu yüzden benim yaptığım bence hiçbir şeydi.Polar her teneffüs yanıma gelip,benimle ilgileniyordu hem de Lucian'a baka baka.Lucian bizi takmıyordu ve bu beni gerçekten sinirlendiriyordu.Ona çok fena kızdım ve gece okuldan kaçtım.Sanırım atılacaktım ama Lucian'sız hiçbir şey beni burada tutamazdı.
O akşam bavulumu falan topladım,nasıl olsa atılacaktım ama bavulumu orada bıraktım nasıl olsa bulunacaktım.Bir iki kız arkadaşımın da yardımıyla tuvalet penceresinden kaçtım.Ve kendimi bir ormanın içinde buldum.Ormanda yürüyordum.Yeşillik her zaman bana huzur vermiştir.Yeşilliği çok seviyordum ki bu benim kıyafetlerimden ve saçımın perçemlerinden anlaşılabilirdi.Yemyeşil bir ağaç bulup,altına uzandım.Biraz ardından ileride Lucian'ı görür gibi oldum.Önce hayal zannettim ama biraz daha yaklaşınca o olduğuna emin oldum.Bağırmaya başladım.
-Neden Lucian neden?
Ardından Lucian bir çığlık atarak acayip bir yaratığa dönüştü.Ne olduğunu anlayamamıştım,sanırım kostümdü.Ama daha da yaklaştıkça nefesindeki kan kokusunu hissettim.Ben o kadar güçlü değildim,çelimsiz hasta bir kızdım.Kesin Lucian benim kafamı kesip,ormanın bir yerine gömecekti.Çok korkuyordum,ama birden bire elime bir taş geldi,Lucian'a fırlattım.Kaçmaya başladım.Dha önce hiç bu kadar hızlı koştuğumu bilmiyordum.Gaza geldim,hızlandım ve bir ağacın arkasında durdum.Nefeslerimi hissetmesin diye yavaş yavaş nefes alıyordum.Birden bire Polar'ın sesi duyuldu.
-Diana çık ortaya,ben Polar.Lucian değil.
Ardından korkarak dışarı çıktım ve Lucian gülüyordu.Daha hızlı koşmaya başladım ve ileriden Polar'ı görür gibi oldum.İnanamıyordum,bundan böyle her şeye inanabilirdim ama Lucian her türlü entrikayı yapabilirdi,bunu da anlamıştım.Koşmaya devam ederken Polar'ı yarı insan,yarı keçi şeklinde gördüm.Bunun da Lucian'ın yaptığı entrikalardan biri olduğunu sandım ve Polar'ın titreyen sesi beni inandırmaya yetti.
-Al şu bileziği,tak ve görünmez ol.
Kafam o kadar karışıktı ki bileziği şüphesiz taktım.Lucian'a baktım.Sinirliydi ve koşmayı bırakarak geri döndü.Polar ise mutluydu.Ama ben şaşkındım.Yere oturdum ve ağlamaya başladım.Polar bana güldü.
-Haydi melez,kalk gidelim.
Melez mi?Ne melezi?Tam bunları düşünürken Polar cevapladı.
-Melez,yarı insan,yarı tanrı.Haydi bavulunu al ve anneni ara.Kampa gidiyoruz.
Donakalmıştım ama Polar elimdeki bileziği çekince her şeyin gerçek olduğunu anladım.Ağlayarak odama gittim.Kızlar atıldığımı sanıyorlardı ki ben de böyle bir yalan söylemek durumunda kaldım.Annemi aradım,o da ağlıyordu.
-Sonunda anladın demek kızım.Git ve ...
Hıçkırıklara boğulan sesini dinlemek istemiyordum.O ağladıkça ben de ağlıyordum.Bu yüzden telefonu kapadım ve Polar'la beraber arka tarafa gittik.Kanatlı bir at yere indi.Polar üstüne bindi ve binmemi istedi.
Bulutların üstünde yolculuk yapıyorduk.Tam bu sırada peşimize iğrenç kuşlar takıldı.Polar onları 3 okuyla yere devirdi.Bunların ne olduklarını tek anlayabildiğim ders olan mitolojiden biliyordum.Harpialardı..Polar'a anlamsız gözlerle bakarken koca bir çınarın olduğu yere indik ve turuncu melez kampı t-shirtli çocuklar bizi karşıladı.Ardından her şeyin bir rüya olduğunu düşünmeye başladım.Gözlerimi kırptım ama uyanmadım.Polar güldü.
-Hepsi gerçek Dia,hepsi gerçek..